İnsan modern şehrin içinde koştururken her başımıza gelenin bizim için olduğunu unutuveriyor. Sanıyor ki, o başkalarının başına gelen zor deneyimler, kendisinin başına gelmez. Oysa her şey insanlar için değil mi?
Yoga eğitmenliğimi, yazılarımı derinleştiren aslında hep içinden geçmek zorunda kaldığım bu deneyimler oldu. Bugün burada bunları yazıyorsam aslında ateşin içinde yanabildiğim içindir.
Ve her yanan insan için ateşi, belli bir zaman sonra aslında en değerli öğretmeni olur.
Deneyim bizi kurban da, bilge de yapabilir! Seçim hep bizde…
Bunu çok yazdım, yakında aslında video çekerek de bunu ve paylaşmak istediklerimi anlatacağım.
Verdiğim derslerde, etrafımda gördüğüm insanlar hep bu olayların sadece kendi başına geldiğini sanıyor. Ve daha çok içine kapanmaya başlıyor. Oysa arkadaşlar, hepimiz kendimizce yanıyoruz! Yalnız değiliz, yalnız değilsin!
2018’de denge kaybıyla başlayan durumum beni beyin ameliyatı olmam gerçeğiyle karşı karşıya bırakmıştı. Çünkü tümörün bulunduğu yer çok tehlikeliydi. Çok şükür iyi huyluydu ama o zaman iyi ve kötüyü ayırabilecek bir ruh halinin içinde değildim. İlk olduğum ameliyat, beyin ameliyatı desem ne dersiniz acaba?
Sanırım iki haftada sekiz doktor gezip, kalbime en çok uyan doktoru seçmiştim. Bazı çok deneyimli sözde profesörler karşılarında otururken beni masada öldürmüş, bazıları ise egolarını benim üzerimde gerçekleştirmek için ne kadar muhteşem olduklarını anlatmışlardı. Tüm bu kendini dev aynasında görenlerin arasında bir hoca öyle güzel bir insandı ki size anlatamam.
Etrafımdaki çok az insana durumu söyleyerek ameliyat olmaya gitmiştim. Genelde herkese tatile gittiğimi söylemiştim. Çünkü bu durumu söyledikten sonra insanları sakinleştirmek zorunda kalan da bendim. İnanın böyle bir durumda olan insanın en son uğraşmak isteği karşısında korkan ve sürekli soru soran insan kalabalığı oluyor.
9 saat süren bir ameliyattan sonra sanırım ailem dahil, zor sürecin bittiğini düşündü ama aslında yeni başlıyordu. Yüz felci geçirmiştim, ağzım aşağıya düşüyor, yemek yerken yemekler ağzımdan kayıyor ve sol gözüm kocamandı.
Eve dönünce o çok beğendiğim yüzümün aldığı şekil kendimi çok uzun süre değersiz hissetmeme neden olmuştu. Hem fiziksel hem de ruhsal bir acıyla sabahlara kadar ağlayarak uyuyordum. Ağrı kesici maalesef acımı kesmiyordu.
Evden çıkmıyordum, çünkü insanların bakışları çok rahatsız ediciydi. Kendimi savunacak kadar da gücüm yoktu. Bir gün Harun diye bir arkadaşım gelip, haydi dışarı çıkalım diyene kadar evden dışarı çıkamadım. Aradan geçen onca zamana rağmen halen yaptığın ufacık eylem için ne kadar teşekkür ettiğimi söylesem ne derdin acaba?
Ve belki inanmazsınız ama ameliyattan bir ay sonra o yüzümün şekliyle ben derslerime döndüm. Yüzüm için fizik tedaviye başladım, sanırım bir sene gittim.
Biliyorum ki, başka bir olasılıkta Özde evde kendini o kanepeden diğerine atıyor ve kendini acıyarak senelerini harcıyor.
Geriye dönüp baktığımda o günler nasıl geçti de buraya geldim bilmiyorum. Özde’nin yaşam coşkusuna halen hayranım. Devam etme gücünü nasıl buldu? İnsanlar onun yüzüne garip garip bakarken nasıl hayatına devam etti? İnanın bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey bir insanın başına birçok şey gelebiliyor. Bu acıyı, durumu yaşayan sadece sen değilsin! Kendini yalnız yapma! Ses çıkar, konuş, paylaş!
Sadece bu benim başıma geldi, ben kurbanım deme!
Yeni yollar ara!
O güç hepimizde var!
Hatırlamamız dileğimle…
İlginizi çekebilir: Modern insan ‘merhaba’ dediği gibi anlayışla veda edemiyorModern insan ‘