Kendi ihtiyaçlarınızı görmezden gelmenizin olası nedenleri

Daha önce hiç başkalarının ihtiyaç ve isteklerine cevap vermeye çalışırken kendi istek ve ihtiyaçlarınızı ertelediğinizi fark ettiniz mi? Ya da bu durum zaten sizin yaşam şekliniz mi? Kabul edelim pek çoğumuz için ‘kendini ihmal etme’ oldukça yaygın bir durum. Günümüzün stresli ve yoğun temposunda başkalarına yardım etmek, sosyal çevremizde takdir görmek için ya da ‘aman ayıp olmasın’ diye başkalarının her ihtiyacına koşarken kendimizi sık sık ihmal edebiliyoruz.

Ancak, devamlı olarak bunu yaptığımızda, hem kısa hem de uzun vadede başta zihinsel sağlığımız olmak üzere kendimize zarar verebiliyoruz. Peki, neden kendimize öncelik vermek bu kadar zor? Neden başkaları için neredeyse ‘her şeyi’ yaparken -istesek de istemesek de- kendimiz için aynı çabayı harcayamıyoruz? Bu yazımızda kendi ihtiyaçlarımızı görmezden gelmemizin derinlerini ele alacağız.

Eğer siz de kendi için olan her şeyi erteleyenlerdenseniz neden kendinizi bu denli ihmal ettiğinizin nedenleri üzerine düşünmek isteyebilirsiniz. İşte kendi ihtiyaçlarınızı görmezden gelmenizin olası nedenleri:

Kalıtsallaşmış özveri

Ne demek bu kalıtsallaşmış özveri? Diğer bir deyişle aileden gelen özveri? Birkaç örnekle gelin geçmişe gidelim… Anneniz siz çocukken ‘saçını süpürge eder’ ve kendi için ‘hiçbir şey’ yapmaz mıydı? Ya da böyle mi söylerdi? Babanız yeni bir telefona ihtiyacı olduğu halde almayıp sizin veya kardeşinizin veya annenizin bir ihtiyacını mı alırdı? Çocukken büyüdüğünüz evde etrafınızdaki herkes başkalarının her şeyine yetişmeye çalışırken adeta kendini kaybeder miydi?

Muhtemelen çoğu benzer soruya da cevabınız evet olacaktır. İşte tüm bunlar aileden gelen, neredeyse kalıtsallaşmış özverinin örnekleri. Ebeveynlerinizin veya size bakım verenlerin hep kendilerini en son sıraya koyarak başkalarını mutlu edişlerine tanık olduysanız, ‘normal’ olanın bu davranışlar olduğu bilgisini kanıksamış olabilirsiniz. Çünkü, “önce başkaları” anlayışıyla büyüdünüz… Oysa ki artık “önce kendim” diyebilmelisiniz.

Çocuklukta öğrenilen ‘değersizlik’ hissi

Eğer bugün kendinizi ihmal ediyor, ihtiyaçlarınızı, isteklerinizi görmezden geliyorsanız bunun bir nedeni büyürken size nasıl davranıldığı ile ilgili olabilir. Eğer, çocukken ihtiyaçlarınızın önemli olmadığını veya ‘diğer insanların ihtiyaçları kadar’ önemli olmadığını gördüyseniz, hissettiyseniz, bu değersizlik hissi, bugün hala sizinle olabilir.

Ebeveynleriniz ya da bakım verenleriniz ihtiyaçlarınızı sık sık veya bir tür ceza yöntemi olarak görmezden geldiyse ihtiyaçlarınızın karşılanmasına layık olmadığınız veya bir hata yaptığınızda bir şekilde mahrum kalmayı hak ettiğiniz sonucuna varmış olabilirsiniz -ki gerçek hiç de öyle değil.- Çok değerlisiniz ve ihtiyaçlarınız da.

İhtiyaçların ‘zayıflık’ olarak algılanması

Ne yazık ki yaygın bir toplumsal inanışa göre bir şeylere ihtiyaç duymak, zayıflık olarak algılanıyor ve bu yanlış inanış, pek çok insanın ihtiyaçlarını dile getirmesine engel olabiliyor. Eğer siz de ihtiyaçları dile getirmenin zayıflık veya yetersizlik olduğu algısına sahipseniz, bundan dolayı kendinizi ihmal ediyor olabilirsiniz. Bir başka inanışa göre ise ihtiyaçlar, bağımlılık olarak algılanabiliyor.

Bir başkasına veya bir şeylere bağımlı olmak gibi hissettirebiliyor ve bu bağımlılık algısından kaçınmak için kişiler, gerçek ihtiyaçlarını göz ardı edebiliyor. Bağımlılık düşüncesi, sizin de zihninizde yer ettiyse, ihtiyaçlarını bu yüzden görmezden gelmeye çalışıyor olabilirsiniz. Oysa ki, ihtiyaçlarınızın olması sizi zayıf, bağımlı ya da yetersiz biri yapmaz; sadece insan olduğunuzu gösterir.

Terk edilme ve yargılanma korkusu

Geçmiş deneyimlerimiz, ihtiyaçlarımızı önceliklendirme konusunda güvensiz hissetmemize neden olabilir. Geçmişte, ihtiyaçlarınızı dile getirdiğiniz için eleştirilmiş ya da yargılanmış hissettiyseniz veya bu sebepten dolayı birileri tarafından terk edildiyseniz, bu size gereksinimlerinizi ifade etmemeniz gerektiği inancını aşılamış olabilir. Ne yazık ki geçmişteki olumsuz deneyimler, gelecekte de peşimizi bırakmıyor ve çoğu zaman kendimizi önceliklendirmenin önüne geçiyor.

Benzer olumsuzlukları yeniden deneyimlemek istemediğiniz için bugün ihtiyaçlarınızı görmezden geliyor, onlara kulak vermiyor ve gereksinimlerinizi paylaşmaktan kaçınıyor olabilirsiniz. Ama unutmamanız gereken bir gerçek var ki o da şu; ihtiyaçlarınızı dile getirerek kaybedeceğiniz kişiler, zaten hayatınızda olmaması gereken kişilerdir.

Başarmak ve ihtiyaçlar arasında kurulan ilişki

İhtiyaçlarınızı karşılamak için onları ‘hak etmiş’ olmanız gerektiğini düşünüyor musunuz? Ancak, bir şeyler başardığınızda ihtiyaçlarınıza cevap verme hakkınızın olduğuna inanıyor olabilir misiniz? Kişinin kendi gereksinimlerini ihmal etmesinin altından yatan en yaygın nedenlerden biri de ‘hak etme’ olgusu ve başarıya yüklediği anlamlar. İhtiyaçlarınızı karşılamayı kendinize adeta bir ‘ödül’ olarak sunmaya alıştıysanız ve başardığınız bir şey olmadığını düşündüğünüzde ihtiyaçlarınızı karşılamaktan kendinizi mahrum bırakıyorsanız, düşünce yapınızı değiştirmeye başlamanızda fayda var.

Çünkü, başarıya ulaşamadığınız veya diğer bir deyişle ‘hak etmediğiniz’ sürece ihtiyaçlarınızı ertelemek zorunda kalmak, sizi uzun vadede tüm başarabileceklerinizden de alıkoyan şey olacaktır. Önce kendinizi önceliklendirin ki kalan her şeyi yapabilecek güç ve motivasyonu kendinizde bulabilesiniz.

Hayatta kalma modu

Surival mode veya hayatta kalma modu, stres, travma, tükenmişlik gibi olumsuz durumlara zihnimizin ve bedenimizin otomatik olarak verdiği tepkilerden biri. Ve bu modda yaşamak, enerjimizin, vaktimizin çok büyük bir kısmını yalnızca ‘günü kurtarmaya’ ayırmamıza neden olabiliyor. Yani, sadece ‘acil’ ihtiyaçlarımızı karşılayacak kadar kendimizi dinleyebiliyoruz.

Hayatta kalma modunuz devamlı aktif ise kendinizi bitmeyen bir mücadelenin adeta savaşın içerisinde hissettiğiniz için ihtiyaçlarınızı bırakın karşılamayı, fark etmeyi bile atlıyor olabilirsiniz. Çünkü zihniniz, sizi ‘olası’ tehlikelerden korumaya çalışmakla fazlasıyla meşgul, dolayısıyla sıra ihtiyaçlarınıza gelemiyor bile…

İhtiyaçlarımızı nasıl önceliklendirebiliriz?

Kendimize karşı dürüst olmak ve ihtiyaçlarımızı yargılamadan kabul etmek, ilk adım. Bu konuda sormamız gereken ilk sorular ise:

  • Şu anda fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak neye ihtiyacım var?
  • Bu ihtiyacı karşılamak için hangi yanlış inançları sorgulamalıyım?

Bu sorular, kendi ihtiyaçlarımızı daha iyi anlamamıza ve bu ihtiyaçları karşılamak için gerekli adımları atmamıza yardımcı olabilir. O yüzden cevaplarınızı aceleye getirmeyin, üzerine gerçekten yeterli zaman harcayın. Sonrasında ise kendinizi önceliklendirmek için pratik adımlar etmeyi deneyin.

  • Hayır demeyi öğrenmek, başkalarının ihtiyaçlarına gösterdiğiniz alakayı kendiniz için de göstermenize yardımcı olabilir.
  • Günlük rutinlerinizde mutlaka kendiniz ama yalnızca kendiniz için zaman ayırmak, ihtiyaçlarınızı fark etmenizi sağlayabilir.
  • Kişisel sınırlar inşa etmek, kendinizi korumaya almanıza destek olabilir ve ihtiyaçlarınızı karşılayabilmek için gereken zaman ve alanı size tanıyabilir.
  • Duygularınızın farkında olmak, kendinize şefkat göstermek ve öz sevgi pratikleri yapmak da ihtiyaçlarınızı fark edip karşılama sürecinde size destek olabilir.

Eğer bu konuda çok vakit kaybetmeden bir şeyler yapmak ve gerçekten ihtiyaçlarınızı fark edip karşılamak istiyorsanız, aşağıdaki iki yazımıza da mutlaka göz atmalısınız:

Kaynak: tinybuddha

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!