X

Karın tadını çıkarmak için: Masal gibi kış evleri

Hepimizin ortak derdi son yıllarda kar keyfini büyük şehirde yaşayamıyor olmamız. Şubat ayı biterken daha yeni yeni kar havasına girebildik ve bir iki günlüğüne de olsa kar yağışı hepimizi nasıl da heyecanlandırdı! Bu güzelliği şehrin karmaşası içinde yaşamaktansa dağ havasında tadını çıkarmak elbette çok daha keyif verici oluyor. Farklı dillerde mimarileriye her koşulda masal gibi olan ve hayalleri süsleyen en güzel dağ evi örneklerini ilham ve huzur vermesi için bir araya getirdik.

Dağ evi denince akla genellikle tamamen ahşaptan üretilmiş ve dış kaplaması da yine ahşap olan, kar yükünü azaltmak adına çatı formu alışkın olduğumuzdan çok daha dik eğimlere sahip yapılar aklımıza geliyor. Kuzey Avrupa ve Kuzey Amerika’da oldukça sık kullanılan A Çatı formlarında büyük pencere açıklıklarıyla dışarıdaki karın güzelliğini içeriden yaşamak da mümkün kılınıyor.

A tipi formlardan uzaklaşmadan malzemeler ile farklılaşmak ve daha modern bir tasarım elde etmek istendiğinde aşağıdaki örnekler ortaya çıkıyor.

Başka bir tipoloji ise yüksek dikmeler ile yerden kopartılan ve geleneksel yapı teknikleri ile inşaa edilen ağaç evler. Böyle huzurlu bir şehirden kaçış eviniz olsa her hafta sonu soluğu burda almak istemez miydiniz?

İsviçre chalet mimarisinden esinlenen ama modernize edilerek günümüze uyarlanan bu örnek ise Amerika’da bir heykel sanatçısının evi. Modern dokunuşların geleneksel mimari ile muhteşem uyumu huzurlu bir kar manzarası ile birleşince ortaya nefis bir mimari eser çıkıyor. İç mimaride baskın olan modern dil ise harika bir uyum sağlıyor.

Akdeniz mimarisi için daha uygun kabul edilen ve soğuk iklimlerde kullanışlı olmayan düz çatılı bu minimal beyaz küp evler fonksiyonelliği göz önünde bulundurmadığımızda kar ile oldukça keyifli manzaralar ortaya çıkartabiliyor.

İlginizi çekebilir: Ev dekorasyonunda 2019 trendlerini biliyor musunuz?

Gülin Keskin: 1985 yılında İstanbul’da doğdum. 2005 yılına kadar İstanbullu sonrasında hem İstanbul hem Milanolu oldum. İtalyan Lisesi’nden mezun olduktan sonra, pılımı pırtımı toplayıp mimarlık öğrenmek için İtalya’ya yerleştim çünkü bence bu işi en yapan adamlar hep ordaydı. Politecnico di Mllano’da hem lisans hem yüksek lisans eğitimimi tamamlarken, bolca seyahat ettim ve mimarlığı en çok da gezerken öğrendim. Bu sırada farkında olmadan İtalyan kültürünün de bağımlısı oldum. 2012 yılında İstanbul’a dönerek kariyerime burada devam ettim ve 2016 yılında kendi mimarlık ofisim GKMO’yu kurdum.
İlgili Makale