X

Kendimize söylemeyi bırakmamız gereken yalanlar

Hayatın akışı içinde, kendimizi zaman zaman zorlu düşüncelerin ve duyguların içinde bulabiliriz. Bu içsel mücadelelerle yaşarken, çoğu zaman kendimizi koruyabilmek adına birtakım ‘yalanlar’ı kendimize söyler dururuz. Peki bu yalanlar gerçekten de bizi yardımcı olur mu yoksa hayatımızı daha karmaşık hale getirerek başarabileceklerimizin önünde engel mi oluşturur? Aslında cevabı hepimiz içten içe biliyoruz, çünkü özelikle harekete geçmediğimizde mazeretler üretmemizi sağlayan bu yalanlar gelişmemizi, büyümemizi engeller. Gelin, kendimize söylemeyi bırakmamız gereken bu yalanları birlikte hatırlayalım ve daha iyi, daha mutlu bir yaşam için onları artık geride bırakalım.

“Mutlu olmak için yeterince sebebim yok”

Çoğumuz, mutluluğun büyük başarılar veya maddi kazanımlar gibi dışsal faktörlere bağlı olduğuna inanırız. Ancak gerçek şu ki; mutluluk, günlük yaşamın küçük anlarından ve içsel bir huzurdan gelir. Kendimize “mutlu olmak için yeterince sebebim yok” dediğimizde, aslında var olan sevinç kaynaklarını göz ardı ediyoruz. Günlük yaşamdaki küçük mutlulukları fark etmeye başladığımızda, yaşamın sunduğu sınırsız güzellikleri keşfetme yolculuğuna çıkabiliriz. Bir düşünün; rahat hissettiğiniz bir ev, keyifle içtiğiniz bir kahve, sımsıkı sarıldığınız bir eş, size her sabah gülümseyen güneş… Gerçekten de mutlu olmak için sebebiniz yok mu?

“Hayallerime ulaşmam imkansız”

Hayallerimize ulaşmanın imkansız olduğunu düşündüğümüzde, genellikle korku ve şüpheye kapılırız. Ancak, hayaller, doğru strateji ve sabırla gerçeğe dönüşebilir. Başarılı insanların hikayeleri, onların da benzer zorluklarla karşılaştıklarını, ancak pes etmediklerini gösterir. Kendi hedeflerimize ulaşma yolculuğumuzda küçük adımlar atarak ‘imkansız’ olarak görüleni mümkün kılabiliriz. Sadece istemek ve çalışmak gerek.

“Beni inciten insanlara takılıp kaldım”

Geçmişte bizi inciten insanlara takılıp kalmak, duygusal yaralarımızın iyileşmesini engeller ve mevcut yaşam kalitemizi düşürür. Bu durum, kendimizi sürekli kurban rolünde görmemize ve ilerlememize engel olan bir döngüye sürükler. Ancak, affetmenin gücünü keşfettiğimizde, bu döngüyü kırabilir ve içsel barışa ulaşabiliriz. Affetmek, diğer kişiyi eylemlerinden dolayı serbest bırakmak değil, kendimizi geçmişin zincirlerinden özgürleştirmek anlamına gelir. Kimseye takılıp kalmak zorunda değiliz, değilsiniz, affedin ve devam edin.

“Başarısız olmuş ilişkilerim büyük bir zaman kaybı”

Hayır, değil.  Başarısız ilişkiler, sık sık zaman kaybı olarak görülür; ancak her ilişki, kendimizi ve ilişkilerde neyin önemli olduğunu anlamamız için bir fırsattır. Bu deneyimler, ilişkilerde neyin işe yarayıp neyin yaramadığını görmemizi sağlar ve bizi daha sağlıklı ve mutlu ilişkiler kurma yolunda hazırlar. Kendimize karşı dürüst olmak ve bu deneyimlerden öğrenmek, gelecekteki ilişkilerimizde daha bilinçli tercihler yapmamıza yardımcı olur. Yani, zaman kaybetmediniz, aksine çok fazla kazanım elde ettiniz…

“Hiçbir şey daha iyiye gitmeyecek”

Bu düşünce tarzı, çoğumuzun zaman zaman düştüğü bir tuzaktır ve bizi çaresizlik hissine sürükler. Ancak, geleceğin parlak olabileceğine dair inancımızı yeniden kazanmak, durumumuzu aktif olarak iyileştirmemiz için bize güç verir. Değişim ve gelişim için ilk adım, mevcut durumumuzun geçici olduğunu ve geleceğin bizim eylemlerimize bağlı olarak şekillenebileceğini kabul etmektir. Her gecenin bir sabahı olduğu gibi kötü giden her şeyin de bir sonu olacak; güneş yeniden doğacaktır. “Umutlu insanların daha başarılı olmasının nedeni Umut Teorisi” yazımıza da göz atabilirsiniz.

“Yeni birilerini tanımaya ihtiyacım yok”

Neden olmasın ki? Yeni insanlarla tanışmaktan kaçınmak, bizi rahatlık alanımızın sınırları içinde tutar, ancak bu aynı zamanda yeni fırsatlar ve deneyimlerden mahrum kalmamıza neden olur. Yeni ilişkiler, hayatımıza taze bakış açıları getirebilir, kişisel ve mesleki büyümemizi destekleyebilir. Açık fikirli olmak ve yeni insanlarla tanışmaya hazır olmak, dünyamızı genişletir ve hayatımızı zenginleştirir. Yeni birilerini tanımaktan kaçınmak, aslında hayatın sunduğu sonsuz olasılıkları reddetmek anlamına gelir ve bunu tahmin ediyoruz ki hiçbirimiz istemeyiz…

“Biri beni kurtaracak”

Bu beklenti, özellikle zor zamanlarda güçlü bir cazibeye sahip olabilir. Ancak, gerçek şu ki, en büyük değişimler ve iyileşmeler, genellikle kendi içsel gücümüzü ve kaynaklarımızı kullanarak gerçekleşir. Kendi kurtarıcımız olmak, yaşamın zorluklarıyla başa çıkmada bize öz yeterlilik ve güçlülük hissi verir. Kendi sorunlarımızın üstesinden gelmek için gerekli araçlara zaten sahip olduğumuzu kabul etmek, bizi daha dirençli ve bağımsız bireyler haline getirir. Başkalarından kurtuluş beklemek yerine, kendi potansiyelimizi keşfetmek ve sorunlarımızı çözmek için adım atmak, gerçek anlamda özgürleşmenin anahtarıdır.

“Mükemmel zamanı beklemeliyim”

Ne için, kim için, kime göre/neye göre mükemmel? Eylemsizlik ve ertelemenin temel nedenlerinden biri kafamızda kurduğumuz o ‘mükemmel zaman’ beklentisi olabilir. Oysa ki, en iyi zaman ‘şimdiki zaman’dır. Mükemmel koşulları beklerken, aslında harekete geçmek ve ilerlemek için değerli zamanı kaybederiz. Başlamak için en iyi zaman tam da şu an.

“Başkalarının benim hakkımda ne düşündüğü çok önemli”

Başkalarının görüşlerine aşırı önem vermek, bizi gerçek benliğimizi ifade etmekten ve kendi değerlerimize göre yaşamaktan alıkoyabilir. Sosyal onay arzusu, insan doğasının bir parçası olsa da, başkalarının düşüncelerini kendi öz değerimizin belirleyicisi yapmak, özgüvenimizi ve bireyselliğimizi zayıflatır. Kendi değerimizi ve başarılarımızı, başkalarının onayına göre değil, kendi hedeflerimiz ve standartlarımıza göre değerlendirmeyi öğrenmeliyiz. “Başkalarının söylediklerini ne zaman dinlemeli, dinlememeliyiz?” yazımız da bu konuda ilham verebilir.

“Yeterince iyi olmadığım için hazır değilim”

Bu düşünce de mükemmel zamanı beklemek gibi bizi harekete geçmekten alıkoyabilir ve çoğu zaman, mükemmeliyetçilikten veya düşük özgüvenden kaynaklanır. Ancak, herkesin bir yerden başlaması gerektiğini ve büyümenin bir süreç olduğunu kabul etmek gerekir. “Hazır değilim” düşüncesi, genellikle, bizim kendimizi koruma mekanizmamız olsa da yapabileceklerimizi yapmamızı engeller. Beklemek yerine aksiyon almak, yola devam ettikçe daha iyi olmak için çalışmak daha doğru bir yaklaşım olabilir.

“Kaybedecek çok şeyim var”

Gerçek şu ki, hayatta en değerli kazanımlarımız ve öğrenimlerimiz genellikle risk alarak ve zorlukların üstesinden gelerek elde ettiklerimizdir. Dolayısıyla kaybetmekten korkmak yerine, kaybetmeye değil kazanmaya odaklanmak riski alıp yeni şeyler denemeye cesaret etmemize yardımcı olabilir. Bazen en büyük başarılar en büyük riskleri de içinde barındırır.

“Başkaları benim kadar zorluk yaşamıyor”

Başkalarının yaşamlarının dışarıdan göründüğü kadar mükemmel olmadığını kabul etmek gerek. Elde edilen her büyük başarının ardında buz dağının görünmeyen kısmı yatıyor olabilir. İnsanlar genellikle verdikleri mücadeleleri gizler ve sadece iyi olan, yolunda giden gelişmeleri paylaşma eğiliminde olurlar özellikle de günümüzün sosyal medya ile yönetilen dünyasında Ancak gerçekler pek de göründüğü gibi değildir. Bu nedenle başkalarının zorluk yaşamadığını veya çok şanslı olduğunu düşünmeden önce, bilmediğimiz pek çok olumsuz şey olabileceğini kendimize hatırlatabiliriz.

“Geçmişim geleceğimi belirler”

Geçmiş deneyimlerimiz ve hatalarımız, bugünkü kimliğimizi şekillendirir, ancak geleceğimizi belirlemez. Geçmişin üzerimizdeki etkisini kabul etmek ve ondan öğrenmek, geleceğimizi daha bilinçli bir şekilde şekillendirmemize olanak tanısa da geleceğimizi keskin hatlarla çizmez. Geçmişten derslerimizi alıp kendi geleceğimizin mimarı olabiliriz.

“Başarısız olursam, bu kabul edilemez”

Başarısızlık korkusu, bizi yeni deneyimlerden ve büyüme fırsatlarından uzak tutabilir. Bu korku, genellikle toplumsal baskılar ve kişisel beklentilerle beslenir. Ancak, başarısızlığın kaçınılmaz bir öğrenme sürecinin parçası olduğunu kabul etmek, bize daha cesur ve esnek olma gücü verir. Ve asla ‘dünyanın sonu değil’dir.

“Değişim korkutucudur”

Değişim, bilinmeyenle karşı karşıya kalmanın getirdiği belirsizlik nedeniyle korkutucu olabilir. Ancak, değişim aynı zamanda büyüme, yenilenme ve yeni başlangıçlar için bir fırsattır. Hayatın doğası gereği değişkendir, ve bu değişimlere adapte olmak, bizi daha esnek ve dirençli hale getirir. Değişimi kucaklamak, yeni deneyimlere açık olmamızı ve yaşamın getirdiği zenginlikleri tam anlamıyla deneyimlememizi sağlar. “Değişim ve belirsizlikle baş etmenin 7 adımı” yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Her şeyi kontrol etmek zorundayım

Kontrol etme ihtiyacı, özellikle belirsizlik zamanlarında, güvenlik ve istikrar arayışından kaynaklanır. Ancak, hayatın her yönünü kontrol etmeye çalışmak, sadece stres ve endişeyi artırır, çünkü birçok şey doğrudan kontrolümüz dışındadır. “Her şeyi kontrol etme isteğinden kurtulmak için öneriler” yazımız bu konuda işinize yarayacak ipuçlarını sağlayabilir.

Hayatımızda yankılanan bu yalanlar, gerçek potansiyelimizi keşfetmemize ve mutluluğumuzu bulmamıza engel olur. Kendimize söylediğimiz bu yalanları bırakarak, daha bilinçli ve tatmin edici bir yaşam sürdürebiliriz. Kendi içsel gücümüzü kabul edip, yaşamın sunduğu sonsuz olasılıklara açık kalarak, her birimiz kendi hikayemizin kahramanı olabiliriz. Yeter ki, kendimize karşı dürüst olalım ve gerçek mutluluğun kaynağının içimizde yattığını unutmayalım.

Kaynak: marcandangel

İlginizi çekebilir: Kendi iyiliğiniz için yapmayı acilen bırakmanız gereken şeyler

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale