Karar verme anlarınızı kolaylaştıracak birkaç ipucu
Hayatımız boyunca bir sürü karar vermek zorundayız. Bu karar verme süreci bazen kolay olabilirken, bazen de ciddi anlamda bizi sıkıntıya sokacak seviyede zor olabilir. Genelde bu zor kararlar hayatımızın gidişatını büyük ölçüde etkileyecek olan kararlardır. Hatta bazı durumlarda; ”Keşke başka biri olsa da benim yerime bu kararı o verse.” demişizdir. Bazı insanlar hızlı ve kendinden emin karar alırken bazıları doğru karar vermek için herkesten daha fazla düşünür ve kaygı yaşarlar. Çünkü doğru karar vermek isterken sonuçlar büyük kaygı yaratır. Bu kaygıyı yaşayanlar karar vermekten ve harekete geçmekten kaçınırlar. Fakat işin geleceği son nokta yine o kararı kişinin kendisinin vermesi olacaktır. Kararlar yalnız alınır. Karar alırken özgürlük elzemdir. Hayatımızın ritmini bizzat kendimiz belirleyebiliriz. Çünkü insan karar verdiği zaman harekete geçer, ilerler ve gelişmesi gereken alanlarla yüzleşir ve güçlenir. Ancak insan karar vermediği zaman her gün o korkunun kaygının acısını yaşamaya devam eder, aynı yerde takılıp kalır. ‘’Beklemek iyi bir duvara has bir özelliktir.’’ İnsan ilerlemelidir. İyi olacağına inanarak risk alıp cesaretle karar alıp adım atmazsa manevi hem de maddi anlamda acısını yaşamaya devam eder.
Peki doğru bir karar alabilmek için nasıl bir yol izlenebilir?
Her şeyden önce, şunu bilmek önemli Üzerine düşünülmüş ve alınmış her karar, kararsızlıktan iyidir.’
Bir karar verme sürecindeysek, ilk şunu sormak gerek ‘gönlümden geçen, içimden gelen ne’ İkilemde kaldığımızda üzerine düşünürken bu soruyu kendimize sormak faydalı olabilir.
Korku mu sevgi mi? Bize sevgi karar aldırıyorsa içinden geçerken acı verse de sonunda iyi ki yaptım dediğimiz şeyler olur. Korktuğumuz için aldığımız kararlar çok büyük ihtimalle bizi hayal kırıklığına uğratacaktır.Düşünülmemiş dürtüsel kararlar güdüdür. Karar verirken üzerine düşünmek önemli. Ancak %100 emin olmak diye bir şey yok. Her karar bir risk barındırır ancak İyi sonuçlanacağına inandığımız kararlar %70 %80 ok’dir. Çok hızlı karar alıp harekete geçtiğimizde sonradan canımızın sıkılma oranı artar. Karala düşünme anı arasında biraz mesafe olmalı ancak çok da fazla sürmemeli. Fazla uzarsa o konuyla ilgili adım atma motivasyonumuz kaybolabilir.
Karar alırken adım adım bir süzgeçten geçirmek bizi rahatlatacaktır. Bu adımlar ilk olarak yapılacak şey ortadaki konuyu, karar verme sürecindeki problemi açıklığa kavuşturmaktır. ”Nedir?” Bir etraflıca ele alıp hangi problemle karşı karşıyayız, nelerle uğraşıyoruz sonrasında ne gibi ihtimaller var gibi her türlü olasılığı göz önüne almamız lazım. Düşünceyi kolaylaştırmak adına sakin bir zamanda önümüze kağıt kalem alarak bu problemi önümüze bir karar çarkında ortaya koyabiliriz.
Problemi net bir şekilde ortaya koyduk artık kafamızda bir resim ortaya çıktı. İkinci adımda yapmamız gereken şey problem hakkında maksimum bilgiye erişmek.
O konuda bir araştırma yapmak: ”Nasıl bir durumla karşı karşıyayız?” ”Neler var risk olarak karşımızda?” ”Olumlu olarak neler var?”
Karar alıp, aslında atacağımız her adım aynı zamanda bir şeylerden vazgeçmektir. Kazandığımız kaybettiklerimize değecek mi? Bunun için fırsat maliyeti yapılmalı. Fırsat maliyetini hesaba katmadığımızda doğru bir karar vermiş olamayız. Karar anında, karar verdiğimizde kazanacaklarımıza düşünmeliyiz evet ancak aynı zamanda kaybedeceklerimizi de göz ardı edemeyiz. Bir konuda ne kadar çok bilgiye sahip olursak o konuda karar verme ihtimalimiz, keskin bir karar verme ihtimalimiz o kadar artar.
Bu noktadan sonra, duygularımıza, mantığımıza, değerlerimize, hayallerimize sormak çok önemli. Sonra geçmiş deneyimlerimize ve tecrübelerimize bakmak ardından etrafımızdaki bir bilene uzmana, sezgilerimize sorup ilahi iradeye bırakıp kendi süzgecimizden geçirdiğimizde tüm alanları değerlendirmiş olacağız.
Ama burada şöyle bir ayrıntı var. Bu değerlendirmeyi yaparken, “Benim duygularım mı bu kararı aldırıyor, başkasının duyguları mı?”
“Bu karar benim için mantıklı mı? Yoksa kararı korkularım mı aldırıyor?”
“Kararın sonucunda gerçekleşmesini istediklerim benim hayalim mi? Fantezi mi?”
“Aldığım karara etki edenler benim değerlerim mi? Geçmişten gelen inanç kalıplarım mı?”
“Sezgilerim bana ne söylüyor? Bunlar sezgilerim değil de, varsayımlarım mı?”
“Geçmişte yaşadığım kötü deneyimlerim mi beni karar almaktan alıkoyuyor? Yoksa bu sesler iç parazitlerime mi ait? Ve kendimi sabote mi ediyorum?”
Bir uzmana danışmak çok iyi olabilir. Bununla beraber bazı insanlar çevredeki insanların fikirlerini alırken onların çok fazla etkisinde kalabilir. Ve bu onlarda çok daha fazla kararsızlığa neden olabilir. Bunun için ben bir denge noktası öneriyorum size. Diğer herkesin fikri en fazla %49 olmalı, sizin kendi düşünceniz, daha önceki adımlardan elde ettiğiniz sonuçlar en az yüzde %51 bir orana sahip olmalı. Diğer insanların söyledikleri önemli, ama asıl önemli olan sizin verdiğiniz karar ve düşünceniz. Kendimize bu süreçte, “Bir bilene mi danışıyorum, yoksa bu sesler dış parazitler mi?’’ diye sorabiliriz.
Üzerimize düşen her şeyi yaptık. Kendi cevaplarımızı aldık ve süreçle yüzleştik. Artık akışa bırakma zamanı. Tabii ki burada da “Akışa, İlahi iradeye mi bırakıyorum? Yoksa erteliyor muyum?” diye sormak ve akışta olma hali ile akışa kapılma halini birbirinden ayırt edebilmek mühim.
Belki hemen net bir karar alıp eyleme geçemeyebiliriz. Bir alışma sürecine ihtiyaç duyarsak, kademeli olarak karar verebiliriz. Suya alıştıra alıştıra girmek gibi… Olayları bazen gözümüzde çok büyütebiliyoruz. Bu tip anlarda olduğumuz yerden çıkıp bu olaya 10 yıl sonrasından bakmak iyi olacaktır. Bunu anlamak için 10 sene önce hayatının önemli anlarında aldığın kararlara dön bak. Büyük pencereden bakmak her zaman rahatlatacaktır.
Somutlaşan karar verme sürecinde sonra, olası sonuçları öngörerek, elimizden gelen ön hazırlığı yaptıktan sonra gözümüzü kapatıp kararımızı verebiliriz. Eğer veremezsek bu bir kısır döngü haline gelip kararsızlıklar üst üste gelip bizi kilitler. Eğer biz karar vermezsek hayat bizim adımıza karar verir. Bu durumun bizim için pek de istenmeyen bazı sonuçları olur. Veremediğimiz kararlarda bir başka tür karardır aslında. Her aldığımız veya almadığımız kararda yeni bir hikaye başlar. Her hayat hikayelerden oluşur, bizler ise yeni hikayelerle dönüşürüz. Alamadığımız her kararda kararsızlık bir huy ve mizaca dönüşebilir. Ve unutmamak gerekir ki, hayat her zaman risklerle birlikte ilerler. Risk olumsuz ihtimaller getirse dahi sonrasında iyi şeyler de hep risklerle gelir.
İlginizi çekebilir: Prokrastineyşın nedir: Erteleme alışkanlığını nasıl yenebilirsiniz?