Erken çocukluk dönemi, sosyal, duygusal, ruhsal alanlarda olduğu gibi bireyin gelecekteki meslek seçimi ve yönelimlerinin de temelinin atıldığı zaman dilimi olarak ifade edilebilir. Bireyin sosyalleşmeye başladığı, yani iletişim ve ilişki kurarak kendi varlığını fark ettiği ilk topluluk ailesidir. Eğer bütün ebeveynler kurulan bu ilişki ve iletişimin kişinin bütün yaşantısını etkileyebileceği bilinci ile ebeveyn-çocuk ilişkisi oluştursalardı, büyük ihtimalle çocukları ile ilişkilerinde olduğundan daha hassas davranırlardı.
Elbette sağlıklı bir çocukluk geçirmemiş bir bireyin psikolojik sağlamlığı, savunma mekanizmaları ve baş etme becerileri ileriki yaşantısında diğerlerinden daha farklı bir yol çizmesine öncülük edebilir. Bu sebeple, yalnızca erken çocukluk dönemine bakarak insanları belli bir alanda kategorize etmek doğru olmayacaktır. Yaşantılar, yalnızca izi sürülebilen ipuçlarıdır.
Yaşantı dediğimiz ipuçlarının birleşerek kişiye eklendiği alanlardan biri de meslek seçimidir. Bu alanı yalnızca seçim olarak ele almak eksik kalabilir çünkü her insanın bir mesleki yönelimi olmasına rağmen, her biri yönelimleri doğrultusunda tercih yapamayabilir. Ortalama insan ömrünün 70 sene olduğu düşünüldüğünde ve bireyin 18 yaşından itibaren kariyer yolculuğuna başladığı varsayıldığında ömrünün yarısından fazlasının meslek seçimi ile paralel bir şekilde ilerleyeceğini söyleyebiliriz. Meslek seçiminin, insan hayatının büyük bir bölümünde yer alması ile kişinin alacağı önemli bir karar olacağını görmekteyiz. Peki, dünyada yüzlerce farklı meslek olmasına rağmen, kişilerin kendisini içlerinden birkaçına daha yakın hissetmesindeki sebepler nedir?
Her birey belli bir olgunluğa eriştiğinde gelecek yaşantısına şu 2 cümle doğrultusunda yön vermektedir:
“Ben de ileride ebeveynlerim, ablam, abim gibi olacağım.”
“İleride asla ebeveynlerim, ablam, abim gibi olmayacağım.”
Ailesinde fiziksel ya da psikolojik şiddet öyküsü olan bireylerin ileriki yaşantısında bunu modelleyerek kesici aletlerin kullanılabildiği ya da dövüş sanatını barındıran mesleklere yönelme ihtimalinin olabileceği düşünülmektedir. Diğer bir seçenek, kişi şiddet içeren yer, durum ve olaylara karşı direnme geliştirerek yardımseverlik ve dayanışma temaları kapsamında sivil toplum kuruluşları gibi topluma fayda sağlayan alanlara yönelebilmektedir. Dahası, küçük yaşta ebeveynleri tarafından dinlenmeyen, beklediği değer ve sevgiyi yeterince göremeyen, aile içinde alınan kararlarda sözü geçmeyen bireylerin gelecek yaşantısında hitap etme özelliği ön planda olan, karar alıp o kararı uygulayabilme yetkinliği bulunan mesleklere yönelerek geçmişteki boşlukları doldurabileceği düşünülmektedir. Ya da, bu değersizlik ve sevgisizlik şemalarının kişinin ileriki hayatında da devam etmesiyle bir ortamda daha arka planda kalacağı, kendisini karşı tarafa çok yansıtmayacağı mesleklere doğru yönelebileceği düşünülmektedir.
Öte yandan, anne-baba mesleğini devam ettiren kişilerin sayısının da oldukça fazla olduğu bilinmektedir. Bu noktada, ebeveynin yapmış olduğu mesleği çocuğa sunma şekli, çocuğu erken yaşta mesleğe dâhil ederek gözlem yapma fırsatı vermesi gibi faktörlerin kişinin meslek tercihine etki ettiği düşünülmektedir. Verilen örneklerden anlaşıldığı üzerine, insanları bir alana çeken ya da bir alandan iten şeyin aile yaşantısı olduğu bir gerçektir. Elbette bu yönelimler sosyal çevre ile de şekillenmektedir. Ancak büyük oranda birey ya bu aile örüntüsünü devam ettiren ortamlarda bulunmak isteyecektir ya da bu örüntünün dışına çıkmak isteyecektir. Bu örüntünün nesilden nesile aktarıldığı düşünüldüğünde, yalnızca ebeveynlerin değil, büyük anne ve büyük babaların da bireyin yaşantısına etki edebileceği düşünülmektedir.
Yaşantıların içimizde doğru kararların alınmasına vesile olması ümidiyle…
Benimle iletişim kurmak ve paylaşımlarımı takip etmek için @kln.psk.betulcavlak Instagram hesabımı takip edebilirsiniz.
İlginizi çekebilir: Aile meclisi ve değerleri kişinin yaşamını nasıl etkiler?