Kararsızlıkla gelen uyumluluk
Birisi beni bir yere davet ettiğinde, şunu yer misin, bu filme gider misin dediğinde ilk iç güdüm her zaman kararsız birkaç dakikanın ardından gelen “evet” ile yanıt vermek oluyor. Bunu çoğu zaman “demek ki bu karar o kadar umurumda değil ki, karşıdakine kontrolü veriyorum” diyerek açıklardım. Daha yeni yeni bu açıklamanın ne kadar üzücü olduğunun farkına varıyorum.
Evet, belki “bu akşam sinemaya gitmek istiyor muyum?” hayatımda vereceğim en önemli karar olmayabilir ama beni ilgilendiren bir karar. Belki o gün için planım yatağa girip kitap okumaktı ama başkasından gelen bir teklif bu planımı çok rahatça suya düşürdü. Çünkü başkasının bana teklif ettiği karar daha çok düşünülmüş, daha az sık karşıma çıkan, evet demezsem daha çok pişmanlık duyabileceğim bir karar gibi geliyor. Hayır diyerek bir daha elime geçmeyecek bir fırsatı reddediyorum gibi geliyor.
Bu şekilde karar vermenin ne zaman kendim için en iyi olanı olduğuna inandım bilmiyorum, ama içtenlikle söyleyebilirim ki uzun zamandır kendimi kandırıyorum! Evet demenin iyiliklerine kuşkusuz inanmamın birkaç sebebi vardı, ilki bazen bu şekilde düşünmenin kendim için yararlı olabileceğini düşünmem. Eğer bir aydır sosyalleşmemişsem, yalnızlıktan şikayetçiysem ama değiştirmek için bir şey yapmıyorsam ve biri beni bir partiye davet ediyorsa belki de bu teklif gerçekten de monotonumdan çıkmak için iyi bir fırsat olabilir.
Ama kimi zaman da durum şöyle ki cevabımı karşımdakini memnun edecek şekilde veriyorum. “Hayır” demek zorluk çıkarmak gibi geliyor. Nedense hayır kaba bir söz gibi anlaşılabiliyor. Yakın bir arkadaşım var, hiç bir zaman söylediğim bir şeye “hayır” diye yanıt vermiyor. Diyelim ki ona, evde oturup çay içmek istiyorum, sen de gelsene diyorum. Biraz durduktan sonra şöyle bir cevap veriyor; “çay içmek güzel bir şey tabii, senin evin de güzel. Ben çok oturunca bana biraz geliyorlar, bugün hep içerideydim, dışarılarda biraz gezmek de iyi gelen bir şey bazen değil mi?” Hayır diyor bana kendi dilinde ama sözcüğü kullanmıyor. Halbuki ne kadar basit gelmesi gereken bir hayır. Ne önemi var benle bugün çay içmek istemese? Neden birçoğumuza bu sözü söylemek bu kadar zor geliyor?
Bazen kendimi istemeye istemeye birilerine uyum sağlarken buluyorum ve uyum sağlamaya karar verdiğim anda kafamın içi huzursuzlukla doluyor. Ben bunu yapmak istemiyordum ki, neden şimdi onları takip ediyorum. Ve bir anda durup, “ben gelmeyeceğim” dediğim anda kendimle gurur diyorum. Uyum sağlamak için kendimi zorlamadım, istemedim ve yapmadım, diye kendi sırtımı sıvazlayasım geliyor. Bunu o kadar nadiren yapıyorum ki yapabildiğim zaman ruh halimde etki yaratıyor.
Söylemek istediğim şu:
Çoğu zaman hayır diye yanıt vermiyoruz çünkü “hayır”ın arkasından hep bir açıklama beklentisi var. O sözcükle olayı kapatamıyoruz. “Hayır” zahmet gerektiriyor, ama kendimiz için düşünmemiz gerekiyor, ne istiyoruz gerçekten anlamamız gerekiyor. Evet demek her zaman değil ama bazen çok kolay. Ne kadar romantikleştirsek de bu lafı, sadece kendimizi rüzgara bıraktığımız özgürlük anlarıyla bağdaştırsak da, evet demek kararımızı başkasının bize sunduğu bir şeye bırakmak demek oluyor. Evet derken uyumlu olmak adına mı bunu yapıyoruz iyice düşünmemiz lazım.
Aslında en güzeli evet veya hayır demek değil. Kendi kararlarımızı verip, ben bunu yapıyorum diyebilmek. Kendimiz için en içimize sinen hale getirebilmek. Keşke bizi en basite indirgeyen, limitli bırakan evet veya hayırlarla karşı karşıya bırakılmasak.