‘Kendimize benzeyen’ değil kendi ayakları üzerinde duran çocuklar yetiştirelim
Her çocuğun zaman zaman zorlandığı anlar vardır. Yapmak istediğinin ne olduğuna karar verememesinin ötesinde, nasıl yapacağını da bilemediğinden yakınır. Uğraşır, didinir, işin içinden çıkamaz. Doğruyla yanlış arasında takılmış bir şekilde gider gelir. Üstelik kullanacağı deneyimlerin de kısıtlı olmasından dolayı, arkasına dönüp baktığında çok da çeşitli davranış modelleri bulamaz. Elinde tek bir seçenek vardır: Ailesini taklit etmek.
Birçok yetişkinden duymuşuzdur; ‘Ne de çok benziyor annesine, büyümüş de küçülmüş’ cümlesini. Anne-babalar gururlanır bazen; ‘Tıpkı benim kopyam, aynı benim gibi davranıyor’ diye. Anne-baba olmanın verdiği benimseme, sahiplenme duygusu ile bizde var olanı bir sonraki nesle aktarma ihtiyacı duyarız hep. Bizim karakterimiz, değerlerimiz, duruşumuz geçsin isteriz bizden sonrakilere. Peki bunu yaparken kendimizi değerlendirir miyiz? Biz her şeyi düzgün ve uygun yapan yetişkinler miyiz? Aktardığımız her kavram, çocuğumuzu geliştirip, ileriye taşıyacak mı? Yoksa sadece kendimizin aynısından bir tane daha mı var ediyoruz?
İlgili yazı: İyi ebeveyn olmanın 6 kuralı
Çocuklara kavramsal bir değer veya yeni bir beceri öğretirken, o beceriyi bir yetişkin olarak kendimizin de nasıl yaptığını analiz edelim. Özellikle iletişimsel ve sosyal beceriler temel alındığında, her yetişkinin farklı bir iletişim kurma ve ilişki yönetme tarzı vardır. Çocuk, karşılaştığı zorluklardan deneme-yanılma yoluyla çıkmayı başaramazsa, kendi deneyimlerine dönüp, repertuarında olan davranış şekillerinden destek alacaktır.
Çocuğunuzun uygun davranması için önce siz uygun davranın
Davranış eğitiminin en temellerinden biri ise evde alınan eğitimdir. Hayatımız boyunca, ev-okul-arkadaş ortamlarından edindiğimiz deneyimlerin; biz yetişkinlerin birey olmasını sağladığı gibi, yaşamının başında olan bir çocuk için ise ev, yani beceri edinme ortamlarının en temeli olarak kabul edilmektedir. Eğer bir anne, çocuğunun problem yaşadığını dile getirdiğinde ya da bir sıkıntısını paylaşmak istediğinde, çocuğunu geçiştiriyorsa, çocuk da yetişkinlik döneminde yaşadığı ilişkilerde karşılaştığı problemler karşısında susmayı, konuyu geçiştirmeyi öğrenir. Gelişmemiş iletişim becerileri sosyal ortamlarda düşük öz güven ile birlikte hareket etmektedir. Çocuğumuzu kendine güveni olan, problemlere karşı dayanıklı, kendini ifade edebilen bireyler halinde yetiştirmek istiyorsak, sürece ilk önce kendimizden başlamalıyız. Bizler de sosyal ortamlarda olumlu iletişim kuran, karşımızdaki ile yapıcı bir bağ sağlayan bireyler olalım ki çocuğumuz da bizden uygun davranışlar gözlemlesin ve bizi taklit etsin. Çocuğunuzun öğrenmesini istiyorsanız, ilk önce öğrenmesini istediğiniz şeyi siz yapın. Çocuğunuzun uygun davranmasını istiyorsanız, öncelikle siz uygun beceriler sergilemeye özen gösterin. Çocuklar çok çabuk öğrenir ve öğrenmenin en temeli gözlem ve taklittir.
Kendimize benzeyen bireyler yaratmak yerine, kendi “değerleri” olan, ne istediğini bilen ve ayakları üzerinde durabilen çocuklar yetiştirmemiz dileğiyle…