X
    Kategoriler: EXPLORE UP

Kapadokya Günlükleri: KaFadokya

Kapadokya

“Geze geze buraları dolaşıyorum” diye diye kendimi dünyanın bir ucundan diğer ucuna savururken, birden durdum ve “Biraz da güzel yurdumuzu gezelim!” dedim. Bunun üzerine güzeller güzeli, tarihin bağrından kopup gelen, bünyesinde inanılmaz doğa harikalarını, farklı kültürleri ve farklı hikayesi olan insanları barındıran Kapadokya’ya doğru yola çıktım. Yaklaşık 20 yıl önce, ailecek gidip büyülendiğim Kapadokya, bu yaşımda da beni büyüleyerek içimde bambaşka duygular uyandırdı. Seyahate beraber çıktığım kadim dostum Ceylan’ım; bu yaşına kadar bu cenneti görmediği için kendine çok kızdı. Kızılmayacak gibi de değil.

Ceylan&Irmak zıpp!

60 milyon yıl önce Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küller; milyonlarca yıl içinde yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılarak “Bak sen şu Allahın işine!” dedirtecek bir yapı oluşturuyor. Paleolitik dönemde başlayan insan yerleşimiyle birlikte Kapadokya, Hititlere ev sahipliği yaptıktan sonra Hristiyanlığın en önemli merkezlerinden biri oluyor. Roma İmparatorluğu’ndan kaçan Hristiyanlar; kayalara oyulan ev ve kiliseleri bir sığınak haline getiriyorlar.  Yerin metrelerce altındaki komün ve sığıntı hayatı düşündükçe insanın tüyleri diken diken oluyor gerçekten de! Onca insan yetmiyormuş gibi, bir de hayvanları da içeri alıp, kilometrelerce devam eden tüneller ve sığınaklar yapmakla kalmamışlar, bir de oralarda yaşamışlar. Sizleri majör tarihi ve jeolojik bilgilerle baymayacağım korkmayın! Ama belli başlı bir iki noktaya değinmeden de edemezdim. Zaten insanın duydukça dinleyesi, milyonlarca yılı bir anda öğrenesi geliyor.

 

Pers dilindeGüzel Atlar Ülkesi” anlamına gelen Kapadokya; başta Nevşehir olmak üzere, Kırşehir, Niğde, Kayseri ve Aksaray illerine yayılmış bir bölgeyi kapsıyor. Peri bacalarını, uzaktan bir köşeden tüm heybetiyle size bakan, karlı Erciyes Dağı’nı, muhteşem gün doğumu ve günbatımını gördükten sonra, sadece Nevşehir’le kalmayıp, etraftaki tüm illeri göresi geliyor insanın. Ben kendimi doğada kaybedip, peri bacalarının arasında hayallere dalarak, tertemiz havayı içime çekerek daha fazla gün geçirmek istedim Kapadokya’da. “Allahım bitmesin, bitmesin bu rüya” tadında oraya yerleşip, bir daha hiç dönmemek istedim bu cennetten. Tabii bunun tek sebebi de doğa harikaları ve marikaları değildi! Zengin tarihin yanı sıra, kendine has, modern, donanımlı, içinde bambaşka hikayeler barındıran, birbirinden karakteristik insanlarla tanışmamız da bizi ayrıca büyüledi ve nam-ı diğer “Kafadokya”ya bir kez daha hayran bıraktı!

Farkımız: tarzımız

Yapmadan, etmeden, yemeden, görmeden olmaz ve daha bir sürü şey…

Hayallere uçuyoruz

Yerli turistlerin olduğu kadar, yabancı turistlerin de görmeden dönmemesi gereken bir yer olduğunu düşünüyorum Kapadokya’nın. Hem tarihi bu denli hissedebilecekleri, hem bu kadar kültür mozaiğini bir arada bulabilecekleri, hem de çeşitli enteresan atraksiyonu böyle bol bir yer daha varsa söyleyin bana! Sabah gün doğumuyla birlikte bölgenin en kral balon şirketi Royal Balloon’ un sizi otelinizden alıp hayallere uçurmasına izin vermelisiniz. Korkunuz varsa da bir kenara koyun ve kendinizi Royal Balloon’un deneyimli pilotlarının ellerine bırakın. Bizim pilotumuz Suat Ağabey, içinde tek Türk’ün ben ve Ceylan olduğu 12 kişilik balon ekibimizi esprileriyle kahkahalara boğarken, peri bacalarının büyüleyici atmosferi içinde hepimize inanılmaz bir deneyim yaşattı! Balon yolculuğumuzun ardından, sabahın 07:30’unda ikram ettikleri şampanyayla da bizi mutluluk sarhoşu yaptılar. Yani neymiş? Kapadokya’ya gidip de balona binmeden dönerseniz gözüme görünmeyin!

Tatlı pilotumuz Suat Ağabey’le şampanya keyfi

Muhteşem balon turunun ardından, bir kuple dinlendikten sonra güne devam edin derim. Zira o kadar erken kalkmak insanı ilerleyen saatlerde bayağı bir yoruyor. Anahita Tur’la birlikte Kapadokya’nın gelmişini geçmişini masal gibi anlatacak, anlattıkça hiç susmasını istemeyeceğiniz, tarih ve kültür patlaması yaşarken bir yandan da kendi hikayesiyle kültür şokuna düşürecek efsane rehber Ali Ağabey’den başkasıyla da Kapadokya’yı gezmek olmaz. Yeraltışehri, Göreme Müzesi, gün batımında Kızılçukur ve Avanos’u Ali Ağabeysiz gezmeyin derim ben. Kültürü, bilgisi, donanımı ve maceralı hayatıyla Kapadokya’nın cevherlerinden biri kendisi. Bu arada, Hindistan serisinde o kadar Dünya Mirası anlatırken “Bizim başımız kel mi?” diye bayağı bir kompleks edinmeye başlamıştım ki, Göreme Milli Parkı ve Kapadokya’nın kayalık bölümleri; UNESCO Dünya Mirasları Listesine girerek yüreğime su serpti. Zaten milyonlarca yıllık tarihe ev sahipliği yapmış, akıl almayan doğa harikası yapılar Dünya Mirası olmayacak da neresi olacaktı!

Göreme Müzesi’nden
Ali Ağabey ve Ceylan Kızılçukur’da

Bunca yer gezip, kültür patlaması yaşadıktan sonra şöyle bir Kayseri mantısı, efendime söyleyeyim bir Çömlek Kebabı yemek için, Avanos’ta, Kızılırmak kenarındaki Kavi’de bir öğlen yemeği patlatıp, lezzetten patlamalı.

 

Kavi

Biraz doğa, biraz hayvan sevgisi, biraz spor, keyifli sohbet ve adrenalin diyorsanız Dalton Brothers at çiftliğine uğramalı ve at binmenin ne harika bir şey olduğunu deneyimlemelisiniz. Sadece at binmenin değil, “peri bacaları arasında at binme”nin ne harika, insanı ne kadar dinlendiren, huzura erdiren bir şey olduğunu anlamanızı gerçekten çok isterim. Belki de öyle her hafta yaptığım bir atraksiyon olmadığından diyeceğim ama ilgisi yok. Gerçekten bu büyülü atmosfer içinde yapılacak en efsane hareketti benim için. Bir yandan zınk diye çimleri yemeye başlamak için duran atı kontrol etmeye çalışmak, bir yandan uçurum kenarına gelip de “Acaba duracak mı?” adrenalinini yaşamak, düşmeyeyim diye debelenirken, peri bacalarına ve Rose Vadi’ye bakarak hayallere dalmak paha biçilemez bir Kapadokya atraksiyonu! Çiftlik sahibi Kovboy Ekrem Ağabey’in hoşsohbeti ve misafirperverliği de yanında hediye.

Heidi Irmak
Kovboy Ekrem Ağabey ve dostlarımız

Kapadokya’da trekking için özellikle ayrılmış alanları görünce de bayağı bir şaşırdım. Bu atmosferi iliklerinize kadar hissetmeniz için gereken her şeyi düşünmüşler. At binmek kadar olmasa da, Kapadokya’yı hissetmek, temiz havayı ciğerlerinize çekerek uzun yürüyüşler yapmak ve ATV’ye binip, maceralı bir yolculuk yapmak da güzel atraksiyonlar arasında. Biz gün boyu bu aktivitelerle kendimizi yorduktan sonra “Durmak yok, yola devam!” diyerek akşam yemeği için bölgenin en cool restoranlarından Ziggy’ye gittik. İki katlı taş binanın üst katı, onu diğer restoranlardan ayrıştıran zevkli dekorasyonu ve zevkten dört köşe olacağınız yemekleriyle Ziggy, hayatımın akşam yemeklerinden birini bana sunarak tatilimize adını altın harflerle yazdırdı gerçekten de! Gün boyu yemek yemeyip, tatlıyla beslenebilirim diyen ben; garsonlara “Ağabey gözünü seveyim tatlı getirme!” diye yalvardım. Öyle bir yedim ki, nefes alamayacak haldeydim. Ve eğer tatlıyı getirselerdi dayanamayıp onu da yiyerek, mide fesatından hastaneye kaldırılabilirdim. Sodanın bile ağır geldiği noktadaydım, artık nasıl yediğimi siz düşünün! Bu sebepten dolayı kendi tarihimde bir ilki gerçekleştirerek, tatlı getirmemeleri için yalvarmak zorunda kaldım. Yaprak ciğeri, tavuk şişleri, dev patatesleri, küçük küçük mezeleri ve daha bir sürü şeyleriyle Ziggy, benim Dünya Mirasları Listem’e ilk sıradan girdi. Binanın alt katındaki tatlı dükkandan Ziggy’nin sahibi Nuray Hanım’ın kendi elleriyle yaptığı harika takı ve aksesuarlardan almadan dönmemelisiniz.

Ziggy
Nuray Hanım ve harikaları

Zengin tarihi, kültür mozaiği, farklı insanları, enteresan hikayeleri, akıl almaz oluşumları, lezzetli yemekleri, eğlenceli atraksiyonlarıyla, Anadolu’nun İncisi Kapadokya’yı görmeli, görmeyenlere anlatmalısınız. Buranın şanı, şöhreti dağları aşarak bilmeyen, bilip de değerinin farkında olmayan herkese ulaşmalı. Benim huzur bulup, paralel evren Kafadokya adını koyduğum bu muhteşem yer; benim için en güzel yurt dışı seyahatinden daha da güzeldi. Benim gönlüm Kapadokya’da kaldı ve siz bu yazıyı okurken ben tekrardan buralarda olacağım. Hadi atlayın, gelin…

 

Önemli Detaylar:

  • Kıymalı tatlı olur muymuş hiç?” demeyin. Hanım evladı olmayın. Ayva dolması tatlısında, ayva, kıyma ve kaymağın kulağa nahoş, damağa mayhoş gelen benzersiz tadını denemeden etmeyin!
  • Bir Ibiza olmasa da Nevşehir de eğlenmeyi seviyor. Nevşehir gençliği Joy Bar’da patlıyor. Bir bakın bakalım, eğleneceksiniz… Yok efendim ben canlı müzik dinlerim, Anadolu’yu ciğerimde hissetmek isterim derseniz de Heybeli’ye buyurabilirsiniz…
  • Ben hayatımda yediğim en güzel Kayseri Mantısını Kapadokya’da yedim. Her yerde mantı yiyebilirsiniz. Gitmeden önce artık Dukan Rejimi mi yaparsınız, ne yaparsınız bilmem ama bünyeyi karbonhidrata hazırlayın derim…
  • Tanışacağınız Nevşehirli, Göremeli, Kapadokyalı dostların hepsinin birbirinden orijinal, bir o kadar marjinal hikayesi olacağının altına imzamı atar, kaşemi basarım. Hikayelerini dinleyin, herkese anlatın, kulaktan kulağa dolaşan efsaneler arasına sokun…
  • Kapadokya’yı Merve gibi bir kadim dostunuz yoksa bu kadar iyi gezmek mümkün değil! O nedenle Merve beni gezdirdi, ben de size anlattım. Hadi yine iyisiniz!
Irmak Ceylan’ı kapsıyor

 

Yazarın tüm yazıları için tıklayın

Irmak Yazım: Irmak Yazım // 1987’de İstanbul’da doğdum ama kendimi Rio’da veya Havana’da doğmuş gibi hisseden değişik bir canlıyım. Rio’nun Irmak demek olduğunu hesaba katarsak çok da garip gelmemeye başlıyor bir yerden sonra. Kapı gıcırtısına oynarım, gülmeyi, spor yapmayı, yemek yemeyi, insanları, hayvanları, kitapları, filmleri ve daha bir sürü şeyleri çok severim. Bir daha mı geleceğiz dünyaya bakış açısından yola çıkarak dünyayı gezmeyi kendime bir borç bildim. Hayatta kendimi en mutlu hissettiğim anların gezilerimi anlatırken olduğunu anlamamla birlikte bu mutluluğu sizlerle de paylaşmak istedim…

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale