Belki de ilk kez küresel olarak, başka bir deyişle hep birlikte bu denli olağan dışı bir dönemi paylaşıyoruz. Kendimiz için olmasa bile yakınlarımız için korkmamak, kaygılanmamak kimilerimiz için çok zor. Bu yazımda, sosyal hayattan uzaklaşmanın virüsün yayılmasına karşı alınabilecek en iyi önlem olduğu bir dönemde kaygıdan uzak durmak için, evlerimizde yapabileceğimiz iyi hissetme ritüellerini paylaşmak istedim.
Son 1 haftada alışveriş paketlerinizdeki sebze, meyve, vitamin takviyeleri ve temizlik malzemeleri artmış olsa gerek. Evet, kendimizi korumak, bağışıklık sistemimizi güçlü tutmak için dışarıdan almamız gereken takviyeler, gıdalar var. Ancak bağışıklığımıza etki eden bir diğer unsuru da unutmamamız gerek; nasıl hissettiğimiz…
Yazar ve motivasyon konuşmacısı Abraham Hicks “Endişe, istemediğimiz bir şeyi yaratmak için hayal gücümüzü kullanmaktır” diyor. Kendimizi korku dolu ya da endişeli hissetttiğimizde savaş & kaçsavaş & moduna geçen sinir sistemimiz, bağışıklık sistemimize “sana şimdilik ihtiyacım yok, savaşmak ya da kaçmak için kaslarıma kan pompalamam, daha güçlü olmam gerek” diyor ve onu devre dışı bırakarak vücudu virüs ve bakterilere açık hale getiriyor. Hicks’in de dediği gibi; endişelenerek şu anda hiç istemediğimiz şeyi yaratmak, yani hasta olmak için kapıları açmış oluyoruz.
Endişelenmemizi sağlayan deneyimlerden bazıları şöyle; sosyal medyada başka ülkelerde hastalık yüzünden yaşanan korku dolu hikayeleri okumak, ölüm oranlarını ve karantina haberlerini dinlemek, sokakta öksüren birinin yakınından geçmek, ekonomiyle ilgili sıkıntılı haberleri okumak, iş yerinde neler olabileceğini düşünmek vs… Tüm bunlar zihinlerimizde geleceğe dair kaygı yaratma potansiyeline sahip. Anda bir problemimiz olmamasına rağmen, bu gibi kaygılar yüzünden beden savaş & kaç moduna girdiğinde bağışıklığımızın gün içinde ne kadar sık etkilendiğini düşünün; üstelik ona en çok ihtiyacımız olan bu pandemi günlerinde…
Peki bunun üstesinden gelip, bağışıklığımızı nasıl devrede ve güçlü tutabiliriz? Olumlu hissettiren deneyimler parasempatik sistemi devreye sokar, dinlenme & sindirme, tamir etme modu. Bu sistem devredeyken bağışıklık sistemi tam kapasite çalışır. Bu modda ne kadar fazla kalabilirsek, direncimiz o kadar artar. Bunu yapmak için evlerimizde kullanabileceğimiz bazı ritüelleri aşağıda listeledim.
1. Suyla gargara yap, şarkı söyle, mantra mırıldan
Birbirleriyle alakasız gözüken bu 3 eylemin bir ortak noktası var: Ses telleri. Özellikle kendini kaygılı ya da korku dolu hissettiğinde bu üçünden birini yapmak iyi gelir, neden mi? Çünkü bu 3 eylem de ses telleri aracılığıyla vagus sinirini devreye sokar, vagusun devrede olması bedeni savaş & kaç modundan çıkarır, bağışıklık sistemini devreye sokar. Şimdi yanında bir bardak su varsa ona doğru usulca uzan, kocaman bir yudum al ve tıpkı çocukluğundaki gibi gargara yapmayı dene. Ya da aç söylemeyi en sevdiğin şarkıyı, bağıra çağıra söyle, bırak komşular da eşlik etsin… O da mı olmadı? Battaniyenin altına otur, bağdaş kur, OM mantrasını ya da başka bir mantrayı mırıldan. BONUS: Evini her kimle/kimlerle paylaşıyorsan gargara deneyini beraber yapın. Muhtemelen gargaralar kahkahalarla noktalanacaktır. Ki bu da bizi diğer maddeye getirir…
2. Kahkaha at, komedi film, dizi & gösterileri izle, gülmek için vakit ayır
Aynı şekilde kahkaha atmak da vagusu devreye sokarak savaş & kaç modundan çıkmamızı sağlar. Bu nedenle kahkaha atmak için vakit ayırmak önemli. Akşamları TV karşısına geçtiğinde özellikle seni güldürecek bir şeyler izlemeyi seç. İzleme imkanın olmadığında kahkaha atıyormuş gibi yap, çünkü bunu yapmak dahi bir iki deneme sonra gülme refleksini beraberinde getirir. Sevdiklerinle yaşadığınız eski komik anılarınızı hatırla, kısacası dikkatini kasıtlı olarak seni güldürebilecek şeylere ver. Öneriler: Friends, Yes Man, IT Crowd, Maske, Ricky Gervais Humanity…
3. Minnettarlıkla ilişkilerini güçlendir
Eline kağıdı kalemi al, uzun zamandır varlığı için minnettar olduğun birini düşün. Ona minnettar olduğun nedenleri sanki onunla yüz yüze konuşuyormuş gibi samimi bir şekilde sırala. Sonra telefonunu al, yazdıklarının fotoğrafını çek ve o kişiye yolla. Ben bundan daha iyisini yapabilirim diyorsan, ona telefon aç ve yazdıklarını oku. İkinizin de oksitosin patlaması yaşayacağını garanti edebilirim. Oksitosin en güçlü ve en doğal antioksidanlardan biri, hani şu ara en çok ihtiyacımız olanlardan. Unutma, bu ritüeli her gün farklı bir kıymetlin için yapabilir, hem ona hem kendine doğal şifa verebilirsin. Sevgi bu olağan dışı zamanlarda bizlere en iyi gelen ilaç.
4. Ekmeğini bölüş
Dışardan yemek söylemek yerine evlerimizde yemenin daha sağlıklı olduğu bir dönemdeyiz. Diyelim evde mis gibi çorba yaptın, 2 kase de komşuna götür. İyilik yapmak iyi hissetmemizi sağlar ve ilişkilerimizi pekiştirir. İyilik yaptığımız kişi hem çok iyi hisseder, hem de bu iyiliğin karşılığını vermek ister. Hiç tanımadığın biri bile olsa, aynı apartmanda ya da çevrede yaşadığın komşuna ufacık bir iyilik yapmak, aranızda sağlam bir dostluk oluşmasının ilk adımı olabilir. Sosyal destek özellikle zor zamanları atlatmak için en çok ihtiyacımız olan unsurlardan biri. Mutluluğumuza en çok etki eden bileşen, kaliteli sosyal ilişkilere sahip olmak, kaliteli sosyal ilişkilerin temeli yardımlaşmakta…
5. Oyun oyna, akışta kal
Oyun oynamak sadece çocuklara iyi gelen bir şey değil, her yaşta oyundan büyük keyif alırız. Çünkü oyunda bir amacımız olur, rekabet eder ya da yetkinliklerimizi kullanırız. Akışta oluruz; zamanın nasıl geçtiğini anlamaz, anda yaşadığımız deneyimden keyif alırız. Özellikle bu dönem, zihnimizi gündemden ve kaygıdan uzak tutmak ve anda kalmak için yapılabilecek en iyi etkinliklerden biri oyun oynamak. Sessiz film, tabu, tavla, jenga. Evde birden daha fazla kişiyseniz oynanabilecek oyunlardan bazıları… Tek başınaysan da internet üzerinden oynayabileceğin pek çok oyun mevcut. İlk aklıma gelen Angry birds, kızgın kuşlarla virüsleri patlatarak ortadan kaldırıyormuş gibi hayal ederek stres atabilirsin…
Bazen gündemin etkisinde kendi bireysel yolumuzdan çıkıp, kitlesel panikle istemediğimiz senaryoları düşünmek otomatikleşir. Şu an tam da öyle bir dönemin içinden geçiyoruz ve bu çok doğal. Victor Frankl, II.Dünya Savaşı sırasında Nazi toplama kamplarında bir mahkum olarak deneyimlerini anlattığı “İnsanın Anlam Arayışı” adlı muhteşem kitabında anlamı ve umudu kaybedenlerin nasıl hayattan vazgeçip bir anlamda karar vererek öldüklerinden bahseder. Endişenin tersi olan umut olumlu hissederek güçlenir. Tıpkı bağışıklığımız gibi… Bu farklı dönemi yüzümüzü umuda çevirerek, günlük rutinimizi olumluya programlayarak, ilişkilerimize özen göstererek çok daha güzel atlatabiliriz.
Bu dönemde whatsapp üzerinden Mutluluk Pratiklerini paylaştığım “İrem’le Mutluluk Tasarımı” eğitimime katılmak ya da online bireysel danışmanlık almak istersen bilgi için bilgi@iremulgu.com adresine mail atabilirsin. Pozitif psikoloji pratikleri ve hayat deneyimlerimi paylaştığım Instagram hesabıma ve Youtube kanalımaInstagram hesabıma bakmayı unutma.
Kocaman sevgiler…
İlginizi çekebilir: Mutlu olmak için kullanabileceğiniz en iyi strateji: Minnettarlık