X

Kendilik psikolojisi: Herkes aslında bütün ve değerli hissetmek ister

“İki kişiliğin buluşması, iki kimyasal maddenin teması gibidir. Herhangi bir tepkime varsa, her ikisi de dönüşüm geçirir.”
Carl Gustav Jung

Bir önceki yazımda self (kendilik, öz) konusuna değinmiştim. Kendilik aslında kim olduğumuzu ifade eden, hem felsefenin hem de psikolojinin en temel sorunu olan bir kavram. Psikolojide ilk olarak işlevsel psikolojinin kurucusu William James tarafından ifade edilen kendilik, sonraları Sigmund Freud’un psikanalizi üzerinde uzmanlaşan Heinz Kohut tarafından “kendilik psikolojisi” olarak başlı başına bir kuram haline getirilmiş. Kendilik psikolojisi kuramı, bireyin bir ilişkiler ağı içerisinde geliştiğini vurgulayarak incelenmesi gereken birimin iki psikolojinin etkileşimi olduğunu savunmuş.

Kendilik psikolojisi psikanalitik kuramlar arasında özel bir yere sahip. Ustası Freud’tan zamanla kopan Kohut, insanlığın temel arzusunun içindeki dürtüleri tatmin etmek değil, ilişki kurma ihtiyacı olduğunu belirterek hem kuramsal hem de pratik olarak ayakları yere çok sağlam basan bir teori ortaya atmış. Konut’a göre insan doğuştan itibaren bir kendilik çekirdeği ile doğuyor. Bu çekirdek insanın potansiyeli. Birey bu potansiyel kendilik çekirdeğini, kendiliğini rahatça sergileyebileceği bir çevrede aktifleştirerek var oluyor ve büyüyor. Kendiliğin parçalara bölünemeyen bir sürekliliği var. Kohut’un önemle üzerinde durduğu ana tanımlamalarından biri de kendilik nesnesi kavramı. Kendilik nesnesi, bir insanın etrafında kendisine yardım eden her türlü ilişkiye ve kişiye verilen ad. Anne, baba ve çocuğun karşılaştığı her türlü yaklaşım tarzı, kendilik nesnesi işlevi görüyor.

Çocukken hepimizin güvenli desteklere ihtiyacı var. Bu şekilde hayatımızdaki desteklere yaslanarak değişik durumlarla baş edebilir, zorlukları ve hayal kırıklıklarını atlatır ve zamanla kendilik nesnelerimizin işlevsel niteliklerini içselleştirir hale geliriz. Örneğin; umutsuzluğa düşmektense kendimizi yatıştırmayı öğrenir, yenilgilere rağmen içsel gücümüzü fark etmeye başlarız. İşte Kohut, “dönüştürücü içselleştirme” adını verdiği bu sürecin defalarca kez ufak ufak yinelendiğini, içsel yapıyı inşa ettiğini ve o olgunlaşmamış haliyle ilk narsisistik hallerin coşkusunun ve canlılığının özünü koruyan güvenli, dayanıklı kendilik durumu ile sonuçlandığını düşünmekteydi.

“İnsan nasıl oksijensiz bir atmosferde fiziksel olarak hayatta kalamazsa, kendisine eşduyumlu yanıtlar vermeyen bir psikolojik ortamda da psikolojik olarak hayatta kalamaz.”
Heinz Kohut

Kohut patolojiyi, klasik kuramın dayandırdığı; dürtüler, ödipal çatışma ve cinsellik bağlamından uzaklaştırarak esas sorunun eşduyumlu (empatik) yanıtlar alamayan çocukta meydana gelen gelişimsel duraklamalardan kaynaklandığını söylüyor. Cinsellik ve saldırganlık alanında görülen tüm patolojileri, yeterince sağlam olmayan belirtiler veya çözülmeye karşı savunmalar olarak görüyor. Kendiliğin Yeniden Yapılanması adlı eseri ile ustası Freud’dan iyice ayrılan Kohut, insanı dürtülerini yöneten bir makine değil, kendiliğini açığa çıkarmaya çalışan ve dürtülerin ikinci planda kaldığı bir varlık olarak görüyor.

Kendilik psikolojisi insanın iki temel ihtiyacı olduğundan bahseder. Bunların ilki aynalanma, diğeri ise idealize etme ihtiyacı. Aynalanma en genel anlamıyla, bir çocuğun iç dünyasına empati (eşduyum) yoluyla doğru yanıtlar verildiğini, anlaşıldığını hissetmesi iken, idealize etme çocuğun bir kişiyi ya da figürü gözünde büyütüp, ondan güç alması, onunla eş hissetmesi demek. Bireyselleşmekte olan çocuk bu büyütülen ve sonsuz güç atfedilen kişide kendini görüyor, bir süre sonra içselleştirerek kendisini bu güçlü hale ulaştırıyor.

Kohut’un kafasındaki psikanaliz sadece çözümleyen değil, aynı zamanda sağaltan bir araçtı. Ona göre sağaltım için en değerli şey etrafta empatik bir kendilik nesnesi bulunması. Annenin empati kurma yeteneğinin gelişmemiş olması genellikle problemlerin temelini oluşturuyor ve annenin sağlayamadığı bu kendilik nesnesi işlevini terapistin yerine getirmesi, bunu empatik, anlayışlı ve sıcak bir ilişki ile gerçekleştirmesi patolojinin ortadan kalkmasında oldukça kıymetli bir işlev görüyor. Psikanaliz Nasıl Sağaltır adlı kitabında Kohut, kendilik psikolojisinin kendilik bozukluklarını nasıl tedavi ettiğini şu şekilde özetliyor:

“Analist, az çok doğru ve vakitli yorumlarıyla danışanı optimal hayal kırıklıklarına maruz bırakır. Bu hayal kırıklıkları da kendilik nesnesi yerine geçen analistin ve işlevlerinin dönüştürmeli içselleştirmeyle benimseneceği ve böylelikle sağlıklı bir ruhsal yapının edinileceği sürecin başlamasına vesile olur.”
Heinz Kohut

Bilhassa narsisistik kişilik bozukluğu ile çalışan Kohut, narsisistik kişilere ilişkin görüşünü, “uygun dönemlerde çok az su ve güneş ışığı sağlanmış olmasından dolayı gelişmesi duraklamış bir bitki” örneğiyle açıklıyor. Ona göre terapinin amacı, bireyin birincil narsisizmden (bebeklik narsisizmi) ikincil narsisizme geçmesini sağlamak. Optimal kırılmalarla gerçekliğe kısmen adapte olması, bunun milyonlarca kez yaşanmış olması danışanın birincil narsisistik yapıdan vazgeçerek Kohut’un dönüştürerek içselleştirme dediği yöntemle ikincil narsisizme evrilmesini sağlıyor. Mikro iyileştirmeler dediğimiz dönüştürerek içselleştirme ile birey yavaş yavaş patolojilerini ortadan kaldırıyor. Sonuçta birey terapi ortamında kurduğu ilişki ile bütün ve değerli olduğunu hissederek iyileşiyor.

Kohut’un çalışmaları, kendisinden önceki teorisyenlerin yalnızca bir uzantısı ve detaylandırması değildi. Freud’un dürtü kuramını tamamlayan bir çalışma da değildi. Geliştirmiş olduğu kendilik psikolojisi kuramı ile Kohut, yeni bir bakış açısının, yeni bir yolun mimarıydı. Kohut’un kuramından da birçok farklı yaklaşım ve ekol doğmuş, ufuk açıcı kavramları kuramcılar için bir başlangıç noktası olmuş. Kendilik psikolojisi kuramı günümüzde o kadar gelişti ki bugünkü ilişkisel psikoterapi, öznellikler arası alan ve sinirbilimdeki gelişmelerle temellendirilen yepyeni yaklaşımlara evrildi. Benim de uygulayıcısı olduğum Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi de, Kohut’un kendilik psikolojisi, öznellikler arası alan, sinirbilim ve bilişsel davranışçı terapi temelli bir ilişkisel psikoterapi yaklaşımı. Online psikolojik danışmanlık süreciyle ilgili bilgi almak isterseniz bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın.

Kaynak:

Pulat F. & Sarıkaya M. (2019). İnsanı Anlamanın Tarihi: Klasik Eserlerin İzinde Psikoterapi Pratiği. Kanon Kitap.

İlginizi çekebilir: Bağlantısal bütünsellik ve psikoloji: Yaşam, yaptığımız seçimlerdir

Aysel Keskin: Merhaba ben Aysel Keskin. Psikolojik Danışman ve Psikoterapistim. 2006 yılında Marmara Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun olduktan sonra, Türk Deniz Kuvvetlerinde yedi senelik bir kurumsal hayat deneyimim oldu. Kurumsal hayat deneyimimin ardından, çocukluk tutkum olan psikolojiye bir de seyahat tutkum eklendiği için okyanus ötesine giderek bir süre Amerika’nın Kalifornia ve Oregon eyaletlerinde yaşadım. Tüm psikoterapi yaklaşımlarını bilmekle beraber uzmanlaşmanın gerekliliğine inanarak, kanıta dayalı terapi yaklaşımlarından Süre Sınırlı Psikanalitik Psikoterapi (SSPP), Jungian Psikoterapi ve Rasyonel Psikoloji Enstitüsü Preferred Partner of The Albert Ellis Institute onaylı, APA (American Psychological Association) Kredili Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi Eğitimlerini (süpervizyonlar dahil) tamamladım. Sorunların bütüncül ele alınması gerektiğine, beden ve zihnin dengesini kurduğumuzda hayatımızda olumlu değişimler olacağına inanıyorum. Beden ve zihin sağlığınız her şeyden önemli. Bana ayselkeskin2004@yahoo.com eposta adresinden ulaşabilirsiniz. Sağlık ve sevgi ile kalın. Instagram: ayselkeskin.psk.dan

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale