X

Kelimelerin gücü: Dil, düşüncelerimizi ve duygularımızı nasıl etkiler?

“Kelimelerin gücünü keşfeden insan bütün sırrı çözmüş insandır” diyebilir miyiz? Dil bilimcilere inanarak gönül rahatlığıyla diyebiliriz. Kelime haznemiz kadar hayal edebiliyoruz, bu çok net. Hatta daha da abartayım: Doğru kelimeleri bulduğunuzda malesef “haklı olmasanız bile”, çoğu tartışmayı kazanabilir, çoğu diplomatik süreçten başarıyla çıkabilirsiniz. Yeterince retorik, hitabet gücü kuvvetli insanın yapamayacağı çok az şey olabilir. Tam tersini düşünen bir insanın bile tüm fikirlerini, hayata bakış açısını en doğru kelimelerle çok kolay bir şekilde değiştirme kabiliyetiniz olabilir. Eğer karşılıklı iletişim hali varsa tabi…

Roma imparatoru Charlemagne’ın çok güzel bi sözü vardır. “2. dili bilmek, 2. bir ruha sahip olmaktır” der çünkü sadece nesneler aynıdır ama o nesnenin dili değiştiğinde hissettirdiği, hayal ettirdiği, düşündürdüğü her şey dilden dile çok fark ediyor aslında.

Diller kültürlerinin yansıması da diyebiliriz; bazı dillerin sesleri, alfabeleri, tümüyle yapıları birbirinden o kadar farklı ki… Mesela Orta Doğu’da konuşulan dilleri düşünün; fark ettiyseniz asırlardır acı yaşayan bu bölgenin insanının dili çok hırçındır, kavga ediyormuş gibi konuşurlar hep, bana hissettirdiği budur. Bu bir tesadüf olabilir mi, henüz bilmiyorum.

Mesela bilişsel bilimci Lera Boroditsky’nin çalışmasında çok ilgimi çeken bir örnek vardı: Bir vazonun kazayla kırılması gibi sıradan bir olayda bile İspanyolların ve İngilizlerin olayı ifade etmek için kurdukları cümle sebebiyle zihinlerinde durumu çok farklı değerlendirdiğini belirtiyordu. İngilizler vazoyu kimin kırdığına, yani suçluya odaklanarak, “Vazo X kişisi tarafından kırıldı” derken, İspanyollar bardağın kazayla kırıldığını yani olayın arkasındaki niyeti hatırlıyorlar. Buna, sadece kendi dillerinde olayı ifade etmek için kurdukları cümle sebep oluyor. Dildeki bu farklılığın da aslında İngilizleri, İspanyollara nazaran ceza vermeye daha meyilli bir toplum haline getirdiğini belirtiyor Lera Boroditsky. Belki inanması güç ama bunu dil yapıyor. Aslında 2 farklı insan aynı suça tanık olduğunda, olayla alakalı çok farklı şeyler hatırlıyorlar ve değerlendirme süreçleri çok farklı oluyor.

Başka bir örnek, Almancada feminen, İspanyolcada maskülen olan “köprü” kelimesi Almanca konuşanlar tarafından güzel, zarif, narin, kırılgan, huzurlu kelimeleriyle tanımlanırken İspanyolca konuşanlar onu uzun, büyük, tehlikeli, güçlü, sağlam ve yüksek sıfatlarını kullanarak tanımlamayı tercih etmiş. Bunlar sadece “Köprü kelimesini duyduğunuzda size ne çağrıştırıyor?” dendiğinde verilen farklı cevaplar ve buradan da aslında aynı nesnenin 2 dil arasında ne kadar farklı hayal edildiğini rahatlıkla görebiliyoruz.

Dünyada yaklaşık 7000 dil var ve dil öyle bir şey ki olayları muhakeme etme yetimize yön veriyor ve bu toplumsal anlamda baya hayati bir önem taşıyor aslında. İnsan aklının ne kadar becerikli olduğunu gösteriyor bu durum. İnsan aklı 1 değil, 7000 bilişsel dünya yarattı diyebiliriz hatta. Hep diyoruz ya, algıladığımız kadar varız… İşte her dilin algılattığı da bambaşka…

Bir diğer örnek, Rusçada açık mavi ve koyu mavi kelimeleri için başka kelimeler kullanıldığı için Rusların bu renkleri seçme ve ayırt etme konusunda çok çok daha başarılı olması. Yan yana duran mavi renkler benim için birebir aynı gözükürken onlarda durum çok başka. Bu örnekle aslında kelime dağarcığımızın daha çeşitli ve geniş olmasının, aslında çevremizdeki birçok şeyi daha iyi algılamamıza ve hassasiyetimizin gelişmesine olanak tanıdığını anlıyoruz.

Shakespeare, Romeo ve Juliette’te “Gülün adının ne olduğunun ne önemi var ki? Gülün adı başka bir şey olsaydı da gül yine güzel kokardı” diyerek dilin gerçekliği etkilemediğini söylemişti. Evet, gerçekliği etkilemiyor belki ama gerçeği daha kolay anlamamızı sağladığı çok açık, hatta diller arasındaki bilişsel farklılıklar gerçeği göreceli hale getiriyor bile diyebiliriz.

Hatta Arrival filmi dilin, zamanı ve hayatı algılama biçimini bile değiştirme gücüne sahip olduğunu çok güzel ifade etmiştir, izleyenler hatırlayacaktır. Dilin ucu bucağı olmayan düşüncelerimizin, hala sırrı çözülememiş beynimizin tek şifresi olduğunu çok güzel anlatmıştır.

Çok açık ki konuştuğumuz dil düşüncelerimize epey yön veriyor ve hayatımızı farkında olsak da olmasak da değiştiriyor. Evet ama farkındalığı artırabilmek için kendimize asıl sormamız gereken sorular şunlar olmalı: “Niçin böyle düşünüyorum?”, “Nasıl daha farklı düşünebilirim?”, en önemlisi de “Nasıl düşünceler yaratmak istiyorum?” Tüm bunların bilincinde olmak için bence çok faydalı olacak bu sorular…

Son olarak aklımızdan geçen düşüncelerin, en önemlisi de ağzımızdan çıkan sözcüklerin gücünü bilerek kullanalım çünkü gerçekten çok güçlüler… Şu an sorun diye tanımladığın ya da tam tersi mutluluk diye tanımladığın her şey en derine indiğinde doğru sözcüklerle sana tam tersini düşündürme potansiyeline sahip… Bu inanılması çok güç ama çok gerçek. Düşüncene göre gerçeğin şekil alıyor…

Pınar Özpak: Selam, ben Pınar! 2017 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra meşgul olacağım her şeyin sevdiğim, istediğim, en önemlisi inandığım şeylerin olmasına özen gösterdim ve hala da bunu başarmaya çalışıyorum. Farkında olduklarımı paylaşmak, araştırmak, yeni bir şeyler öğrenmek en büyük motivasyonum. Hep birlikte fark ettiğimiz günlere! :)

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale