X

Kendi merkezimizde durma sanatı: Başkalarına verdiğiniz gücü geri alın

Garip bir hastalık bu, bir çeşit adı konmamış virüs. Bir kurtarıcı, bir yol gösterici arayan halimizin yarattığı bir hükümdarlık hali. Gücü başkalarına verme! Sahip olduğun değerleri onlardan sebep sayma, varoluşunun iplerini başkalarının ellerine teslim etme!

İş yerlerimizde, sosyal ilişkilerimizde, özel ilişkilerimizde kurduğumuz hiyerarşik sistem ne kadar olgun? (Akılcı demiyorum!) Karşımızdaki durum ve kişiler ile olan ilişkilerimizi yöneten duygu nedir? Son zamanlarda hem kendimde, hem de etrafımda gözlemlediğim bir durumdan bahsediyorum. Şimdiye kadar gücümüzü bir şekilde verdiğimiz ve yaşattığımız hiyerarşinin dışında davranma hali, yanında birçok tehdit unsuru ile çıkageliyor karşımıza.

“Sistemin karşısında durmak” diyeceğim sadece aksini vurgulamak için ama söylemek istediğim şey bir şeyin karşısında durma hali değil! Söylemek istediğim kendi merkezinde durma hali.

Bu duruş, bazı otoritelerin karşısına, bazılarının sağ çaprazına, bazılarının da yanına denk gelebilir ve bu bir kısım için tatsız ve/veya düşündürücü tecrübelere yol açabilirken, diğer kısım için bir seçilmişlik, zafer hissi yaratabilir.

Oysa olan, dışarıdaki tepkilerden bağımsız olarak, kendi merkezkaçının içinde durma halidir. Kendi akımına kapılma ve buna olur verme halidir. Olur verme hali diyorum basitçe, kolay mı? Hayır değil.

Dışarıyı beslemeye alışmış bünyemiz, çözümü ve çareyi Kafdağı’nın büyücüsünde bulacağına inanan hallerimiz, etik kurallar olarak kabul ettiğimiz ve yaşattığımız sistem bilincimiz ve “ben” tanımımız bizleri kendi merkezkaçımızdan fırlatmak için sürekli atakta beklemektedir.

Durum şu; bu oyunu artık biliyoruz… Oynamaktan sıkılmadık mı?

Korku, yetersizlik, güven ihtiyaçları ile sınanmaktan sıkılmadık mı, sürünün dışında kalma tehditlerinden?Bu dönem, neyi neden yaptığını, şimdiye kadar hangi motivasyonla hareket ettiğini görmek, tüm katmanları ile değerlendirmek ve açığa çıkarmak için destekleniyor.

Romantik hikayelerden bahsetmiyorum, birçoğumuz için illüzyon çok sağlam çalıştı. Zorlanmalar, terk edişler, aydınlanmalar, fark edişler, gücü geri almalar ve bırakmalar… Söke söke! Bazen can yakıcı, bazen iç rahatlatıcı. Ama her şekilde bilmediğimiz bir duygunun tadıyla.

Evet zor, ama neredeyse bitti. Her şey ayıklanıyor, içindeki varoluş ışığı kendini gösteriyor.

Burada bir meydan okuma yok, burada teslimiyet ve sözsüzlük var. Çünkü her söz, her bir akla uydurma çabası, merkezinden uzaklara fırlatıyor seni.

Bu noktada sadece sen varsın, senin hissin, senin yaşamın, senin gerçekliğin. Başka hiçbir şey yok. Ve bir sır vereyim mi? Bundan daha önemli olan da birşey yok!

Bir anlığına düşünelim: Bunun, kendi hissimizin, isteğimizin önüne neyi ve neleri koymuşuz veya koyuyoruz?

Kendi gerçekliğinin “gerçekliğine!” inanmaktan seni alıkoyan nedir? Kendi gerçekliğini bırakıp, seni başka birinin veya birilerinin gerçekliğine dahil olmaya iten duygu, inanç nedir? Seni, kendi gerçekliğinin değersizliğine ve “gerçek olmadığına” inandıran nedir?

Dolayısı ile, başkalarının, güçlü, aydın, başarılı dediğimiz veya “denilen”, halihazırda kabul görmüş olanın peşinden gidiyoruz. Sonra özgür iradeden bahsetmemiz ne manidar!

Özgürlük nedir?

Özgürlük kavramını tekrar düşünmekte fayda var. Özgürlük birilerinin çizdiği sınırları kırmak mıdır, yoksa çizilmiş olanlardan bağımsız hareket etmek midir çizilmişi kerteriz almadan..?

Bir şeyi kırmak demek, onun varlığına ve gücüne onay vermektir.

Yazının başında da söylemeye çalıştığım gibi, bir şeye karşı koymak veya savaşmak, yok saymak; daha açık bir ifadeyle otorite olanı kerteriz alarak hareket etmek, özgür davranış modeli değildir; tepkidir.

Kendiliğinden oluşmaktan bahsediyorum ben, tezahür etmekten, eşsizlikten! Kendi kendinin, “kendine” onay vermesinden. Onay alınabilecek bir mertebenin olmamasından, bağımsızlıktan. Üzerinizde kimsenin söz sahibi olmayışından.

Burada anlatmak istediğim “kimse” içimizdeki sesler çoğunlukla. Daha önceden bilip öğrendiklerimiz, varsayımlarımız, öğrenilmiş çaresizliklerimiz. Topluluğun parçası olma hissinin getirdiği suni sorumluluk duygusu. Topluluk bir gerçeklik gibi görünse de, bir yanılsamadır, birliktir gerçek olan ve birlik “yan yana” gelme hali değildir. Ufak gibi görünen ama tüm resmi değiştiren detaylardan bahsediyorum.

Yan yana durma halinin getirdiği kuralları, birliğin bir parçası olmak gibi algıladığımızda, kendi bireyselliğimizi ve dışa vuruşumuzu yargılar, ortalamanın ayarına çekme çabasına gireriz. Dolayısı ile kararlarımıza, hatta istediğimiz ve istememiz “gerekenlere” bu doğrultuda karar veririz. Çünkü topluluğun belirlediği bir “doğru” var.

Aslında o, topluluğun belirlediği “doğru” değil; o, birinin doğru diye ortaya atıp savunduğu, kendine inanmayanların da destekleriyle büyüttüğü, can bulmuş, kan bulmuş bir fikirdir sadece. 6 milyar farklı doğru olabilir!

Bağımsızlık zor zanaat anlayacağınız ve zaten bildiğiniz üzere.

İşte bu yüzden, peşinden gidilecek gurulara (sarkazm yapıyorum) ihtiyacımız oluyor hepimizin. Birisinin elinde bayrak yürüyeceği, bizim de Japon turistler gibi şaşkınlıkla arkasından gideceğimiz… Enerjimiz ve gücümüz ile ne yapacağımızı bilmediğimizden, elimizdeki avucumuzdakileri ayaklarına döktüğümüz, yetmiyormuş gibi korktuğumuz!

Kendi yarattıklarımızdan, kendi var ettiklerimizden korkar hale geliyoruz, esiri haline geliyoruz. Lütfen bakın, sizi kendine nasıl bağlıyor durumlar, sistem, kişiler? Hangi duygular, korku ve yargılar ile veriyorsunuz gücünüzü? Hamurunuza bu duygu ne zaman karılmış?

Emin olun ki, bir kere görünce, kopuyor bütün ipler. Savaşacak, meydan okuyacak kimse yok. Tek yapmamız gereken bazı soruları dürüstçe cevaplamak ve kendimizde kalmak. Kendi dünyamızın tezahür etmesine izin vermek, gerçekliğimizin görünür olmasına müsaade etmek.

Kuralları baştan yazalım mı? En çok ne yapmayı seviyorsun?

En sevdiğinizle başlasın ve devam etsin haftanız,

Sevgiyle…

Sorularınız, yaklaşan çalışma ve kamplar için kişisel hesabım @esrauyman,  çalışmaların anons edildiği @magicalchildoftheworld@esrauyman,  adreslerini takip edip, bana ulaşabilirsiniz.

İlginizi çekebilir: Zihinsel girdaplardan çıkıp bütüne bakmak: Ruhun ışığı nasıl görünür hale gelir?

Esra Uyman: Lise yıllarında başlayan kişisel gelişim, ruhsal gelişim ve metafizik konularına duyduğu yoğun merak onu yurt içi ve yurt dışında birçok özel eğitim çalışmalarına katılmaya yönlendirdi. İlk eğitmenlik diplomasını ‘World Initiatives School of Esoteric Studies’den alan Uyman’ın katıldığı çalışmaların bazıları; Organizasyon Konstelasyonu, Aile Sergileri, Vernon Frost eğitimleri, Louis Franco’dan aldığı çeşitli eğitimler, Anthony Robbins Unleash the Power Within San Jose semineri, Charlie Morlay Lucid Dreaming eğitimi, Tayland da Tantrik Yoga (RYT-200) eğitmenliği eğitimi, Peru, Amerika, Şili, G.Afrika ve Türkiye’de katıldığı Şamanik çalışmalar ve seremonilerdir. Bunların yanı sıra TGA İleri Seviye Metafizik Semineri, Ziya Azazi’nin Dervish in Progress Çalışması gibi pek çok özel çalışmaya katıldı ve eğitmenlik eğitimini aldı. Masssuma Altın Enerji I-II enerji uyumlamasını alan Esra Uyman, Avi Gören-Bar Jungian Coaching School (ICF) (ACSTH) dan koçluk sertifikasını aldı. Tüm bu çalışmalar ve eğitimlerle kendi uyanış deneyimini birleştiren Esra Uyman, farklı başlıklar altında bireylere ve kurumlara yönelik, birbirinden güçlü çalışmalar tasarlayıp sunuyor. Kişilerin iç dünyalarına yönelik farkındalıklarını artıran, çarpıcı bir vizyon ve perspektif değişimi sunan, yaşamda üstlendikleri sorumluluklarda anlam bulmalarını sağlayan, merak, heyecan ve umut duygularını yükselten, tüm insanlık deneyiminin derinliğini kavramaya yardım eden ve çarpıcı yüzleşmeleri şefkatle yaşamalarını sağlayan eğitimler gerçekleştiriyor. Yaşamın Sorumluluğunu Almak, Kendimiz Olmak, Bizi Engelleyen İnançlar, Metafizik ile Özgürleşme Yolculuğu, Seçimlerimiz ve Biz, Gözlemci Bilinci, Nefes ve Meditasyon Teknikleri başlıkları altında kurumlara webinar ve uygulamalı eğitimler veriyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale