Hepimiz hayatımızda bir veya birden fazla kez “kalbimizin kırıldığını” dile getirmişizdir. Yakın bir arkadaşımızla tartıştığımızda, sevgilimizden ayrıldığımızda ya da çok istediğimiz bir şey gerçekleşmediğinde…
Kendimizi üzgün, mutsuz, durgun, huzursuz, stresli; kısaca “acı” içerisinde bulduğumuzda bu hissiyatımızı anlatmak isterken hepimize tanıdık gelen şu cümlelerden birkaçını kullanmış olabiliriz: “Kalbimi yerinden söktü, yaralandım, sanki göğsüme bıçak saplandı, yüzüme tokat yemiş gibiyim…”
Peki, neden duygusal bir acı yaşarken fiziksel acıları ifade eden bu tür cümlelerle kendimizi anlatmaya çalışmış olabileceğimizi hiç düşündünüz mü? Sebebini bilim, bizim için açıklıyor ve araştırmalarla bize fiziksel acı ile duygusal acının aslında sandığımız kadar birbirinden farklı olmadığını gösteriyor.
ASAP Science, kalp kırıklığı ile ilgili yayınladığı “The Science of Heartbreak”The Science of Heartbreak” videosunda, insanların kalp kırıklığı yaşadıklarında deneyimledikleri duygusal acı ile ellerini kestiklerinde yaşadıkları fiziksel acının beyindeki aynı bölgeyi yani “anterior cingulate cortex”i uyardığına dikkat çekiyor. Fakat, beyindeki etki alanları aynı da olsa iyileşmeleri ne yazık ki benzerlik göstermiyor. Fiziksel bir acı, gerekli bakım yapıldığında kısa sürede iyileşme göstermeye başlarken maalesef duygusal acılar için süreç böyle işlemiyor. Özünde bolca sosyal çevre desteği ve öz bakım gerektiriyor; keşke bir yara bandı, biraz da merhemle üstesinden gelebilsek kalp kırıklıklarımızın da… O zaman insanlar fiziksel acıyı kalp kırıklığına yeğlemezlerdi belki?
Kalp kırıklıklarının bilimsel yanı ilginizi çektiyse videonun detaylı içeriği için “Kalp kırıklığının anatomisi”“ yazımızı ziyaret edebilirsiniz.
Kalp kırıklığı bizi nasıl etkiliyor?
Kalp kırıklığı, stres seviyesini ciddi oranda yükselterek günlerce, haftalarca, hatta aylarca sürebilecek fiziksel ve duygusal acıya sebep olabiliyor. Hele ki, hiç sinyal vermeden beklemediğiniz bir anda kalbiniz kırıldıysa bu durum daha da uzun sürede toparlanmanıza sebep oluyor. Örneğin, zaten yolunda gitmeyen bir ilişkinin içerisinde olduğunuzu düşünüyorsanız, ayrılık çanlarının çalmak üzere olduğunu hissediyor olabilirsiniz; fakat, ters giden bir şey olmadığını düşündüğünüz ilişkiniz aniden bittiğinde bu durumu kabullenmek, yarattığı kalp kırıklığı ile mücadele etmek ve üstesinden gelmek daha zor bir hal alabiliyor.
“Neden bu kadar canım yanıyor?”
Ödül hormonu olan dopamin ve bağlılık hormonu olarak tanıdığımız oksitosin, aşık olduğumuzda, birine bağlandığımızda hemen ortaya çıkıp etkilerini göstermeye başlıyorlar ve salgıladığımız çeşitli hormonlara bağlı olarak da “aşk”ın bağımlılık etkisi yaratmasına neden oluyorlar. Ayrıldığımızda veya kalp kırıklığı yaşadığımızda ise dopamin ve oksitosin seviyeleri düşüşe geçiyor ve vücudumuzdaki farklı hormonlar da dalgalanmaya başlıyor.
Bilimsel araştırmalar, sevdiklerimizden ayrıldığımızda kortizol diğer ismiyle “stres hormonu”nun yükseldiğini, beynin dikkat ve çevreye yanıt verme ile ilgili bölümlerini tetikleyen “norepinefrin” hormonunun düştüğünü ve bu hormonal değişikliklerin depresyon, anksiyete ve yüksek miktarda gözyaşına sebep olduğunu ortaya çıkarıyor. Ayrıca, duygusal acının beynimizde fiziksel acı ile aynı bölgeleri tetiklediği, bu nedenle acımızı tarif edebilmek için fiziksel betimlemelere başvurduğumuz belirtiliyor.
Kalp kırıklığının ortaya çıkardığı bu etkiler sadece içimizde değil dışımızda da değişimlere sebep oluyor ve akne, kilo sorunları gibi fiziksel olarak gözlemlenebilen sonuçlar doğuruyor. İç dünyamızda savaş verdiğimiz hormonlar, duygu ve düşünceler yetmezmiş gibi bir de fiziksel olarak değişmeye başladığımızı gördüğümüzde canımızın yanması kaçınılmaz olabiliyor.
Daha fazlası: Kırık Kalp Sendromu
Evet, yanlış okumadınız, sendrom. “Kırık Kalp Sendromu“; 1990 yılında Hiraru Sato tarafından keşfedilerek tıp dünyasında yerini almış, belirtileri kalp krizini andıran, vücudun yoğun stres karşısında gösterdiği reaksiyondur. Aynı zamanda, “Takotsubo Kardiyomiyopati” olarak da isimlendirilir.
Kalp krizi geçiren kimselerde ortaya çıkan nefes yetmezliği, göğüs ve sol kol ağrısı, çarpıntı gibi semptomlar ile kendini belli eden bu rahatsızlık, kalp enzimlerinin yükselmesine neden olan ve sağlığımızı tehdit eden ciddi sonuçlar doğurabilir. Kalp krizine benzer belirtileri olmasına rağmen aralarında şöyle bir fark vardır: “Kırık Kalp Sendromu“nda, kalp krizinden farklı olarak kalp damarlarında tıkanma meydana gelmez; kalbin kasılması bozulur; kalp krizinde olduğu kadar acı verici ve stresli olabilir fakat iyi haber şudur ki kalp krizindeki gibi kalıcı etkiler bırakmaz. Belirtilerini hissettiğinizde bir uzmana danışmanız, kalp ritimlerinizi kontrol ettirmeniz ve yaşadığınız, kalbinizin kırılmasına neden olabilecek üzücü olayları doktorunuzla değerlendirmeniz gerekir.
Kırık kalpler nasıl iyileşir?
Kalbimizin kırılmasına neden olmuş olaylar yaşamamız durumu kabullenip acı çekmeye devam etmemiz gerektiği anlamına gelmez. Destek alarak, yaşam tarzımızda değişiklikler yaparak deneyimlediğimiz acı olayların üstesinden gelebiliriz.
Kendinizi arındırın
“Toksik” her şeyden kendinizi arındırın. Size iyi gelmeyen insanlardan, eski ve kötü alışkanlıklarınızdan, size hizmet etmeyen düşüncelerinizden… Hepsinden kendinizi mümkün olduğunca hızlı bir şekilde uzaklaştırın. Eski sevgilinizi “stalk”lamayı veya sürekli onunla geçirdiğiniz zamanları düşünmeyi bırakın mesela; kendinizde hata aramaktan, kendinizi suçlamaktan vazgeçin. Size kendinizi değersiz hissettiren veya acınızı sürekli taze tutmanıza neden olacak konuşmalar yaşadığınız insanlarla aranıza mesafe koyun.
Acınızı canlı tutmaya çalışmayın. Eliniz yandıktan bir süre sonra iyileşme belirtileri gösterir ama kabuğunu koparırsanız yara yeniden kanamaya, kendini tekrarlamaya başlar. Tıpkı yaranın kabuğunda olduğu gibi duygusal acılar da tekrar tekrar yıkıcı durumlara maruz kalırsa kapanmak yerine nüksetmeye devam ederler, böylece o kalp kırıklığı hiç kapanmaz.
O yüzden kalp kırıklığı yaşarken yapmamız gereken en önemli şey “toxic” olan her şeyin yerine “iyileştirici” olanını koymak. Durumların, olayların, duyguların, insanların. Her derdimizde yanımıza koşan en yakın arkadaşlarımıza bu kez her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Sosyal çevrenizden destek alın
Yargılamadan dinleyen, acımızı paylaşan, bizi iyi hissettirmek için ellerinden geleni yapan güzel arkadaşlarımız… Onlar iyi ki varlar. Kalp kırıklığımızın üstesinden gelmek, duygusal acımızı dindirmek için onların arasına karışmalı ve gücümüzü yeniden toplamalıyız.
Acılarınızı en sevdiklerinizle paylaşarak hafifletmek en güzel iyileşme yöntemlerinden biri değil mi? Candan Erçetin’in şarkısında söylediği gibi “Kırık kalpler durağında inecek var, yüreğindeki dertleri dökecek var…” dertleri dökmek için bir araya gelmek iyi bir fikir olabilir.
Sosyal çevremiz, hayatlarımızda sandığımızdan daha derin bir öneme sahip. Arkadaşlarımız, ailemiz, iş ortamımız… Hepsi, kendimizi bir gruba ait hissetmemizi, dışarıda kalmadığımızı fark etmemizi sağlıyor. Aidiyet duygusu, en önemli psikolojik ihtiyaçlarımızdan bir tanesi. Dahil olduğumuz sosyal grupların desteğiyle tek başına altından kalkamayacağımız durumlara göğüs gerebilir, kendimizi daha güvende hissedebiliriz.
Sporu hayatınıza dahil edin
Duygusal bir acı yaşarken belki de aklınıza en son gelecek aktivitelerden bir tanesi spor yapmak olabilir ama sporun sizi o içinde debelendiğiniz acıdan kurtarabileceğini bilmek belki fikrinizi değiştirebilir. Egzersiz sırasında vücudun salgıladığı endorfin, kalp kırıklığının yarattığı olumsuz semptomlarla savaşabilmenize ve kendinize yeniden güvenmenize yardımcı olacaktır. Başlamak zor da olsa bir deneyin, ne kaybedersiniz? Hiçbir şey yapmaya gücünüzün yetmediğini düşünüyorsanız kısa bir yürüyüş, sevdiğiniz bir meditasyonla işe başlayın.
İlginizi çekebilir: Psikolojik problemlerinizi egzersiz yaparak dönüştürün
Yeni bir rutin oluşturun
Eski sevgilinizle her cumartesini film günü mü ilan etmiştiniz? O yüzden de artık cumartesi günlerini yas tutarak mı geçiriyorsunuz? Durun ve hemen başka bir plan yapın. Kendinize yeni rutinler inşa edin. Belki hep gittiğiniz kafenin yerine bambaşka ve daha çekici bir mekan keşfedebilir; artık sabahlarınızı daha farklı değerlendirmenin bir yolunu bulabilirsiniz. Güne meditasyon ile başlayabilir, yatmadan önce düşüncelerinizi yazıya dökebilirsiniz.
İlginizi çekebilir: 7 adımda sabah rutininizi değiştirerek hayatınızı güzelleştirebilirsiniz
Öz güveninizi geri kazanın
Kalbinizin kırılmasına neden olan her ne veya kim ise, öz güveninizi kaybetmenize neden olmuş olabilir. Yaşadığınız olumsuz deneyim, çektiğiniz acı, kırılan kalbiniz size gerçekte kim olduğunuzu unutturmuş gibi görünse de toparlanmaya başlamak için tek ihtiyacınız: Kendinize olan güveninizi geri kazanmak. Başarılarınızı hatırlayın, hayatta elde ettiklerinizi, sevdiklerinizi, sizi çok seven insanları, altından kalktığınız işleri… Siz o yaşadığınız kalp kırıklığından çok daha fazlasısınız, bunu fark edin.
İlginizi çekebilir: Özgüveninizi yükseltmek için her gün bunları yapmaya özen gösterin
Profesyonel destek almaktan korkmayın
Bazen bazı duygularımız ve onların yarattıkları ile başa çıkmakta güçlük yaşarız. Ne aile ne arkadaş çevremiz bize yardımcı olamaz. Bizi dinleyecek, anlayacak, çözüm yolu bulmamıza yardımcı olacak birilerine ihtiyaç duyarız. Kendinizi zorlamadan ve çıkmazlarda kaybolmadan bir uzman görüşüne başvurabilir, profesyonel destek almayı değerlendirebilirsiniz.
İlginizi çekebilir: Kritik iç sesimizi susturmanın ve potansiyelimizin farkına varmanın yolları
Kaynak: health.qld, glamour