Mary McGuire-Wien ve eşi uzun zamandır Long Island’a taşınmayı düşünüyorlar ve bir yılı aşkın süredir zevklerine göre bir ev arıyorlardı. Ancak baktıkları evler ya çok konforsuz ya da satın alamayacakları kadar pahalıydı.
Yine umutsuzca ev aradıkları uzun bir günün ardından evlerine dönmek için yola çıkan çift trafiğe takıldıkları yerde bir ev görürler. Tadilatta olduğu anlaşılan bu eve bakarken yanlarına bir adam yaklaşır ve “Merhaba, acaba evle mi ilgileniyorsunuz?” der. Tadilatta olduğu için pencereleri bile doğru düzgün görünmeyen eve baktıklarını söyleyen Mary hikayenin kalanını şu sözlerle anlatıyor: “Normal bir aile olsa evle ilgilenmezdi ancak ev sanki bizim ihtiyaçlarımıza cevap vermek için inşa edilmiş gibiydi! Benim yoga seanslarım ve eşimin resim hobisi için son derece elverişli olan alanı ile ev bizim için ideal görünüyordu”
Bu hikayeyi okuduğunuzda umutsuzca ev arayan çiftin doğuştan şanslı olduğunu düşünebilirsiniz ancak işin doğrusu pek de öyle değil. Çünkü çiftin arayışlarının mutlu sonla bitmesini sağlayan şey şanstan ziyade onların ön yargıdan uzak ve açık fikirli olmaları. Özetle, şanslı hissetmek ve daha önemlisi şanslı bir hayat yaşamak için, şansın büyük ikramiye gibi sizi bulmasını beklemeyin; siz ona koşun!
İlginizi çekebilir: Yaşamın geçiciliğine ve yalnızca geçip giden seyyahlar olduğumuza inanmak
Mutlu tesadüflere inanın
University of Hertfordshire psikologlarından Richard Wiseman’ın teorisine göre kendisini şanslı olarak nitelendiren insanların, şans faktörü ile daha yakın ilişkiler kurmaları mümkün oluyor. Yani aslında şans, onu nasıl algıladığımıza bağlı olarak ulaşılmaz ya da ulaşılabilir bir olgu halini alıyor. Ayrıca kendini şanslı olarak tanımlayan insanlar, köşe başında onları bekleyen tatlı sürprizlerin varlığına inanmaktan vazgeçmedikleri için depresyon, anksiyete ve suçluluk duygusu gibi sorunları çok daha az yaşıyorlar.
Kendinizi şansa hazırlayın
Hayatınıza dair uzun vadeli planlar yaparken detaylara çok girmeyin. Örneğin Mayo Clinic’in en ünlü kalp cerrahı olacağım demek yerine, doktor olmak ve hayat kurtarmak istiyorum deyin. Çünkü hedeflerinize giden yolda dikenler olabileceği gibi, işinizi kolaylaştırıp sizi hedefinize daha da yaklaştıran şanslı anlar da vardır!
İlginizi çekebilir: Öz farkındalık ile bugün kendime soruyorum: ‘Ben Kimim ?’
Sakin olun ve gevşeyin
Aşırı titiz ve kontrolcü olmak büyüyü bozar, hatta hayatın size getirebileceği mutlu sürprizlerin önünü kesebilir. Bu yüzden kendinizi germeden akışta kalmaya ve hayatın size sunduğu seçenekleri reddetmeden önce denemeye çalışın. Faydasını göreceksiniz!
“Evet” demekten korkmayın
Üniversite öğrencisiyken ünlü rock grubu Aerosmith’in Avrupa turnesinde çalışmak için dolgun maaşlı bir iş teklifi alan Teresa Bondora, mezuniyetini geciktireceği endişesiyle işi reddettiğini belirtiyor. Teklifin üzerinden yıllar geçtikçe konuyla ilgili pişmanlığının büyüdüğünü söyleyen Teresa sözlerine söyle devam ediyor: “Eğer teklife evet deseydim hayatımın ne yöne gideceğini düşünmeden edemiyorum!”
Şansınızı yaratmak için, evet deseydim ne olurdu diye düşünmek yerine “Evet” cevabının sihrine kapılın ve denemekten korkmayın.
İlginizi çekebilir: Gerçekten “Hayır” demek istediğiniz zamanlarda “Evet” demeyi bırakın!
Hatalarınızı sevin
Başka bir tercihe yönelmek adına elinizdekinden olmuş olabilir, hatta yanlış tercihinizden ötürü son derece pişman ve çaresiz hissedebilirsiniz. Ancak şuna inanmaktan asla vazgeçmeyin: Yaptığınız hatalar ve yanlış tercihler sizi her zaman kötü bir yere götürmez. Çünkü kozmik denge içinde olan biten her şeyin bir nedeni vardır ve hatalarınız size hayat yolculuğunuzda daima destek olur.
Kaynak:
Psychologytoday.com