X

Karlar ülkesi Patagonya’nın nefes kesen doğasında hayatı çantaya sığdırmak

Patagonya, yola çıkmadan önce bizi karnımıza ağrılar girecek kadar heyecanlandıran bir coğrafyaydı. Arjantin’in güneyinde bulunan bölge, buzullar, penguenler, deniz aslanları, balinalar ve “Dünyanın sonu” olarak anılan Ushuaia ile karlar ülkesine bir davetti… Meraklı bir gezgin için saf sihir! Patagonya, sürprizli treeking rotaları, muhteşem kamp alanları, şaşırtıcı bitki örtüsü ve hayvanlarıyla bizi bekliyordu!

Patagonya, sürprizli treeking rotaları, muhteşem kamp alanları, şaşırtıcı bitki örtüsü ve hayvanlarıyla bizi bekliyordu!

O zaman önce dünyanın en güney ucu Ushuaia’yı, ardından Şili’de bulunan Torres del Paine Milli Parkı, derken gelmiş geçmiş en büyük buzul Moreno’yu görmek için El Calafate ve son olarak meşhur Fitz Roy Dağı’yla göz göze gelmek için El Chalten. Yaşasın! Sanırım bu hayatımda yaşayacağım en büyük macera.

Gelmiş geçmiş en büyük buzul Moreno’yu görmek için yola çıktık.

Ama bir dakika… Torres del Paine’ın günde ortalama 20-25 km uzunluğundaki rotasını bu çantalarla nasıl tamamlarız? Benim çantam 15, eşiminki 25 kg. Buna kamp sırasında yiyeceğimiz malzemelerin ağırlığını da ekleyince acı bir tabloyla karşı karşıyayız. Eyvah! Hafiflemek gerekiyor. Hafiflemek ise her zaman olduğu gibi ancak vedalaşmakla mümkün. Eşyalarımızla vedalaşmak zorundayız. Ama nasıl? Zaten yanımıza yalnızca ihtiyaçlarımızı almadık mı? Evet! Ama belki de “ihtiyaç” kavramını yeniden tanımlamalı… Ya da treeking sonrası soluğu Şili’de bir ortopedistte alıp, bütün gezi bütçemizi ona bayılmalı… Hangisi daha kolay?

Hangisi ihtiyaç? Hangisi fazlalık?  
Benim çantam 15, eşiminki 25 kg.

Eşyalarımızı kaldığımız odadaki yatağın üzerine yaydık… “O hırkayı en yakın arkadaşım hediye etmişti.”, “Bu tişörtle çok anım var…”, “Ah kitaplarım!”, “Şef bıçaklarımı bırakamam ki…” cümleleri birbirine karıştı. Bir çöpe, bir eşyalara baktık. Zor… Sahiden zor. Doğduğumuz günden beri mutluluğu ne kadar çok objeye sahip olduğumuz üzerinden belirleyen bir toplumun içinde yaşamışız bir kere. Üstelik buna rağmen bir sırt çantasına -ağzı zar zor kapanarak da olsa- sığmayı başarmışız. Şimdi hayat bizden daha fazlasını istiyor. Daha çok giysiden, kitaptan ve anıdan vazgeçmemizi…

Kitaplarımızı rotamız üzerindeki noktalarda, önlerine notlar yazarak başka gezginler için bıraktık.

İşe kendimize şu soruları sorarak başladık: “5. tişörtüm olmazsa ne olur?”, “Bu terlik olmadan da yaşayabilir miyim?”, “Kitaplarımdan ayrılabilir miyim?”, “Tamam anısı var ama o anıyı kalbimde saklasam yetmez mi?” Bu soruların cevabı hep “Evet” oldu. Lazım olur diye yanımıza fazladan aldığımız her şeyden birer birer vazgeçmeye başladık.

Doğduğumuz günden beri mutluluğu ne kadar çok objeye sahip olduğumuz üzerinden belirleyen bir toplumun içinde yaşamışız…

Kitaplarımızı ise rotamız üzerindeki noktalarda, önlerine notlar yazarak başka gezginler için bıraktık. Onları hangi mekanlara emanet ettiğimizi sosyal medya hesabımızda yayınladık. Arkamızdan gelen Türk gezginler kitapsız kalırsa alsınlar, varsın onların hikayesine eklensin diye. Eşimin zor bulunacak tarif kitaplarını bir süreliğine Buenos Aires’te yaşayan pasta şefi arkadaşımıza bıraktık. Bir gün yollarımız kesişirse alırız, kesişmezse “canın sağolsun” diyerek… Nihayet çantalar hafifledi.

Ayrılık acısı
Patagonya büyüleyici doğasıyla nefes kesiyor…

Patagonya için harekete geçmeden gözlerim dolu dolu, boğazımda bir yumru. Adeta ayrılık acısı… Anladım ki geride bıraktıklarım benim için eşyadan fazlası olmuş. Eşyalar onları bana hediye eden insanlara, onlarla yaşadığım anlara dönüşmüş. Ciddi bir duygusal ilişki var aramızda. Hem de tutkulu!

Karlar ülkesine doğru ilerlerken karşınıza muhteşem manzaralar çıkıyor.

Peki bütün bu drama ne gerek var? Objeler yalnızca objeler, daha fazlası değil. Üstelik kentte yaşarken satın aldıklarımızın bedelini belki sadece cüzdanımızla ödüyorduk ama yoldayken öyle mi? Sırt kaslarımız, belimiz, omurgamız, bacaklarımız, kalçalarımız, ayaklarımız o ekstra 2 kitabın, 3 tişörtün, yedek elbisenin acısını çekiyor. Bu çok yeni, çok tuhaf bir deneyim.

Arjantin’in güneyinde bulunan bölge, buzullar, penguenler, deniz aslanları, balinaların yaşam alanı.

Sahip olduklarımızı sırtımızda taşıyacağımızı bilseydik, satın aldığımız objelerin büyük çoğunluğuna elimizi sürmezdik. Bu yüzden belki taşımalıyız da… Sorumluluğunu hissetmek, bu gezegende yol açtıkları ekolojik bedellerle empati kurabilmek için. İşte bu yüzden güle güle eşofman altı, kendinize dikkat edin kitaplar, her şey için teşekkürler mavi hırka. Ama beraberliğimizin sonuna gelmiş bulunuyoruz.

Bu yolculukta sadece biz ve bu harika doğa var…

Artık çantalar hafif, sırtımız yola çıktığımızdan beri nihayet dik! Bunun nasıl bir konfor olduğunu yola çıkan anlar… Sırt ağrısı, bel ağrısı yok, bacaklarımız güçlü ve hayat dolu. Daha ilginci, Patagonya rotasında ilerledikçe hiçbir eşyanın eksikliğini hissetmedik. Temel giysilerimiz, içinde barınacak çadırımız, kamp ocağımız ve ısınacak uyku tulumlarımız tüm ihtiyaçlarımıza fazlasıyla yetti.

Bu coğrafyada adeta doğa tarafından ödüllendirildik.

İlk günün rotası oldukça zorlu olmasına rağmen bana mısın demedik. Günün ödülünü zirveye vardığımızda karşılaştığımız olağanüstü lagün ve dağlarla aldık. Sonraki günler de hep böyle geçti. Hafif, kendine yeterli ve doğa tarafından ödüllendirilerek…

Onlara baktıkça bu vadilerde yarı çıplak yaşayan, bitkilerin şifalarını keşfeden, Kızılderilileri gözümüzde daha net canlandırdık.

Hiç unutamayacağımız turkuaz krater gölleri, deve kuşları, oyuncu lamalar, tarifsiz güzellikte ağaçlar, tırtıllar, tilkiler, bereketli akarsular ve görkemli dağlar… Onlara baktıkça bu vadilerde yarı çıplak yaşayan, bitkilerin şifalarını keşfeden, doğadaki tüm elementlerin ruhu olduğuna inanan Kızılderilileri gözümüzde daha net canlandırdık. Onların dünyayı kendilerine ev edinen kıymetli bilgeliğini, aslında hiçbir şeye sahip olamayacaklarını en başından kabul eden teslimiyetlerini en çok tepemizdeki kartallar dans ettiğinde hissettik. Kartalların dansına baktık, baktık, baktık derken kanatlarımızı yepyeni deneyimlere açtık.

Yeterince hafiflediğimize göre artık uçabiliriz.

 

İlginizi çekebilir: Doğanın kalbinde bir kendini keşfetme hikayesi: “Uyandığımda Uruguay’da süt sağıyordum”

 
Bengisu Gencay: Güney Amerika'da hayatın yalnızca akılla açıklanamayacağını keşfettikten sonra kitabı Zem Sesini Arıyor'u tamamladı. Kitap, Epsilon Yayınları'ndan çıktı ve beğeniyle karşılandı. Hikayeleştirme ve içerik pazarlama konularında kurumsal ve bireysel eğitimler veriyor. Bir yandan oğlunu bir yandan kurmuş olduğu, eğitim, danışmanlık, içerik ve proje geliştirme girişimi B-612 Story Lab'i büyütüyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale