X

Karanlıktan korkmalı mıyız: Gerçeği sadece zihinle değil, kalple de kucaklamak

Eckhart Tolle’nin de söylediği gibi zihin her zaman anlamak istiyor, hatta anlamak yetmiyor, sonuçlara ulaşmayı ve çevresinde olan biteni kavramsallaştırmayı arzuluyor. Yaklaşık altı yüzyıldır dünyaya, uzaya, insana, mikroorganizmalara ve daha birçok konuya dair bildiklerimiz muazzam derecede arttı. Sanki bilim karanlıkta olan, gizlenmiş veya gizemli kalmayı seçmiş birçok alana ışık tutmuş oldu. Fakat sanırım hala karanlıkta bekleyen gerçeklerle dolu bir dünyada yaşadığımızı rahatlıkla söyleyebiliriz. Mesela çoğu kişi “Ben kimim?” sorusunun cevabını arıyor, değil mi?

Osho’nun Karanlığa Aşık Olmak kitabını okurken de karanlık ve ışık kavramlarını farklı bir açıdan değerlendirme imkanı buldum. Normalde “Tüm karanlığı aydınlatmalıyız” gibi bir algım olduğunu fark ettim. Karanlığı sanki negatif bir kavrammış gibi algıladığımı gördüm. Karanlığı ve aydınlığı sadece birer sembol olarak düşündüğümde aşağıdaki cümleler beni derinden etkiledi…

Karanlık, derin bir uykuda dinlenmedir. Işık, hayatın derinliklerinde sürekli bir harekettir. Işık harekettir. Karanlık hareket değildir; o uykudur, yutan ve yok olandır.

Hayat anlık bir bakıştır. Fakat hayatın yokluğu ebedidir. Bu ebedilikte bazen anlık olarak hayat görülür ve sonra yeniden kaybolur. Açığa çıkan anlık olarak ortaya çıkıp kaybolurken, açığa çıkmayan uzun vadelidir.

Ve bu noktadan bakınca neredeyse tüm spiritüel öğretilerin neden zihni aşmayı öğütlediğini tekrar anladım. Çünkü sınırları olan bir zihinle sınırları olmayan gerçeklikleri anlamak için tek yolumuz, o engin gerçekliğin parçalarını alıp sınırlandırmak oluyor. Sanırım bu yüzden kendini bilme hali tam olarak kelimelere dökülmüyor, okunanlar okuyucu tarafından tam olarak sindirilemiyor. Bu yüzden kendi yolumuzda yürümek, kendi hikayemizi kucaklamak çok kıymetli. Yoga yolunda sevdiğim bir yaklaşım var. Deniliyor ki “Aydınlanman için sana gerekli olan her şey zaten hayatında var; başka yerlere bakmana ve onu başka yerlerde aramana gerek yok.

Osho da bu kitapta aramayı bırakmayı söylüyor. “Parayı, aşkı, mevkiyi veya Tanrı’yı aramanın arasında bir fark yok” diyor. Çünkü arayan zihin oldukça, o döngüye dışarıdan bakmanın, bütünü kavramanın imkanı yoktur. “Arayışta olan kişi, huzursuzluğa mahkumdur” diye ekliyor. Osho’nun kitaplarını okumayı ayrıca seviyorum, çünkü hem kavramlarla hem de hikayelerle anlatıyor ve bu yaklaşım benim de okuduklarımı sindirmeme yardımcı oluyor. Belki kalbine dokunur diye sevdiğim hikayelerden birini seninle de paylaşmak istiyorum.

Japonya’da bir imparator bir manastırı ziyaret etmiş ve bir sürü keşişin yaşadığı bu manastırı ona gezdirmişler. Tüm odaları, banyoları, spor salonunu ve çalışma alanlarını göstermişler. İmparatorsa sinirlenmeye başlamış ve onu gezdiren keşişe “Bana hiçbir faydası olmayan her yeri gösterdiniz, asıl şu büyük binada ne yapıyorsunuz, onu merak ediyorum” diye sorunca keşiş duymazdan gelmiş ve hiç cevap vermemiş. Artık ahır gibi imparatorun hiç ilgisini çekmeyecek yerlere geldiklerindeyse imparator öfkelenmiş ve “Sığırları nerede tuttuğunuz hiç umrumda değil. Buraya şu binayı ve orada ne yaptığınızı görmeye geldim” deyince keşiş, “Yanlış bir soru soruyorsunuz. Eğer size cevap verirsem yanlış bir cevap olmaya mahkum olacak, çünkü yanlış sorulara doğru cevaplar verilemez” demiş. İmparator neyi yanlış sorduğunu anlamamış, sadece o binada ne yaptıklarını merak ediyormuş. Keşiş “Bu sorunuza sessiz kaldım, çünkü siz sadece yapmanın dilinden anlıyorsunuz. Bu yüzden size keşişlerin nerede banyo yaptıklarını, nerede çalışıp nerede yemek yediklerini gösterdim. O bina bizim meditasyon salonumuz, orada hiçbir şey yapmayız. Yalnızca varlığımızın içinde dinleniriz. Hiçbir şey yapmamak, sadece var olmak” diye cevap vermiş.

Bu hikayeye bakınca yapmayı, bilmeyi ışığa; tüm halleri kabul ederek ve gözlemleyerek “hiçbir şey yapmamayı” da karanlığa benzetmek mümkün diye düşündüm, ne dersin? Gerçekten her şeyi anlamamız gerekli mi, yoksa deneyimlemek de kafi mi? Her yeri aydınlatınca o teklik hali mi bizi daha çok besler, yoksa ikiliklerin zenginliği mi? Bilinmeyeni, öngörülmeyeni, belirsizliği kabul etmek zorlayıcı olsa da ona başka bir yerden bakmanın imkanı var mı?

Tabii ki biz Hint kültürüyle yetişmedik, o yüzden teslimiyet gibi kimi kavramları içselleştirmek bize biraz yabancı gelebiliyor. Hindistan ziyaretimin ilk birkaç haftasını aslında oldukça güvenli sayılabilecek Auroville’de geçirdim. Ama her gece köyün içinden kaldığım yere motosikletle dönerken o toprak yolda hiçbir ışık olmadığı için çok korkuyordum ve bu korkumdan oradakilere bahsettim. “Tam olarak neden korkuyorsun?” diye sordularında “Sanki karanlıktan bir şey çıkacak, beni motosikletten düşürecek ve bana zarar verecek gibi geliyor” demiştim.

Hissim gerçekten böyleydi, çünkü bana bilerek veya bilmeyerek küçüklüğümden beri karanlıktan korkmam öğretilmişti. Onlar da bu cevabımı anlayışla karşıladılar ve “Karanlık sadece ışığın olmama hali, sanki sadece ışıktan sıyrılmış gibi düşünsen acaba korkun değişir mi?” diye sordular. Benzer bir anlatımı Osho bu kitapta da kullanmış: “Karanlıkla ilgili hiçbir şey yapamazsın, yaptığın her şey ışıkla ilgili olacak. Eğer ‘Lütfen bu odaya biraz karanlık getirebilir misin?’ desem karanlığı getiremezsiniz ancak ışığı söndürür veya perdeleri kapatabilirsiniz. Bazı şeylerin ışıkta görülmesi ve yıldızlar gibi birkaç şeyin ışıkta görülmemesi de çok ilginçtir” diye anlatmış. Anladığım kadarıyla karanlık hep var, ışık da bir var oluyor, sonra kayboluyor. Sanki gündüz ve gece gibi bir döngüdeler ve kendilerince bir dengedeler.

Bir bitki topraktan besin alır ve onu bir çiçeğe dönüştürür. Toprak çiçeğe nasıl dönüşür, bu dönüşüm tam olarak nerede gerçekleşir? Bu hala bir gizemdir. Ve bunların hepsi karanlıkta olur, hakkında hiçbir şey bilmediğimiz yerde. Bitkiyi parçalayıp inceleyebilirsin fakat bu toprağın nasıl çiçeğe dönüştüğünü anlamana yardımcı olmaz.

Yemek yediğimizde yiyeceklerin hangi noktada kana, iliğe ve kasa dönüştüğünü kimse bilmez. Bu ne kadar inanılmaz bir işlevdir; bir parça ekmek yersin ve bunun bir kısmı kemiklerini besler, bir kısmı saç olur, bir kısmı göz olur ve bir kısmı iliğe dönüşür. Hepsi aynı ekmekten besin alır. Tüm bunlar nerede olur?

Bunların hepsi mutlak karanlıkta, usulca ve mutlak bir sessizlikte gerçekleşir.

Ve bu kitaptan aldığım ilhamla sana sormak istediğim bir soru var: Hem ışığı hem de karanlığı kapsamak, gerçeği sadece zihinle değil, kalple de kucaklamak sende nasıl yankılanıyor?

Kitabı buradan inceleyebilir, paylaşmak istediklerin için de bana Instagram hesabımdan ulaşabilirsin.

İlginizi çekebilir: Parçaların bütün ile ilişkisini görebiliyor musunuz: Kameramız hem yakın, hem uzak çekim yapmalı

Seza Aslanbaş: ODTÜ Siyaset Bilimi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun olduktan sonra 7 yıl kurumsal şirketlerde satış planlama ve pazarlama departmanlarında çalıştım. 2013 yılında dışarıdan her şey güzel görünürken sıkışmış hissettiğim ve hayatıma anlam aradığım zamanlarda meditasyonla tanıştım. Bireysel dönüşümüme katkısını gördükten sonra bu bilgileri daha çok öğrenmek, aktarmak ve paylaşmak için Türkiye ve Hindistan’da farklı hocalarla çalıştım ve hala çalışmaya devam ediyorum. 2016'dan beri zihnen bildiklerimizi kalpten hatırlamak niyetiyle meditasyon temelli bireysel seanslar, atölyeler ve grup çalışmaları yapıyorum. Aldığım farklı eğitimlerle kendi yolculuğumda bana iyi gelenleri birleştirerek bazen paylaşımlarla bazen hareketle bazen de sessizlikle farkındalığımızı destekleyecek alanlar sunuyorum. Online ve yüzyüze yaptığım çalışmalar hakkında bilgi almak ya da sadece tanışalım istersen bana seza.aslanbas instagram hesabımdan veya sezaaslanbas@gmail.com'dan bir merhaba diyebilirsin. Çokça sevgiler.

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale