Roma’da geçirdiğimiz ilk günü kaçıranlar bir önceki yazıya göz atsın lütfen… Ama bugün konumuz Floransa ve hazırsanız başlıyoruz. Günübirlik gideceğiz ve akşam Roma’ya döneceğiz. Tabi ki çok yürüyeceğiz yine. Çünkü bir yürüyüş şehri burası! Bir kez daha belirtiyorum; mevsimlerden yaz, hava sıcak, yürüyüşe uygun gelelim lütfen. Evet kahvaltımızı da yaptıysak Floransa yolcusu kalmasın, haydi tren garına!
İtalya’da yolculuk yapanlar bilir, şimdi benimle birlikte ilk kez yapacaklar da öğrenecekler; burada trenle seyahat çok rahat ve az maliyetlidir. Hele ki tren biletinizi seyahatinizden birkaç ay önce alırsanız değmeyin keyfinize! Maliyet gezilerimizin kilit noktası ne de olsa. Bu tecrübelerle sizi nerelere götüreceğim bir bilseniz. Ah okuyan sizler zaman içinde bileceksiniz merak etmeyin.
Bu yazıda Floransa’dayız, Roma bir sonraki yazıya sarkacak anlayacağınız. Aşk çeşmesini, İspanyol merdivenlerini ve kafelerini bekleyenler, üzgünüm bu yazıda onlar yok. Tamamen kendinden bağımsız bir kompozisyon çiziyorum farkındayım ama bu benim sınırlarımı geçti, İtalya kendi cumhuriyetini kurdu resmen. Daha neler göreceğiz bakalım? Roma’yı bu yazıya araya sıkıştırmak da o şehre ayıp olur zaten. Beklemede kalın merkez Roma, bir sonraki yazıda…
Floransa’yı nasıl gezmeli?
Yola çıkıyoruz, İtalya’da 2. gün, şu an trendeyiz, zaman akıyor, laf lafı açıyor, oradan buradan memleket meseleleri derken hop Floransa! Trende macera yok, asıl olay yerine gelelim ve serüvene başlayalım derim. Şehir sıcak mı sıcak, benim gibi şapka ile gelmeyenler meydanda her yerde satılan keten şapkalardan edinsinler, keza meydan şapka satanlarla dolu, 5 Euro’nuzu hazırlayın ve bir tane edinin. Fotoğraflarda da havalı çıkarız hem…
İşte şimdi yürüyüş modumuza girmiş bulunuyoruz, ki zaten şehir bunun için yaratılmış. Metro aramayın, öyle yoğun bir toplu taşıma da, tabi ki otobüs hatları var. Hem şehir içi hem şehir dışı. Şehirde her yer yürüme mesafesinde, o yüzden her yere bisiklet! Biblo gibi şehirde bisiklet sürmek nasıl bir şey anlatılamaz, yaşanır. Bisiklet demişken, Vespa’lara şehir merkezinde izin yok arkadaşlar, söylemeden geçmeyeyim. Üzgünüm. Pedallara ve ayaklara kuvvet bu şehirde.
Yürümeye başladıktan 10 dakika sonra Duomo Katedrali’ne geldik bile. Floransa’da alınacaksa eğer, alınması gereken magnet simgesi budur! Çevresinde yiyip içip turlamak bize yetti, ne de olsa içini gezmek ve en üst katına çıkabilmek demek -o kalabalık turist çemberini yararak- 463 basamak çıkmak demek. Biraz serinleyelim, sonra zamanı kendimizi şehrin sokaklarına vurarak değerlendireceğiz. Duomo’nun çevresinde çok sayıda restoran var ve haliyle biraz tuzlu. Ama manzaraya içimiz gittiğinden bunu bu sefer göz ardı ediyoruz.
Hala başlığa bir atıfta bulunmadım değil mi?
Virginia Woolf’un çok ünlü kitabinin ismi, feminist bir tarafı var evet ama burada asıl vurgulamak istediğim o seyahatin yarattığı hafiflik ve özgürlük hissi. Aynı zamanda bu şehrin İtalya’nın bir odası hissi yaratması bende. Her şey elimizin altında. Yakınlık, uzaklık ölçülebilir burada. Harita gerekmeyen bir şehir arıyorsanız adres kesinlikle Floransa yani.
Şimdi sizi Floransa’nın simgelerinden biri olan eski köprüye götürüyorum. Bu köprünün altında Arno Nehri var ki kıyıları da bir o kadar güzel manzara ve başka köprülerle de bezeli. Burada zamanımızı bol bol fotoğraf çekerek değerlendirelim. Manzara bedava gören gözlere.
Eski köprünün çevresi kafe dolu güzel bir Macchiato’ya hayır diyen çıkmaz değil mi? Mis gibi İtalyan kahvesi… Bu köprünün çevresinde ressamlar var, isteyenler 7-8 bilemediniz 10 Euro’ya sokak sanatçılarının resimlerini alıp evlerine götürüp çerçeveletebilirler. Benimki mutfağımda asılı mesela.
Aldığım gezi rehberi iki şey ile gerçek bir Floransalı gibi olacağımızı söylüyor: Birincisi kelimelerdeki “c”lere baskı yapma ve “h”lere dönüştürme. Bir diğeri de çevre kentleri sevilmiyormuş Floransa’da, nedenini anlamasam da. Siena, Pisa ve Roma için diyor özellikle. Burada birinci belli ikinci kim durumu mu var acaba? İşte sırf bu sebeplerle beni kaybedersin Floransa diyorum sana… Roma nasıl sevilmez? Ben iyisi mi şehrin turisti olarak kalayım. Sevdim ama gezmeyi sevdim. Yaşamak için Roma’ma geri döneceğim.
Floransa’nın alışveriş durağı
Biz yürüyüşümüze, şehrin dar sokaklarında acele etmeden, telaşsız zaman geçirmeye devam edebiliriz. Buralarda lüks mağazaların olduğu caddelere çıktık. Dikkat dikkat maliyet demiştik değil mi? Sadece bakıyoruz, almıyoruz…
Floransa demek “yavaş yavaş acele etmek” demek. Tabii bir noktada artık dönüş zamanı da yaklaşıyor. Kalan zamana burada yemedik dememek için dondurmasını sığdıralım. Bir de Galileo Müzesini -sırf Jüpiterin aylarını keşfettiği teleskopunu görmek için de bile- ziyaret edebiliriz. Rönesans dehası dedikleri bu olsa gerek!
Belki daha çok girilecek müze, gezilecek yer, çekilecek fotoğraf var, ama inanın zaman kum tanesi gibi ellerimizden kayıyor burada. Bu şehir trafik derdi olmadan, yavaş yavaş öldüğünü hissetmediğin -bu his ancak metropollere özgü ya zaten-, aksine canlandığın, tekrar kendin gibi hissettiğin bir şehir. Bir yazarın da dediği gibi genelde uzak ülkelerde iken kendi hayatınızın mucizelerini keşfediyorsunuz. Kendinizi her seyahatte biraz daha buluyorsunuz. Mütevazı olmayı, dünyada ne kadar da az alan kapladığınızı daha iyi anlıyorsunuz. Gördüğünüz her yeni ülke, her yeni şehir sizi biraz daha siz yapıyor.
Her güzel şey gibi bu gezinin de sonuna geldik. Artık tren garına geri yürüme vakti. Tren kalkacak. Umarım bu geziden de keyif almışsınızdır. Akşama Roma’dayız. Ertesi gün Roma turisti olmaya başlıyoruz, söz. Hadi o zaman Roma yazısı bizi bekler…
Arrivederci!
İlginizi çekebilir: İtalya’da her yol Roma’ya çıkıyor: Taşlı sokaklar, tarihi çeşmeler ve Via Margutta, 51İtalya’