X

Kendi kendine kabul vermek mümkün mü?

Çok küçük yaşlarımızda öğreniriz, örneğin oyun oynamaktayız, evdeki bir vazo yanlışlıkla kırılır, tabi ki ortada bir “suç” ve bir de “suçlu” vardır. Ama ağzımızdan çıkan söz “ben bir şey yapmadım” olur. İşte reddediş böyle başlar; evet kıran bendim çünkü “oyun oynamak” cesaretini gösterdim, sadece oyun oynadım ve bunun da sonuçları olabilir… Bu cevabı verebilmek için büyük ihtimalle çok toy kalırız (ki benim de annemden çoğu zaman saklamaya çalıştıklarımı kendisi her durumda bulmayı başarmıştır)…

Peki bir örnek daha verelim. Sonra ne olur, örneğin lise yıllarımız, arkadaşlarımız sigara içer, gizli gizli. O dönemler sigara içmek “büyüklük” işaretidir. Gerçekten istemeyiz ama o zaman “istemeyeceğimizi”, yani başkaları tarafından kabul görmeyeceğimizi düşünüp biz de içeriz. Sever miyiz, bu soruya girmiyorum ama işte bir kez daha “olmadığımız” bir kişi oluruz, kendimizi reddedişim farklı bir versiyonudur. İçimizden “ben istemiyorum” veya “beni sadece sizinle birlikte sigara içtiğim için arkadaş olarak görecekseniz, zaten ben bu arkadaşlığı istemiyorum” diyemeyiz değil mi? Yine oldukça toy (!) kalmaktayızdır belki bu büyüklükte bir cevap verebilmek için, kendimiz olabilmek için…

Gelin biraz daha büyüyelim ama bu reddetme serüveni devam etsin. Eder de tabi ki, bir kere küçücük yaşımızdan öğrenmişizdir kendimiz “gibi” olursak kaybedeceğimizi… Evleniriz, eşimiz ve çocuklarımız olur. Hayat koşuşturmacasında dönüp de kendimize bir kez bile sormayız “bu hayatta hangi ülkeyi veya şehri görmek istiyorsun, sadece kendin için yapmak istediğin bir şey var mı”? Bu seyahat etmek olmak durumunda değildir, örneğin pikniğe gitmek olabilir, ünlü bir sanatçının canlı konserini izlemek olabilir veya sadece bir geceyi çölde bir çadırda geçirmek olabilir… Bunlardan bir tanesi için yıllarca fırsatlar kapımızı çalar ama biz o “sorumluluklarımız” için can-ım kendimizi reddetmeye devam ederiz… Unutmuşuzdur en büyük sorumluluğumuzun yine kendimize karşı olduğunu, en büyük hakkın aslında kendi kul hakkımıza girmek olduğunu… Kim olduğumuzu ve o ilk gençlik yıllarında belki bu hayallerin neden kalbimizin ortasına düşmüş olduğunu…

Tabi ki bu kadarla kalmaz, birçok farklı örnek verebiliriz. Fakat bu reddetme halimiz ne kadar doğaldır ben sizlerle bu soruya birlikte bakmak istiyorum. Veya bizler bugün eşimizden, erkek arkadaşımızdan, kız arkadaşımızdan veya belki de nişanlımızdan, annemizden, babamızdan, ablamızdan, abimizden, küçük kız kardeşimizden “kendini reddetmesini” bekleriz değil mi? Çünkü sonuçta o reddeder kendi mutlu olmaz biz oluruz…

Peki doğa da böyle midir? Yani sizce insan dışında başka bir tür “kendini reddetme” kavramını biliyor mu? Bunu yaşamında bir saniye olsun uyguluyor mu? Örneğin bir gölde en dipte kalmış yeşil yosun bir gün çıkıp “ben en güneş gören yere geçeceğim burayı sevmiyorum” diyor mu veya sırf insanlar onu beğensin diğer bitkiler onun yanında büyüsün diye “kendini” olmadığı gibi gösteriyor mu?

Bir ağaç düşünelim, göl etrafını çevreleyen birçok ağaç, orman vardır. Bu ağaçlardan bir tanesi çıkıp “neden çınar değil de selvi oldum, onlar daha güzel ben artık daha fazla çınar olamam, olduğum halimle kalamam, uzayamam, burada büyüyemem” diyebiliyor mu? Veya olduğu yeri beğenmeyip, öndeki arkadaşlarım beni sevsinler diye düşünerek kalkıp köklerinden sökülerek onların yanına gidebiliyor mu?

Dağlarda açan küçücük papatyadan vahşi ormanların derinliklerinde yaşayan en tehlikeli kaplanlara, aslanlara veya değişik hayvan türlerine kadar hiçbir tür “olmadığı” gibi davranmıyor. Sadece “oluşa” ayak uyduruyor, kendi iç güzelliklerini bize yansıtıyor, hayata her ne olursa olsun sevgiyle kendilerine yaradılışları ile bahşedilmiş olan tüm hediyeleri güzel kokularıyla, doğaya verdikleri denge ile veya sadece can-ım yapraklarını dökerek yeniden tomurcuklanarak sadece “olmak” akışına kapılıyorlar…

İşte bu yüzden her an sadece kendimize odaklanmalı, her an seçimlerimizi verdiğimiz kararlarımızı çok dikkatlice incelemeliyiz. Neden ve nasıl kendimizi reddetmekteyiz? Yaradılışımız itibarıyla hepimizde gizli çok farklı hazineler bulunur, kimilerimiz çok güzel hitap ederler, kimilerimiz çok güzel severler, kimilerimiz evet belki bu yüzden tek başlarına kalmaktadırlar, duygusaldırlar, çabuk kırılırlar ama incecik pamuk gibi insanlardır… Kimilerimiz fırtınalara göğüs germesini bilir, ama bunu yapamayanlar da suçlu değildir, onlarda çok başka hazineler yatar belki çok iyi sporculardır, belki çok iyi bir anne, çok iyi bir dinleyici veya çok iyi bir dansçı…

Hayat sadece yeterince kendimiz olduğumuzda “gerçekleşemeye” başlar, bizler her ne kadar reddedersek edelim, olduğumuz, yapıldığımız, yani “yaratıldığımız” özü reddedebilmemiz yokmuş gibi silebilmemiz mümkün değildir… Evet belki birkaç yıl belki birkaç ay daha az hatırlarız ama işte yeri gelir onu reddedemez duruma geliriz. Örneğin ben dürüstlük konusunda oldukça hassas bir insanım ve bana karşı dürüst olmadığını bildiğim bir kişi ile “arkadaşmış” gibi veya güveniyormuşum gibi davranıyorum. Oysa bu durumda ben dürüst olamamışımdır; kendime ihanet etmekte, kendimi reddetmekteyimdir. Ve bir gün bu arkadaşım bana gerçekten yalan söylediğinde işte o an daha fazla “kendimi”, dürüstlük bilincimi ve ilişkide dürüstlüğe verdiğim önemi gizleyemez hale gelirim…

Her nasıl olursanız olun, kendinizi reddetmeyin. Siz bu hayata “başkası” için değil, kendi özünüzü yansıtmak için, bu kutsal bu muhteşem bu “eşsiz” özü yaşayabilmek için geldiniz… Kendinize bir şans verin…

 

Yazarın diğer yazıları için tıklayın.

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale