X

Kendi toprağımızın ağası iken başka bir toprağın işçisi haline geldik

Yavaş yavaş koparılıyoruz toprağımızdan, köklerimizin ince çıtırtıları eşliğinde…

Öyle hunharca da değil, sessizce, yavaşça koparılıyoruz. Hatta biz istiyoruz.

 “ayırın bizi bu topraklardan” diye haykırıyoruz. 

Çünkü özgürlüğü, çünkü gelişimi, köklerinden ve ait olduğun habitattan çıkmak sanıyoruz.

Popüler kültür ile öğrenip kabul ettiğimiz kurallar, hatta önermeler bizlere daha modern, daha yeni geldiği için sorgulamadan hayatımıza geçiriyoruz.

Alışkanlık haline geldikten sonra da satın aldığımız şeyin kölesi oluyoruz. Ürün bize hizmet etmiyor, biz ürüne hizmet ediyoruz. Dolayısıyla ait olduğumuz yerden işçi olarak başka bir düzleme, gerçekliğe taşınıyoruz. Hatrı sayılır tekrarlar sonrasında ise, taşındığımız yeri benimsiyor, koparıldığımız toprakların bize verdiği hissiyatı unutuyoruz. Belki sadece “küçük tanımsız bir boşluk” ile devam ediyoruz. 

Ta ki, o boşluk bize kendimizden daha ağır gelinceye kadar. 

Duruyoruz. 

Donuyoruz.

İsteksizleşiyoruz.

Amaçsızlaşıyoruz.

Ümitsizleşiyoruz.

Ancak yeni topraklarımızda durmak, dinlenmek, bulunduğun yeri, ayaklarının bastığı o küçük alanı kaybetmek demek. 

Biraz daha ilerliyoruz, boşluğumuzu, bedenimizi sürükleyerek…

O kadar yoruluyoruz ki, bizi taşıyacak, duracağımız bir toprak arar oluyoruz. Kendi kendimize sağladığımız her türlü olanaktan artık mahrum kaldığımız için kendi toprağımızın ağası iken başka bir toprağın işçisi haline geldiğimiz için dışarıdan, diğerlerinden talep etmeye başlıyoruz. Başka bir yorgunun yanında kendimizi evde hissediyor; buna da aidiyet, aşk vs. diyoruz. 

Oysa sadece boşlukların birbirini tanıdığı bir alanda bu sefer de boşluğun işçisi olarak orada kalıyoruz. 

Derinden gelen aidiyet ihtiyacı, bu boşluğu daha da büyütme pahasına benzer kuvvetlerin çekiminden duyduğu tanıdıklık hissi ile orada kalmaya devam etmemize sebep oluyor. 

Daha büyük boşluklar, daha büyük yorgunluklar içinde, neyi aradığımızı çoktan unutmuş birbirimizin duvarlarına yaslanıyoruz. Hareket ettirmiyor, hareket etmiyoruz yoksa düşeriz..

Aslında sadece razı geliyoruz. Bize öğretildiği gibi elimizdekini, ayağımızın altındakini korumak değil, “kaybetmemek” için razı geliyoruz.

Böylece bir bakliyata tutunmuş güveler gibi kalakalıyoruz oracıkta. 

Ya içten içe ölüyoruz ya da kanatlanıp uçuyoruz. 

Ama çoğunlukla… Ölüyoruz…

Hatta, uçanların sadece reklamlarını duyuyor, kendilerini görmüyoruz.

Bize imkansız geleni satan bir dünyada korkakça elimizi inanmadığımız ama başka seçenek bırakmayan bir yere doğru uzatıyoruz. 

Ben de kanatlanabilir miyim?

Kim bilir…

Umut, toprağından koparılmış insanları yönetmenin en etkin yöntemi. Dünyada yönetim sistemleri bu tacirliğin üzerine kurulmuş durumda.

Dinlerin cennet vaadinden başka ülkelere işçi olarak giden insanların hayallerine, Instagram algoritmasında var olmak için sunulan alternatiflerden, devlet borçlanmalarına, bireysel emeklilik fonlarına her tür sistem, vaat ve umudu tetiklemek üzerinden çalışır. 

Aslında olan tek şey, insanın en başında toprağından koparılmasıdır. 

Ve en başında söylediğim gibi bunu kendi rızası ile yapmış olmasıdır. 

Bu yüzden, ilerlemek için elindeki tek seçenek umudunu körüklemektir. Aksi, irade, sorumluluk ve cesaret gerektirir. 

İnandığı ya da inanmadığı şeyler ile aklını devreden çıkararak sürücüsünün kırbacını kendi eline alıp içindeki koparılma acısını yakıt yapıp ilerler…

Bunu bir bağımlılık gibi de açıklayabiliriz. Alkol, uyuşturucu, seks, insan, iş vb. tüm bağımlılıklar aynı sistem ile çalışır.

Toprağından ayrışmış kişiye içindeki boşluğu dolduracak bir vaatte bulunursan, sonrasını o kendi kendine yapar. Yaptıkça boşluğu büyür ve daha çok yapar.  

Muhtaç hissetmek, keşfedilmeyi beklemek, onay ihtiyacında olmak, kurtarıcı beklemek bu vaatlerin yarattığı tortu duygulardır. 

 Artık, sistemi kuranların yapması gereken bir şey kalmaz izlemek dışında…

Sisteme bilinçsizce hizmet budur.

Aidiyet, insanın en temel duygusu. Çünkü insan var olmadan önce bir bütüne aitti. Tanrıya gitmeye gerek yok, doğmadan önce annemizin bedeni içindeydik. Portakal ağacı meyvesinin çekirdeği idi…

Aşağısı nasılsa, yukarısı da öyledir kuralından devam edersek, annemizden koptuysak, tanrıdan da aynı şekilde kopmuşuzdur. 

Hayvanları ve insanların ilk çağ gelişimlerini izlersek bir yuvaya, bir kuytuya, birbirlerine sığınarak en savunmasız hareketlerini yaparlar; “uyurlar”.

En güvendikleri alanda bedenlerini bırakırlar.

Yani bir bütünleşme içerisinde…

Buradan seks bağımlılığını çoğalma ihtiyacından değil, geriye dönme, bütünleşme, birleşme, aidiyet arzusundan olduğunu söyleyebiliriz. 

Bu temel hareketin sistem içindeki yansıması ise sanal bütünleşmeler sunarak işçiliği sürdürme üzerinedir. 

Instagramda abonelikler, takım tutma alışkanlıkları, siyasi partiler hepsi ama hepsi, köklerinden ayrılmış olanların sistemin içinde başka bir gerçekliği aramadan kalması için kurgulanmış “paketli gıdalar” ile doludur. 

Hal böyle iken, sistemden çıkma arzusundaki kişinin yapacağı tek şey bağımlılıkları ile ilgili çalışmasıdır.

Eşyalara, kurumlara, topluluklara, maddelere, bedenlere, telefonlara, başarıya, düşüncelere, bilgiye, aileye, inançlara ve aklımıza gelebilecek her şeye dair…

Ancak bağımlılıklarımızdan sıyrıldığımızda, boşluklarımız ile yönetilemez hale gelir ve aidiyeti arama yolculuğumuzda dışarıdan değil kendi içimizden beslenerek kendi varlığımıza kökleniriz. 

Teşhis tedavinin yarısı olmasa da gerçek bir noktadan başlangıcıdır.

İlginizi çekebilir: Boşluğun yankısında yitirilmiş karanlıklar

Esra Uyman: Lise yıllarında başlayan kişisel gelişim, ruhsal gelişim ve metafizik konularına duyduğu yoğun merak onu yurt içi ve yurt dışında birçok özel eğitim çalışmalarına katılmaya yönlendirdi. İlk eğitmenlik diplomasını ‘World Initiatives School of Esoteric Studies’den alan Uyman’ın katıldığı çalışmaların bazıları; Organizasyon Konstelasyonu, Aile Sergileri, Vernon Frost eğitimleri, Louis Franco’dan aldığı çeşitli eğitimler, Anthony Robbins Unleash the Power Within San Jose semineri, Charlie Morlay Lucid Dreaming eğitimi, Tayland da Tantrik Yoga (RYT-200) eğitmenliği eğitimi, Peru, Amerika, Şili, G.Afrika ve Türkiye’de katıldığı Şamanik çalışmalar ve seremonilerdir. Bunların yanı sıra TGA İleri Seviye Metafizik Semineri, Ziya Azazi’nin Dervish in Progress Çalışması gibi pek çok özel çalışmaya katıldı ve eğitmenlik eğitimini aldı. Masssuma Altın Enerji I-II enerji uyumlamasını alan Esra Uyman, Avi Gören-Bar Jungian Coaching School (ICF) (ACSTH) dan koçluk sertifikasını aldı. Tüm bu çalışmalar ve eğitimlerle kendi uyanış deneyimini birleştiren Esra Uyman, farklı başlıklar altında bireylere ve kurumlara yönelik, birbirinden güçlü çalışmalar tasarlayıp sunuyor. Kişilerin iç dünyalarına yönelik farkındalıklarını artıran, çarpıcı bir vizyon ve perspektif değişimi sunan, yaşamda üstlendikleri sorumluluklarda anlam bulmalarını sağlayan, merak, heyecan ve umut duygularını yükselten, tüm insanlık deneyiminin derinliğini kavramaya yardım eden ve çarpıcı yüzleşmeleri şefkatle yaşamalarını sağlayan eğitimler gerçekleştiriyor. Yaşamın Sorumluluğunu Almak, Kendimiz Olmak, Bizi Engelleyen İnançlar, Metafizik ile Özgürleşme Yolculuğu, Seçimlerimiz ve Biz, Gözlemci Bilinci, Nefes ve Meditasyon Teknikleri başlıkları altında kurumlara webinar ve uygulamalı eğitimler veriyor.

Akbank’tan sürdürülebilirlik yolunda ilham veren bir rehber

Sürdürülebilirlik, günümüz dünyasında her zamankinden çok daha büyük bir öneme sahip. Çünkü, doğal kaynaklarımız hızla tükenirken yalnızca kendi geleceğimizden çalmakla kalmıyor, gelecek nesillerin sahip olabileceği yaşamdan da çalıyoruz. İklim değişikliği ve çevresel sorunlar bir yana, kişisel tercihlerimiz, hızla artan tüketim alışkanlıkları, teknolojik gelişmeler ve daha pek çok sebep, sürdürülebilirliğin ne kadar hayati bir gündem olduğunu defalarca gözler önüne seriyor. Artık yalnızca bugünü değil, yarınları da düşünerek doğal kaynaklarımızı korumak, geleceğimizi ve gelecek nesillerin geleceğini garanti altına almak, daha yaşanabilir bir dünya yaratmak için adımlar atmalı, değişimi geç kalmadan başlatmalıyız. Sürdürülebilirlik, artık bir tercih değil; kendimiz için, dünyamız için, geleceğimiz için benimsememiz gereken bir zorunluluk. Aksi halde yarınlar, hayalini kurduğumuz yarınlardan çok uzak olacak.



Bu bağlamda sürdürülebilirlik konusunu merkezine alan ve hem bireysel hem toplumsal farkındalığı artırmayı hedefleyen Akbank, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için “Sürdürülebilirlik insan için, #Hepimizİçin” diyor ve sürdürülebilirlik odaklı bloguyla bizleri buluşturuyor. Sürdürülebilirliği yalnızca çevresel boyutuyla ele almayan, sosyal ve ekonomik boyutunu da göz önünde bulunduran Akbank, bu önemli konuda liderlik ederek sürdürülebilirliğin her yönüyle ilgili bilgi ve farkındalık dolu içerikleri kaleme alıyor. Hem sürdürülebilirlik konusunda neler yapabileceğini merak eden herkese hem de bu konudaki bilgi birikimini artırmak isteyenlere geleceğimizi koruma yolunda ilham verici bir rehber oluyor. Peki, bu rehberde başka neler var, gelin yakından bakalım.

Akbank Sürdürülebilirlik Blog’da neler var?

Akbank, sürdürülebilirlik konusundaki farkındalığı artırmayı amaçladığı bu blogda, bireyleri harekete geçmeye teşvik edecek güncel bilgileri ve sürdürülebilir alışkanlıkları hayata dahil etmenin pratik yollarını aktarıyor. ‘Herkes için sürdürülebilirlik’ mesajını paylaşarak toplumun tüm kesimlerini kapsamayı ve bireysel olarak atılabilecek adımlar konusunda da ilham vermeyi amaçlıyor.

“Sürdürülebilirlik, çevrenin yanında insan için, toplumun gelişmesi için” anlayışını benimseyen Akbank, eğitimden gönüllülüğe, yatırımdan sanata her alanda toplumun kalkınması ve sürdürülebilir yarınlar için çalışıyor. Bu bağlamda Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan, farklı alanlara hitap eden başlıklardan bazıları ise şöyle:

Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının hem toplumsal bilincin artmasında hem de kalkınmanın sağlanmasında kritik bir öneme sahip olduğunu biliyor muydunuz? Akbank, blogunda yer verdiği Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği yazısında bu konuyu detaylıca ele alıyor ve UN Women’ın verilerinden yola çıkarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının getireceği faydaları, ekonomik, sosyal ve daha pek çok açıdan sürdürülebilirlik bağlamında değerlendiriyor.

Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur?

Sürdürülebilir bir yaşam biçimi benimsemenin en önemli adımlarından biri de hiç şüphesiz bireysel olarak finansal sürdürülebilirliği sağlamaktan geçiyor, bunun da en etkili yolu bireysel yeşil bütçeler oluşturmak. Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur? yazısında Akbank, çevreyi korumaya odaklanan harcamaların nasıl planlanacağından yeşil bütçe oluşturmanın pratik yollarına kadar pek çok kolay uygulanabilir yöntem paylaşıyor.



5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş

Günümüzde hızla yaygınlaşan tüketim çılgınlığının hem bütçeye hem doğaya verdiği zarar aşikar. Bu tüketim alışkanlıkları, doğal kaynakların bilinçsizce harcanmasından karbon ayak izinin artmasına, çevre kirliliğinden biyoçeşitlilik kaybına kadar gezegenin doğal dengesini bozan pek çok olumsuz sonucun ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Karşılığında ise ‘az, çoktur’ anlayışını benimseyen minimalizm, bu gereksiz harcama alışkanlıklarına bir panzehir olma görevi üstleniyor. Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan 5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş yazı da modern dünyada minimalist alışkanlıklar benimsemenin yollarını aktarıyor.

Sanatta Sürdürülebilirlik

Sürdürülebilirliğin genellikle pek değinilmeyen ya da bağlantısı sorgulanmayan fakat aslında çokça göz önünde bulunan kısmı; sürdürülebilirlik ve sanat ilişkisi üzerine hiç düşündünüz mü? Sanat, yüzyıllardır toplumsal bilinci artırmada ve en zor görünen konuları bile daha anlaşılır kılmada güçlü bir iletişim aracı. Bu gücü onu sürdürülebilirlik konusunda da etkili bir özneye dönüştürüyor. Sanat eserlerinde kullanılan materyallerden sanatçıların toplumsal konulara farkındalık yaratmak amacıyla benimsedikleri yaklaşımlara kadar sanat ve sürdürülebilirlik bağını pek çok açıdan ele almak mümkün. Akbank Sürdürülebilirlik Blog’ta yer alan Sanatta Sürdürülebilirlik başlıklı paylaşım da bu bağın ne denli güçlü olduğuna dikkat çekiyor.

Sürdürülebilir Turizm, Karbon Nötr, Doğa Dostu Teknoloji ve dahası

Sürdürülebilirliği tüm yönleriyle ele alan Akbank, blogunda daha pek çok konuya dikkat çekiyor. Sürdürülebilir turizmden, karbon nötr kavramına, doğa dostu teknolojik gelişmelerden sürdürülebilirlik alanında öne çıkan yeni trendlere kadar yaşama, insana, dünyaya ve geleceğe dair her alanda sürdürülebilirliğin önemine ve etkisine değiniyor. Hayatın her alanına yayılan stratejilere ihtiyacımız olduğunun farkında olan Akbank, sürdürülebilirliğin kalbinde insan var diyor ve toplumsal dönüşüm için bütünsel bir yaklaşım benimsemenin gerekliliğini vurguluyor.

Siz de çok geçmeden bir adım atmak ve daha yaşanılabilir bir dünya için bugünden neleri değiştirebileceğinizi öğrenmek istiyorsanız Akbank’ın sürdürülebilirlik odaklı bu blogunu takip edebilir, hem kendiniz hem de gelecek nesiller için değişimi başlatabilirsiniz.

*Bu yazı, Akbank katkılarıyla hazırlanmıştır.



Orkid, “Sporla Güçlen” projesine verdiği destekle kız çocuklarının geleceğine ışık tutuyor

Bir kız çocuğu düşünün: Günün ilk ışıklarıyla birlikte koşuya çıkan, her sabah elinde topuyla antrenman yapan, büyük bir hevesle hem bedenini hem de zihnini beslemek için yıllarca gönül verdiği spor dalı uğruna çalışmaya devam eden ve uzun yıllar sonra gözlerinden ışıklar saçarak ilk kupasını milyonların önünde havaya kaldıran… Ne harika bir tablo, öyle değil mi?



Toplumun her köşesinde, binlerce kız çocuğu bu anı yaşamayı hak ediyor. Ancak, ne yazık ki birçoğu için spor; erişilmesi çok güç bir lüks, uzak bir hayal gibi kalıyor hayatları boyunca. Oysa spor, sağlığın, özgüvenin, azmin, başarının, kararlılığın, istikrarın temellerini atan, kız çocuklarının güçlü bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayan en önemli araçlardan biri. Bu önemin farkında olan ve kız çocuklarını spor yoluyla güçlendirmek isteyen Orkid, Watsons iş birliği ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yürüttüğü “Sporla Güçlen” projesine destek veriyor.

Geleceğe atılan adımlar: Kız çocukları, ‘sporla güçleniyor’

Türkiye’de kadınları ilk kez hijyenik pedle buluşturan P&G’nin kadın bakım markası Orkid, 45 yılı aşkın süredir dünyadaki tüm kadınların hayatını kolaylaştırmak, onları her alanda desteklemek için imza attığı çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek “Sporla Güçlen” projesiyle kız çocuklarının yanında oluyor.

Kız çocuklarına sporla yeni yollar açmayı ve kız çocuklarının geleceğini aydınlatmayı hedefleyen Orkid, yürüttüğü bu iş birliğiyle kız çocuklarının eğitim ve spor yaşamlarını desteklemeyi, onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kız çocuklarının hayatta karşılaşacakları tüm zorluklar karşısında çok daha güçlü durmalarını sağlayan, onların bütüncül gelişimini desteklerken duygusal dayanıklılık kazanmalarına da zemin hazırlayan sporun gücü, yadsınamayacak kadar fazla. Öyle ki; Orkid’in, İpsos ile Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kadınların %77’si, sporun bugün oldukları kişi olmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Dahası, yapılan bu araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kızlar, istedikleri kişi olmalarına yardımcı olabilecek özgüven ve becerileri sporla kazanıyor.

Buna rağmen genç kızların neredeyse yarısının düzenli spor yapmadığı sonucuna ulaşan Orkid, TMOK ve Watsons iş birliği ile kız çocuklarının sporla güçlenmesi için onların yanında yer alıyor. Kız çocuklarının hem eğitimlerine hem de spora devam etmelerine yönelik gerekli spor malzemelerinin temin edilmesini destekleyen Sporla Güçlen projesi ile Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bulunan okullardaki kız öğrenciler dönem boyunca badminton, basketbol ve voleybol dallarında eğitim alıyor.



Kadınların daha özgüvenli olmasını destekleyen ve spor ile olan bağlarını güçlendirmeye odaklanan bir marka olarak Orkid, hiçbir kız çocuğunun bu haklarından mahrum kalmaması için çalışıyor. Bu sayede geleceğin sağlıklı, özgüvenli, başarılı ve belki de milli sporcuları bugünden yetişmeye başlıyor. Gelecek nesillerin hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak için onların yanında olmaya ve onları cesaretlendirmeye devam eden Orkid, kız çocuklarına yeterli imkan sağlandıkça daha eşit ve aydınlık yarınların mümkün olduğuna inanıyor.

Kız çocuklarını genç yaşta sporla tanıştırarak onların kendi potansiyellerini keşfetmelerine olanak tanıyan bu projenin ve başta Orkid ile Watsons olmak üzere projenin tüm destekçilerinin ülkemize ve dünyaya ilham olması, kız çocuklarının ışıl ışıl bir geleceğe doğru çok daha emin adımlarla yürümesi hepimizin en büyük temennisi.

Güçlü kadınlar, güçlü yarınlar için, #SporlaGüçlen projesine destek veren Orkid ürünlerini Watsons’ta keşfetmek için tıklayın.

*Bu yazı Orkid katkılarıyla hazırlanmıştır.



İlgili Makale