X

Kendime ait bir odadan bildiriyorum: Harita gerektirmeyen şehir Floransa

Roma’da geçirdiğimiz ilk günü kaçıranlar bir önceki yazıya göz atsın lütfen… Ama bugün konumuz Floransa ve hazırsanız başlıyoruz. Günübirlik gideceğiz ve akşam Roma’ya döneceğiz. Tabi ki çok yürüyeceğiz yine. Çünkü bir yürüyüş şehri burası! Bir kez daha belirtiyorum; mevsimlerden yaz, hava sıcak, yürüyüşe uygun gelelim lütfen. Evet kahvaltımızı da yaptıysak Floransa yolcusu kalmasın, haydi tren garına!

İtalya’da yolculuk yapanlar bilir, şimdi benimle birlikte ilk kez yapacaklar da öğrenecekler; burada trenle seyahat çok rahat ve az maliyetlidir. Hele ki tren biletinizi seyahatinizden birkaç ay önce alırsanız değmeyin keyfinize! Maliyet gezilerimizin kilit noktası ne de olsa. Bu tecrübelerle sizi nerelere götüreceğim bir bilseniz. Ah okuyan sizler zaman içinde bileceksiniz merak etmeyin.

Bu yazıda Floransa’dayız, Roma bir sonraki yazıya sarkacak anlayacağınız. Aşk çeşmesini, İspanyol merdivenlerini ve kafelerini bekleyenler, üzgünüm bu yazıda onlar yok. Tamamen kendinden bağımsız bir kompozisyon çiziyorum farkındayım ama bu benim sınırlarımı geçti, İtalya kendi cumhuriyetini kurdu resmen. Daha neler göreceğiz bakalım? Roma’yı bu yazıya araya sıkıştırmak da o şehre ayıp olur zaten. Beklemede kalın merkez Roma, bir sonraki yazıda…

Turist kalabalığı arasından görüntü veren büyüleyici Duomo Katedrali
Floransa’yı nasıl gezmeli?

Yola çıkıyoruz, İtalya’da 2. gün, şu an trendeyiz, zaman akıyor, laf lafı açıyor, oradan buradan memleket meseleleri derken hop Floransa! Trende macera yok, asıl olay yerine gelelim ve serüvene başlayalım derim. Şehir sıcak mı sıcak, benim gibi şapka ile gelmeyenler meydanda her yerde satılan keten şapkalardan edinsinler, keza meydan şapka satanlarla dolu, 5 Euro’nuzu hazırlayın ve bir tane edinin. Fotoğraflarda da havalı çıkarız hem…

İşte şimdi yürüyüş modumuza girmiş bulunuyoruz, ki zaten şehir bunun için yaratılmış. Metro aramayın, öyle yoğun bir toplu taşıma da, tabi ki otobüs hatları var. Hem şehir içi hem şehir dışı. Şehirde her yer yürüme mesafesinde, o yüzden her yere bisiklet! Biblo gibi şehirde bisiklet sürmek nasıl bir şey anlatılamaz, yaşanır. Bisiklet demişken, Vespa’lara şehir merkezinde izin yok arkadaşlar, söylemeden geçmeyeyim. Üzgünüm. Pedallara ve ayaklara kuvvet bu şehirde.

Yürümeye başladıktan 10 dakika sonra Duomo Katedrali’ne geldik bile. Floransa’da alınacaksa eğer, alınması gereken magnet simgesi budur! Çevresinde yiyip içip turlamak bize yetti, ne de olsa içini gezmek ve en üst katına çıkabilmek demek -o kalabalık turist çemberini yararak- 463 basamak çıkmak demek. Biraz serinleyelim, sonra zamanı kendimizi şehrin sokaklarına vurarak değerlendireceğiz. Duomo’nun çevresinde çok sayıda restoran var ve haliyle biraz tuzlu. Ama manzaraya içimiz gittiğinden bunu bu sefer göz ardı ediyoruz.

Duomo’ya çıkan sokaklar

Hala başlığa bir atıfta bulunmadım değil mi?

Virginia Woolf’un çok ünlü kitabinin ismi, feminist bir tarafı var evet ama burada asıl vurgulamak istediğim o seyahatin yarattığı hafiflik ve özgürlük hissi. Aynı zamanda bu şehrin İtalya’nın bir odası hissi yaratması bende. Her şey elimizin altında. Yakınlık, uzaklık ölçülebilir burada. Harita gerekmeyen bir şehir arıyorsanız adres kesinlikle Floransa yani.

Şimdi sizi Floransa’nın simgelerinden biri olan eski köprüye götürüyorum. Bu köprünün altında Arno Nehri var ki kıyıları da bir o kadar güzel manzara ve başka köprülerle de bezeli. Burada zamanımızı bol bol fotoğraf çekerek değerlendirelim. Manzara bedava gören gözlere.

Eski köprü / Floransa

Eski köprünün çevresi kafe dolu güzel bir Macchiato’ya hayır diyen çıkmaz değil mi? Mis gibi İtalyan kahvesi… Bu köprünün çevresinde ressamlar var, isteyenler 7-8 bilemediniz 10 Euro’ya sokak sanatçılarının resimlerini alıp evlerine götürüp çerçeveletebilirler. Benimki mutfağımda asılı mesela.

Floransa’da kahve molası

Aldığım gezi rehberi iki şey ile gerçek bir Floransalı gibi olacağımızı söylüyor: Birincisi kelimelerdeki “c”lere baskı yapma ve “h”lere dönüştürme. Bir diğeri de çevre kentleri sevilmiyormuş Floransa’da, nedenini anlamasam da. Siena, Pisa ve Roma için diyor özellikle. Burada birinci belli ikinci kim durumu mu var acaba? İşte sırf bu sebeplerle beni kaybedersin Floransa diyorum sana… Roma nasıl sevilmez? Ben iyisi mi şehrin turisti olarak kalayım. Sevdim ama gezmeyi sevdim. Yaşamak için Roma’ma geri döneceğim.

Floransa’nın alışveriş durağı

Biz yürüyüşümüze, şehrin dar sokaklarında acele etmeden, telaşsız zaman geçirmeye devam edebiliriz. Buralarda lüks mağazaların olduğu caddelere çıktık. Dikkat dikkat maliyet demiştik değil mi? Sadece bakıyoruz, almıyoruz…

Floransa’nın açık hava müzesi meydanları

Floransa demek “yavaş yavaş acele etmek” demek. Tabii bir noktada artık dönüş zamanı da yaklaşıyor. Kalan zamana burada yemedik dememek için dondurmasını sığdıralım. Bir de Galileo Müzesini -sırf Jüpiterin aylarını keşfettiği teleskopunu görmek için de bile- ziyaret edebiliriz. Rönesans dehası dedikleri bu olsa gerek!

Belki daha çok girilecek müze, gezilecek yer, çekilecek fotoğraf var, ama inanın zaman kum tanesi gibi ellerimizden kayıyor burada. Bu şehir trafik derdi olmadan, yavaş yavaş öldüğünü hissetmediğin -bu his ancak metropollere özgü ya zaten-, aksine canlandığın, tekrar kendin gibi hissettiğin bir şehir. Bir yazarın da dediği gibi genelde uzak ülkelerde iken kendi hayatınızın mucizelerini keşfediyorsunuz. Kendinizi her seyahatte biraz daha buluyorsunuz. Mütevazı olmayı, dünyada ne kadar da az alan kapladığınızı daha iyi anlıyorsunuz. Gördüğünüz her yeni ülke, her yeni şehir sizi biraz daha siz yapıyor.

Her güzel şey gibi bu gezinin de sonuna geldik. Artık tren garına geri yürüme vakti. Tren kalkacak. Umarım bu geziden de keyif almışsınızdır. Akşama Roma’dayız. Ertesi gün Roma turisti olmaya başlıyoruz, söz. Hadi o zaman Roma yazısı bizi bekler…

Arrivederci!

İlginizi çekebilir: İtalya’da her yol Roma’ya çıkıyor: Taşlı sokaklar, tarihi çeşmeler ve Via Margutta, 51İtalya’

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Pınar Cengizoğlu: Uplifers yolculuğuna pandemiden önce gezdiklerimi aktarmak icin başlamıştım. Daha sonra malum bu gezme süreci aksayınca izlediğim, okuduğum ya da gördüğüm bir şeyden etkilenerek bir şeyler yazma serüveni başladı. Olay sadece gezmek değilmiş ki; kelimeler bir yerlere sürükledi diyorum şimdi... İlham mi deniyor buna bilmiyorum ama yazıya dökülecek bir konu, bir olay, çekiyor seni yazmaya diyelim. Uplifers ailesinde yazmaya devam ediyorum bu yüzden seve seve .. Hepimize bol okumalar!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale