X

“Kanserle Dans” ettik, ediyoruz, edeceğiz

Kanserle Savaşanlara Destek Sitesi

Kanserle dans, kanser hastalarına destek ve yardım amacıyla önce blog olarak ortaya çıkmış; daha sonra sosyal medya üzerinden hızla büyümüş bir paylaşım platformu. Kanserle Dansblog olarak ortaya çıkmış; projesinin kurucuları Ebru Tontaş ve Esra Ürkmez de Amerika’da yaşayan ve en yakınlarındaki insanları kanser yüzünden kaybeden iki arkadaş.

Kanser hastalarına ve yakınlarına destek olmak adına çıktıkları bu yolda; bize hem kendilerini hem de “Kanserle Dans”ı anlattılar. Kanserle Dans nedir? Hedef kitlesi kimlerdir? Projeye destek olmak isteyenler ne yapmalılar?... İşte projenin yaratıcılarından “Kanserle Dans” hakkında merak edilenler;

1.    Öncelikle kurucular olarak sizleri kişisel olarak biraz tanımak isteriz. Ebru Tontaş ve Esra Ürkmez  kimdir? Biraz kendinizden ve yaşamınızdan bahsedebilir misiniz bize?

Kanserle Savaşanlara Destek Sitesi

Ebru Tontaş: 12 yıldır San Francisco’da yaşıyorum. Sağlık ve eğitim alanında pek çok uluslararası dernekte görev aldım.

Şikâyet etmek sözlüğümde yok; imkân yaratmaya, yoksa var etmeye çalışırım. Esra’yla beraber 1,5 senedir başımızı bu gönül işine koyduk ve ilk günden beri amacımız ‘bir kişiye bile fayda sağlayabilirsek ne mutlu bize’. Yüzlerce, belki binlerce kişiye ulaştık fayda anlamında. Aldığımız mesajlar ve arkamızdaki her gün çoğalan gönüllü ordusu bunu gösteriyor.

 

Esra Ürkmez:  Ben New York’ta yaşıyorum. Günlerim işim; Kanserle Dans işleri, projeleri ve çocuklarım arasında hızla geçiyor. Kanserle Dans her geçen gün daha fazla zaman ve emek istemeye başladı. Bazen yetişebilmek için gece yarısı kalkıp e-maillere ve Facebook’tan gelen mesajlara yanıt veriyorum. O zaman da “Kanserle Dans ailem” mesaj atıyor özelden beni online görünce. Ablacığım uyusana, dinlenemiyorsun, sana ihtiyacımız var diye. O zaman daha bir şevkleniyorum uyuyacağıma.

 2.    Kanserle dans projesi nedir? Projenin ortaya çıkışı nasıl oldu? Kanserle Dans fikrini hayata geçirmeye karar verme aşamasında ne gibi faktörler etkili oldu? Projenin içeriğinden bahsedebilir misiniz biraz?

Esra Ü. : Kanserle Dans, 2012’de blog ve Facebook sayfası olarak başladı. Ben babamı 2012 yılının Ocak ayında pankreas kanserinden kaybettim. Ebru’nun da babasına da o zamanlarda prostat kanseri  teşhisi kondu. İkimiz de Amerika’da yaşıyoruz ve bu süreç boyunca Türkçe doğru kaynak bulmada yaşanan zorluğu ve bilgi eksikliğini farkettik.

Bizim tercüme ettiğimiz haftalık iki yazıydı ilk hedefimiz. Bir senenin sonunda baktık ki, gönüllü aile fertlerimiz sayesinde her gün bir yazı koymuşuz blogumuza. Bir anda çok hızlı bir şekilde pozitif enerji ve sevgi paylaşan, birbirinin elinden tutan, kocaman, 20,000 kişilik bir aile olduk Facebook’ta.

Kanserle Savaşanlara Destek Sitesi

Ebru T. : Biz kendi ailemize destek ve bilgi sağlamak amacıyla Amerika’daki pek çok uzmanlaşmış kanser derneğinin internet sitelerini araştırdık. Çok fazla sayıda kaynak olmasının ötesinde; bilgiyi bu konuyu hiç bilmeyen kişilerin bile anlayacağı, faydalanacağı şekilde sadeleştirerek, görsellik katarak, kuru bilgiden pratik bilgiye geçirebildiklerini gördük.

Bir konuyu anladığınız, soru sorabildiğiniz zaman kendinizi tedavi ekibinin gerçek anlamda bir parçası olarak görüyorsunuz. Biz de bu bilgileri tercüme edip, sonrasında gönüllü olarak bize destek veren doktorlara inceleterek paylaşmaya başladık.

İlk günden beri amaç bilgi kirliliğine karşı mücadele, her konuyu güvenilir ve objektif kaynaklar ile yansıtmak, ve herkesin anlayabileceği bir dille derlemek. Bize bu konuda destek veren uzman kadromuz ve yazarlarımız zaman içinde çoğaldı.

3.    Kanserle dans projesinin hitap ettiği kitleden bahsedebilir misiniz? Hedef kitleniz kimler? Bu kitleye ulaşabilmek için ne gibi adımlar izliyorsunuz?

Kanserle Savaşanlara Destek Sitesi

Ebru T. : Hedef kitlemiz sloganımızda gizli: “Ya sen, ya ben, ya da sevdiğin kanserle dans ettik, ediyoruz, edeceğiz.” Kanserden o ya da bu şekilde etkilenmemiş çok az insan var. Biz hem kanserin önlenmesi, hem erken teşhis, hem de tedavi sırası ve sonrasında psiko-sosyal destek alanına eğiliyoruz. Öncelik farkındalık yaratmak; risk faktörleri konusunda yaşam tarzı değişikliğine teşvik ve genel olarak sağlıklı yaşama özendirme.

Blog ve Facebook demografiklerimizi yakından takip ediyoruz. Tedavi gören, görmüş veya sadece bilgilenmek isteyen bir kitleye hitap ediyoruz. En anlamlısı da pek çok tıp ve hemşirelik okulu takipçimizin bizlerden ilham aldığını ve empati kurabilmek için aramızda bulunduğunu söylemesi.

Bu kitleye ulaşmak için il il gönüllülerimizin düzenlediği aktiviteler, sosyal medya üzerindeki geniş alanlı ulaşımımız ve tabii ki diğer kurum ve derneklerle yaptığımız iş birlikleri etken. Yelpaze gittikçe genişliyor.

  4.    Projenin hayata geçirilmesinden çok daha zor olan bir aşama var ki o da projenin sürdürülebilmesi. Bu aşamada destek aldığınız birileri var mı? Proje ekibinizden bahsedebilir misiniz? Projenin hedef kitlenize ulaşması sürecinde nasıl bir yol izliyorsunuz?

Esra Ü. : Sanırım Ebru ile beraber bu işe başlarken neysek hala oyuz. Sonuna kadar varımızı, yoğumuzu, sevgimizi, emeğimizi vereceğiz dedik. Hala aynı düşünüyoruz ve her geçen gün gönüllü ekibimiz büyüyor.

Gönüllülerimiz “Kanserle Dans” etmiş olanlar, hasta yakınları, doktor ve hemşire grubu veya sadece bize inanıp bir şeyler yapmak isteyen güzel insanlardan oluşuyor. Artık ikimizin veya sadece yönetim kurulu veya genel kurulumuzun üstesinden gelebileceği bir proje olmaktan çıktı. Yapmak istediklerimiz, yapabileceklerimiz ve hedeflerimizin daha başındayız aslında.

Projelerin kitleye ulaşması şu anda internet aracılığı ile başladı. Bitmiş olan broşür, DVD gibi bilgilendirme odaklı projelerimiz de hastanelerde dağıtılmaya başlandı. Ayrıca daha büyük kitlelere ulaşabilmek için bakanlık ile görüşmelerimiz devam ediyor.

5.    Beraber çalıştığınız ya da işbirliği içinde olduğunuz başka sivil toplum kuruluşları da var mı? Bu güne kadar Kanserle Dans olarak ya da başka organizasyonlarla birlikte yapmış olduğunuz projeler neler?

Bizim ilk günden beri ilkemiz “birlik ve beraberlik ile daha büyük kitlelere ulaşmak”. Sonuçta amacımız belli: doğru bilgi ile erken teşhis, bilinçli tedavi, bütün bu süreçler boyunca da medikal ve psikolojik olarak karşılıksız destek. Gerek başka dernekler, gerek ilaç firmaları ve hastaneler ile çalışmaktan mutluluk duyuyoruz.

Amerikan Hastanesi ve Kanser Savaşçıları Derneği ile ortaklaşa bitirmiş olduğumuz “Aileden Biri Kanser Olursa” kitabımız, ayrıca “Can ve Canavar” adlı Hollanda’da ödül almış bir DVD’nin izni alınarak çoğaltılmış kopyaları yeni biten projelerimiz arasında.

LIV Hospital ile basımı bitmiş olan “Kendi Kendine Meme Muayenesi” duşluğumuz ve kemoterapi günlüğüm adı altında bir buzdolabı magnet projemiz var.

Kolon Kanseri kitapçığımız basımda.

İstanbul Aksoy Matbaanın basımını ücretsiz üstlenmiş olduğu “Annedeki Kitle” adlı bir çocuk kitabımız var, kanseri çocukların anlayabileceği bir şekilde anlatan.

Ankara Alp Yayıncılık ve Hayata Renk Ver Derneği ile olan ortak çalışmamız Sevim’in boya kitabı yine çocuklara çevrelerindeki yaşıtlarının kanserle dansını anlatan bilgilendiren bir boya kitabı.

İstanbul Pele Giyim t-shirtlerimizi bedava bağış amaçlı üretti.

Bengü Şen Tasarım yaka iğnelerimizin tasarım ve üretimini üstlenerek bağışladı.

Emre Ertürk, Kanserle Dans Sosyal Sorumluluk adı altına kız ve erkek çocuklar için t-shirt dizaynını bitirdi. Caner Bebe ücretsiz üretimini üstlenerek derneğimize yardımda bulunuyor.

Madem adımız Kanserle Dans, o zaman bir jingle’ımız olsun dedik. Sevgili Demet Sağıroğlu ve Sevgili Aranjör Cihan Sezer hemen gönüllü olarak çalışmaya başladılar; birkaç güne onu da paylaşmaya hazır olacağız.

 

6.    Bu sene 17 Kasım’da gerçekleştirilecek olan Avrasya Maratonu’nda Kanserle Dans da büyük bir ekiple yer alıyor bildiğimiz kadarıyla. Projenize destek olmak isteyen okuyucularımız bu noktada nasıl bir yol izlemeliler? Bağış toplanması ve destek sürecinden bahsedebilir misiniz? Size bir şekilde destek olmak isteyen insanlar sizlerle nasıl iletişime geçebilirler? Maddi destekte bulunmak isteyenler hangi kanallar aracılığıyla bağışta bulunabilirler?

Gönüllü olarak destek vermek isteyenler bize kanserledans@gmail.com adresinden ulaşabilir. Maddi destek için ise bağış bilgilerimiz;

7.    Avrasya Maratonu dışında programınızda herhangi bir bağış ya da destek etkinliği var mı? Gelecek projelerinizle ilgili neler söylemek istersiniz?

Önümüzdeki birkaç ay içinde üzerinde çalışmamız devam eden bir belgesel projemiz, Ankara’da başka bir dernekle planladığımız kermesimiz, nisan ayında gerçekleştirmek istediğimiz panayırımız şu anda üstünde çalıştığımız projelerden birkaçı. Bunun dışında teknik ekibimiz önderliğinde birçok animasyon, kitapçık ve kısa filmler var listemizde.

8.    Uplifers hakkında neler düşünüyorsunuz? Okuyucularımıza iletmek istediğiniz bir mesaj var mı?

Uplifers çok özel ve etkili bir yayın. Zaman zaman sizlerin sayfasında gördüğümüz hatırlatmaları bizler de paylaşıyoruz.

 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.

Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.

Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale