X

Kendi hayatımızı demlemek: Sabırla ve samimiyetle beklediğimiz o tat ne olurdu?

Birçoğumuz için fazlaca sorgulamadığımız konular vardır hayatımızda… Ciddi meseleler der geçeriz, zaman ayırıp da gerçekten hakkını vererek düşünmek adı üzerinde “ciddiyet” gerektirir. Örnek vermek gerekirse çoğu zaman kendimce düşündüklerim şunlar olabilir: Örneğin hayatımın rengi olsaydı nasıl bir renk olurdu? Şu anda hissettiğim duyguların bir kokusu olsa acaba ne gibi kokardı? Eğer bir hayvan karakteri seçmem gerekse hayatımı tam olarak yaşadığım şekli ile nasıl betimlemeyi tercih ederdim, bir kartal mı bir at mı veya sadece özgürce kırlarda dolaşan bir ceylan mı?

Bu sorular aslında bizi gerçekten düşünmeye iter. Dikkat etmeyiz ama ister istemez derinlerde kendimiz için çoktan verdiğimiz cevaplarımız vardır. Bazen her gün tercih ettiğimiz kıyafetlerimiz ile renklerimiz kendini belli eder örneğin. Sürekli lacivertlere mi bürünmekteyiz, kırmızı bir elbisemiz var mı dolabımızda? Mor örneğin… Mordan kaçmakta mıyız? Sarı birçoğumuz için uzak bir renk olabilir oysa enerjinin rengidir ışıktır güzelliktir.

İşte hayatımızı da bu şekilde bölebiliriz aslında. Bazı dönemler olur rengarenk oluruz, aşık oluruz, öyle hani çiçekler gibi açarız değil mi? Dünya kalbimizin içinde dönmektedir, adeta hayatın tüm renkleri ile boyamak isteriz hayatımızı. Akmaktadır hayat, her nefesimizin gerçek bir anlamı olmuştur.

Bazı dönemler vardır ki kopkoyu bir mavi olur gökyüzümüz, güneş vursun istemeyiz, içeriye ışık girmesine bile tahammül edemeyiz, ses duymaya, hayatın herhangi bir diğer renginin varlığına bile düşman kesilebiliriz. Belki çok sevdiğimiz bir yakınımızı kaybetmişizdir belki bir eşi belki bir nişanlıyı belki bir sevgiliyi… Hayat ışıksız kalmıştır bir süre ve renklerimiz her ne kadar göz alıcı kırmızılar, maviler ve sarıların varlığından haberdar da olsak bizim için o anda kopkoyu bir mavi olarak akmaktadır.

Hayatımızın renkleri işte böyle zamanla değişir, o gün kopkoyu maviler bezenen hayat bir bakmışız yepyeni bir soluğun sesiyle, masumiyetiyle, güzelliğiyle rengimizi mutluluğun pembesine dönüştürüverir… Şaşırırız geldiğimiz yola, geçirdiğimiz evrime, o koyu mavilerin gökyüzümüzü nasıl bırakıp gidebildiğine ama işte zaman ve hayat el birliği ile muhteşem pembeleriyle karşımıza çıkar bu kez; hayatımız o gün pespembe bir renge bürünmüştür.

Ben bu yazımda sizlerle birlikte kendimize bambaşka bir soru soralım istiyorum. Eğer hayatımızı, yani bizi “çay demler gibi” demlemek şansımız olsaydı, deme verdiğimiz tat ne olurdu? Gerçekten sabırla, samimiyetle ve ısrarla bekleseydik kendi kendimizden neyi demliyor olurduk? Ortaya nasıl bir esans çıkardı? İçimiz, hayatımız, yaşadıklarımız, hayallerimiz ve kim olduğumuz suyun moleküllerine geçerken ve gerçekten bizler kendi hayatımızı “demlerken” ortaya çıkan tat ne olurdu?

Bakın sevgili Mark Nepo güzel eseri Uyanış ile bu soruyu nasıl yorumluyor:

“…Durup da iyice düşündüğümüzde, çay yapmanın mucizevi bir süreç olduğunu anlarız. Öncelikle, görünmeyen köklerden yetişen bitkilerin küçük yaprakları toplanır, sonra kaynamış su kuru yapraklardan süzülür ve son olarak, karışımın demlenmesinin ardından, ortaya sindirildiğinde şifa verici bir özelliğe sahip bir iksir çıkar.

Tüm bu süreç, günlük yaşamımızda maneviyatımızı nasıl kullanacağımıza dair güzel bir örnek teşkil etmektedir aslında. Çay yapmak hayatta karşılaştığımız olayların şifrelerini çözme yöntemi değil de nedir? Yaşadığımız günlerin kuru yapraklarının üstüne en derin ilgimizi serpmek, samimiyetin işi değil midir? Hayattan aldığımız dersler, mis gibi kokan ve boğazımızı rahatlatan bir niteliğe sahip olana dek, maddiyat ve maneviyatımızdan oluşan karışımın demlenmesi ihtiyacı, sabrın ta kendisi değil midir? Hayattan aldığımız derslerin buğusu, samimiyetimizin ısısından yayılmaz mı? Onu yavaş yavaş yudumlamamızı sağlayan şey, o derslerin ısısı değil midir?

Ancak tüm bunların içinde en bariz gerçek, bu unsurların hiçbirinin tek başına çay yapmakta yeterli olmadığıdır. Aynı paralelde, ancak samimiyetimizi, sabrımızı bir araya getirdiğimizde günümüzün çayını yapabiliriz. Ve bu unsurların hiçbiri, yaşam çayından yudumlamak için istekli olmadığımız sürece, şifa verici etkisini göstermeyecektir.”

Kendi kendimizin esansına varabilmek için belki de Mark Nepo’nun belirttiği gibi tek şartımız demlenmeyi beklediğimiz anda gizlidir; sabır ve samimiyette. Kendimi içimde bu metnin etkisiyle günler geceler boyunca demledim, ilk suya verdiğim, kaybettim diye düşündüğüm her anın bana sonradan getirdiği güzellikleri oldu. Acının yanında gülümseme, ağladığım her anın yanında bir kahkaha ve işte bitti dediğim her tecrübenin ertesinde bir “başlangıç” geldi…

Sonra biraz daha sabrettiğimde çıkan tat daha derinlere gizlenmiş olanlar oldu, yeterince sabrettiğimde, yeterince samimi, yeterince tarafsız görmeyi istediğimde hatalarım, yanlışlarım, kendime karşı bile bile yaptıklarım, söyleyemediklerim ve pişmanlıklarım geldi… Ama öyle bir tat verdi ki yaşamın iksirinin olmazsa olmazı oluverdi…

Daha da sabrettiğimde yeterince beklediğimde ise en derin arzularım isteyip de olduramadıklarım geldi. Gerçekte annesi olamayıp da her gece ne yapıyorlardır diye düşündüğüm binlerce çocuğun güzel yüzleri, dünyanın henüz ayak basamadığım en güzel sihirli noktaları Kutupların kokusu, Peru’nun rüzgarları ve Çin Seddi’nin yosunları geldi… Ara ara bir kitap başlangıcı olarak aklıma düşen ilham perilerinin “Daha ne bekliyorsun beni yaz” diye yalvarışları geldi, binlerce kelimenin aynı anda ellerimden savruluşu geldi, hiç düşünmeden sayfalarca yazı yazmanın hayali geldi…

Bugün bu yazımı okuyorsanız kendinize bu soruyu sormanızı dilerim: Eğer sabırla ve gerçek bir samimiyetle kendi hayatınızı demleseydiniz, o canım güzellikteki çayınız size hangi tadı getiriyor olurdu? Hala bakmaya, yüzleşmeye ve hatta kabul vermeye gönüllü olmadığınız cesaretinizi, bir türlü toplayamadığınız her ne var ise deminiz kim bilir belki onların “güzel” kokularından oluşurdu belki de siz gerçekten isteyinceye kadar suya hiçbir tat vermeyen olurdu?

Kendi hayatınızı “demlemek” mümkün olsaydı, sabırla ve samimiyetle beklediğiniz o tat gerçekte ne olurdu?

İlginizi çekebilir: Daima genç kalmanın formülü: Akışta kalmak, akış olmak, akışta var olmak

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale