Bu hafta da sizlerle benim hayattaki en büyük korkularımdan biri olan ve son 1.5 senedir üstünde çokça çabaladığım kaybetme korkusundan biraz konuşmak istiyorum. Uzunca bir zaman aileme, arkadaşlarıma, sevgililerime, danışanlarıma, çevremdeki çoğu insana çok fazla değer verdiğimi ve çok verici olduğumu düşündüm. Sanırım bir çoğumuz da düşünmüşüzdür. Hani hepimiz çok iyi ve vericiyiz ya hak ettiğimiz değeri göremeyiz…
Burası tam olarak arkadaşlar aslında böyle değil; sevgi görmek, değerli hissetmek, kabul görmek, kaybetmemek, yalnız hissetmemek ya da aklınıza gelecek size ait başka çokça benzeri duygu için bizim yaptığımız bir seçimdir aslında. Bunları doldurmak ve kaybetmemek veya bu duyguları hissetmek adına bizi rahatsız eden pek çok duruma maruz kalmaya devam ederiz. İlerlemek ve öğrenmek için bu yollardan geçmemiz gereklidir, ancak nerede kaybetme korkusunun esiri olup olmadığımızı bize sürekli zarar veren bir duruma dur demek gerektiğini anlamamız gerekiyor.
Çünkü çoğumuz yüksek düzeyde öğrendiğimiz bazı duyguların bağlamlarını zarar verici şekilde devam ettirebiliyoruz. Çoğu zaman uzunca rahatsız edici durumlara dur diyemiyoruz. Bazen bu kaybetme korkusu sadece insanla olmak zorunda da değil. İşimiz, arabamız, evimiz, statümüz, patili dostlarımız, paramız, kıyafetlerimiz, vb. bağlılık yerine bağımlısı haline geldiğimiz, duygularımızla bağ kurabildiğimiz her şey olabilir.
Daha önce de konuştuk; insan her şeyle bağ kurabilir, kurmalıdır da, bu önemli bir konu. İnsanın özünü koruyup devam ettirebilmesi içinde gereklidir. Bugün toksik kişisel gelişim ve psikolojinin insanı yalnızlaştırmaya ve bencilliğe doğru ittiği, bağ kurmaktan giderek uzaklaştırdığı yöne doğru ilerlemeyelim. Bağ kurmak çok önemli. Bağımlı olma kısmına da dikkat etmemiz gerekli. O yüzden hayatta doğduğumuz anda nötr gelmişken, giderken de nötr gideceğimizi hatırlamamız lazım.
Kaybetme korkusunun karşılıklı olmadığı veya bize zarar veren bağların başka yerde ve zamanda yeniden sizinle oluşabileceğini lütfen unutmayalım. Hayatta her şey o anda iki uçta gerçekleşir, önemli olan bizim seçimlerimizdir. Kaybettiğimizi düşündüğümüz nokta da başka bir şey kazanırsınız veya kazandığınız anda başka bir şeyleri kaybedersiniz. Hayatta pozitif de negatif de aynı anda var olur. Her zaman başka bir olasılık da ordadır. Gerçek bağlar hiçbir zaman tam anlamıyla kaybolmaz. Sadece yeri, zamanı, şekli ve kişileri değişebilir. O yüzden kaybetmekten korkmayın. Çünkü hiçbir zaman kaybetmeyeceksiniz, siz kaybetmeyi seçmedikçe. Size ait olmayanı ve size ait olanı da asla kaybetmezsiniz. Yolunuza ışık olması dileğiyle…
Not: İzlemeyenler için Aamir Khan’ın P.K. filmini bu yazı üzerine izlemenizi tavsiye ederim. Dünya’ya nötr gelen bir uzaylının bir kaybetmeyle başlayan arayışını anlatan tatlı bir komedi filmidir. Size de bu yazının üzerine bazı şeyleri şöyle bir düşündürteceğini umuyorum. İzleyecekler için keyifli seyirler.
İlginizi çekebilir: Gerçek longevity nerede saklı?