Dünya bir kaosa doğru ilerliyor, bunu inkar edemeyiz. Umutsuz bir şekilde kaostan uzaklaşmak ve hayatta kalabilmek için bir çözüm yöntemi arıyoruz, ancak bu çözüm bugünlerde ortaya çıkmıyor. Dünya bunaltıcı bir hale geldi. Bu baskıyı hepimiz göğsümüzde hissedebiliriz. Öğrencilerimin rahatlamak için derin derin nefes aldıklarını görebiliyorum. Bu bunaltıcı durumun paniği içinde, hepimiz bizi kurtaracak her şeyi yapmaya hazırız. Ancak yapabileceklerimiz duruma uygun olmayabilir, duruma hiçbir etkide bulunmayabilir ya da onu daha da kötü bir hale getirebilir. Sanki boğuluyor gibiyiz ve kurtuluşa erip rahatlamanın acelesi içinde, nefret ediyoruz, yargılıyoruz, zarar veriyoruz, hatta bunlardan daha zarar verici olan tepkiler veriyoruz. Bu kadar hızlı tepki vermek zorunda mıyız? Hemen bir çözüme ihtiyacımız var mı? Bir an için duramaz mıyız?
Bence bu etki/tepkinin yıkıcı döngüsünü durdurmalı, bununla birlikte, kaybetme korkusunu, bir şeyi kaybetmeyi, birini kaybetmeyi, hayatımızı hatta zihnimizi kaybetmeyi bir kenara bırakmalıyız. Eğer aynı şekilde devam edersek, dünya daha iyi bir yer haline gelmeyecektir. Bu konuda bana güvenebilirsiniz. Özellikle, eğer tepki gösterip, bir şeyler yapmamız gerektiğine olan inancımızı bir kenara bırakmazsak, eğer bir anlığına durup, başka bir bilinç düzeyinde rahatlamaya çalışmazsak, duvara karşı son hız gidiyoruz demektir. Etki ve tepkiyi sürdürerek aslında kaosu artırıyoruz. Ezmeyi ve bastırmayı isteyerek, daha güçlü bir saatli bombayı yaratıyoruz. Daha fazla nefret ediyoruz, daha fazla yargılıyoruz ve daha fazla kırıyoruz.
Paradise Now’ın Filistinli yönetmeni Hany Abu-Assad’ın şu cümlesi beni çok etkilemiştir:
“Bazen yapmadıklarınız en çok cesaret gerektiren hareketlerdir.”
Bu söz, içinde bulunduğumuz ve korkudan nefes alamadığımız bu durumda ne yapabiliriz diye beni düşündürüyor. Bunun sebebi her zaman korkudur. Öfkenin bile sebebi korkudur. Daha kişisel bir şekilde düşünürsek, kendinizi aksiliklerin peş peşe geldiği, yoğun ve hareketli bir günde düşünün. Her şeyin ve herkesin sizi kızdırmak istiyormuş gibi olduğu günlerden birinde… Böyle bir durumda, diğerlerini sizi anlamaları için zorlarsanız ne olur? Sinirli bir şekilde karşılık verirseniz, bunun sonuçları ne olur? Yaptığınız her şeyin durumu daha kötü bir hale soktuğunu görürseniz, nasıl hissedersiniz? Bütün enerjinizi bir şeyin sonlanması için ya da birini harekete geçirmek için harcarsanız ne olur? Her şeyin birden fazlalaştığı ve bir an durup, büyük bir nefes almanız gereken bir an yaşarsınız, değil mi? Olan biteni anımsamaya başlarsınız değil mi? Sanki sıfırlama düğmesine basar gibi, her şeyi durdurup başka açılardan bakmaya başlarsınız.
Kendimi ne zaman kaos durumlarında olduğu gibi bunalmış hissetsem, sanki bir melek tarafından sıfırlama düğmesinin bana hatırlatıldığını ve bu sayede kurtarıldığımı ya da kendi kendime her şeyi durdurup derin bir nefes almak için sinyal aldığımı hissederim.
2006 yılında, ikinci diz ameliyatımdan sonra, kişisel ve profesyonel hayatım bir kaosa doğru giderken, derin bir nefes almaya ve bir yerlere gitmeye karar verdim. Nerede ve ne zaman, beklemediğim bir anda bir arkadaşım beni bir eğitime davet etti. Bunun ne eğitimi olduğunu sorduğumda, arkadaşım bana doğru dürüst bir cevap vermedi, sadece katılmamı söyledi. Yogayla ilgilendiğimi bildiğinden bunun beni eğlendirebileceğini, zira son zamanlarda benim çok sıkıldığımı ve mutsuz olduğumu gördüğünü söyledi. Benim böyle bir çalışmayla mutlu olabileceğimi düşünüyordu. Sanki bu eğitimin hayatımı değiştirecek “O” eğitim olduğunu biliyor gibiydi. Bu benim ilk Pranayama eğitimimdi ve bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
Pranayama ile nefes alarak rahatlayın
Pranayama, rutin bir şekilde hareketler serisi ve nefes egzersizleridir. Pranayama’nın amacı hemen anlaşılmıyor, ancak çok etkilidir. Nefes almak, stresi ve kirliliği yok etmek ve zihne berraklık ile odaklanma sağlayan çok etkili bir yöntemdir. Fiziksel ve duygusal olarak nasıl hissettiğimiz üzerinde nefes almanın büyük bir etkisi bulunmaktadır. Duygusal ve fiziksel kirliliğin %80’i nefes sayesinde yok edilebilmesine rağmen, birçok insan akciğerinin kapasitesinin sadece %35’ini kullanabilmektedir.
Berraklığı yakalamak için, karmaşanın içinde durup nefes aldım. Çok uzun zamandan beri ilgilenmeme rağmen bu benim yoga eğitimiyle ilk karşılaşmamdı. Çok da etkili sonuçları oldu. Bir yıl içinde başka bir ülkeye taşındım, işimi değiştirdim ve kendime yeni bir yol çizdim.
Ancak hayat devam ediyordu ve 2009 yılında karşımda aşılması gereken başka bir engel vardı. Size de aynısı oluyor mu bilmiyorum ama sinirlenmiş, şaşkın ve karşımdakini incitmeye hazır bir vaziyetteydim. Göğsüm sıkışıyordu ve bunalmış hissediyordum. İşte bu anda Pranayama’da daha ileri bir seviyede olmak için diğer eğitimlere katılmaya başladım. Yine nefes almak bana aynı yolu gösterdi ve anlamsızlığın içine batmamı engelledi.
Bu uygulamanın ne kadar güçlü olduğunu görmek ve birçok insanın biraz buna zaman ayırdığında ne kadar çok fayda elde ettiklerini görmek inanılmaz bir şey! Esas problem, yaşadığımız modern dünyada hızlı sonuçlar elde etmek istememiz. Atalarımızda var olan sabır, bizde bulunmuyor. Nefes alma egzersizi neredeyse 5000 yıllık bir geçmişe sahip ve bugün onu benimseyip yapan insanlara hala fayda sağlıyor.
Pranayama’nın ya da nefes egzersizinin stres yönetimi üzerinde inanılmaz etkileri bulunuyor. Beyin fonksiyonlarını geliştirmede, kanın temizlenmesinde ve stres hormonu olan Kortisol üzerinde etkileri bulunuyor. Bağışıklık sistemi, kolestrol, Antioksidan enzimler ve depresyon üzerinde etkileri de bulunuyor. Liste sonsuza kadar uzayıp gidiyor.
Her an alarm modunda gibiyim. Nefes alma gelip beni kurtarıyor, bana önümde görünenden daha büyük bir amacımın olduğunu hatırlatıyor. Nefes alma, kargaşanın üstündeki örtüyü kaldırıyor ve inanılmaz bir açıklık getiriyor. Bunun ne kadar güçlü ve sahip olduklarımızdan daha geniş bir şey olduğunu herkese söylemek istiyorum. Derine indikçe biliyoruz, çünkü bu bizim içimizde.
Son zamanlarda, bütün yoga dünyasının dönüşümüyle alakalı kafamın karıştığını ve bir şeyler yapmak istediğimi hissettim. Bu kadar önemli ve güçlü bir uygulamanın insanların egosu ve cahilliği yüzünden lekenmiş olduğunu görmeyi aklım almıyor. Yardım ararken, belki de yeni bir eğitim ararken, yine bir arkadaşım bana başka bir eğitimi önerdi. Bana sadece nefesle alakalı olduğunu söyledi ve hiçbir şekilde sorgulamadan sadece internet sitesine bakarak kendimi 2 yıllık eğitimimin ilk dersine kaydettirdim. Nereye girdiğimi öğrendiğimde ne kadar şaşırdığımı anlatamam. Nefes almanın çok güçlü olduğunu biliyordum ama gördüğümden, hissettiğimden ve anladığımdan çok uzaktaydım. Nefes almak, bilinçaltımızı, bilinçli zihnimize dökmemize izin veriyor. İşte bu nefes egzersizinden ne kadar güç elde edeceğimizin bir göstergesi.
Nefes almak bana her zaman, her şeyi geride bırakmayı öğretti. Korku geldiği zaman, nefes onu hemen siliyor, yorgun hissettiğimde nefes almak bana enerji veriyor, sinirlenmek bunalttığında nefes almak beni sakinleştiriyor, ne zaman tepki vermeye kalksam nefes almak karmaşayı görmemi sağlıyor.
Nefes almaya ihtiyacımız var, uyuşturulmaya değil. Stresli olduğumuzda ne yaptığımıza bakın!
Medya sizi kandırıyor. Sinirinizi, depresyonunuzu ya da kafa karışıklığınızı bastırmak için hiçbir şeye ihtiyacınız yok. Çünkü siz zaten çözümün ne olduğunu biliyorsunuz. Nefesi ne kadar uygulayacağınızı size asla tavsiye edemem. Bana şöyle diyebilirsiniz: “Nefes alıyorum zaten, yoksa ölmez miydim?”
Evet, bu doğru. Ancak siz gerçekten yaşıyor musunuz yoksa hayatta kalmaya mı çalışıyorsunuz?
Sadece biraz durun ve derin bir nefes alın…
Bir sonraki yazımda sizlere birkaç basit nefes egzersizini nasıl yapabileceğinizi anlatacağım.
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
Serinlemek için keşfettiğim yoganın 8 aşaması
Toplumların iyileşmesi, kişisel farkındalık ve uyanıştan geçiyor