X

Kalmak mı yoksa gitmek mi? Ne istediğini bilememek

Düşüncelerinde, okuduğun haberlerde, aldığın mesajlarda stres, karmaşıklık, hüzün had safhadayken etrafında hayatın normal devam etmesi çok tuhaf bir şey. 17 yaşımda üniversiteye gitmek için Türkiye’den ayrıldığımdan beri bu ara ara başıma geldi. Bir grup insanın beraber hissettiği, anlamaya çalıştığı, zorluklarını yaşadıkları şeyleri sadece kafanda yaşamak insanı şu hale sokuyor; sanki şiddetli bir darbe almış da ruh bir yere savrulmuş beden başka bir yere, birbirlerini tekrar bulamıyorlar.

Bundan önce en zoru iki yaz önceydi. Bir şeyler yapman, bir yerde olman gerekiyor gibi hissederken koltuğunda oturup ekranlarında yeni sözcükler, yeni imajlar belirmesini beklemek insanı vücudu yokmuş ya da ona ait değilmiş gibi hissettiren bir şey. Vücudun sohbet ediyor, kahve alıyor, metroya biniyor. Kafan bazen vücuduna bakıp şaşırıyor; ‘Benim alakam yok şu anda kendimle helal olsun kendi kendine bir şeyler yapabiliyor’, diyor.

Hayat devam ediyor

Düşüncelerinizde, okuduğunuz haberlerde, aldığınız mesajlarda stres, karmaşıklık, hüzün had safhadayken etrafında hayatın normal devam etmesi çok tuhaf bir şey.

Neredeyse bir haftadır yine bunu yaşıyorum. Birkaç gün evden çıkmadım, çünkü dışarıda hayat çok sakin, insanların dertleri benimkiyle alakasız. Bu da beni daha yalnız hissettiriyor. Sadece birisi nereli olduğumu sorunca ve cevabımı duyunca gözleri kocaman oluyor, sorular soruyorlar. Konuşmak istemeyeceğimi düşünürken kendimi anlatıp rahatlamış buluyorum, sonra da acaba çok mu konuştum, artık konuşmayayım diye kısa kesip kafamın içine geri dönüyorum.

Bu haldeyken çok sevdiğim bir arkadaşım bana mesaj attı. Kendisi New York’un biraz dışında, okyanus kenarında bir kasabada büyümüş ve annesi hala orada yaşıyor. ‘İki arkadaşım arabayla beni ziyarete geliyor, yola çıkacakları yer sana çok yakın, atla gel.’ dedi. Bir pazartesi günü, herkes öfleye pöfleye şehrin sıcağında işe giderken bu gelen teklifi iki kere düşünmemem lazımdı aslında. Ama düşündüm, gitmesem mi, orada etrafımda tanımadığım birkaç insanla huzursuz olur muyum acaba, insanların yanında suratsız bir şekilde oturmak ve sürekli telefonuma bakmak istemiyorum diye düşündüm. Kimseyle manalı bir bağ kuramayacağımı düşündüğüm için tek olmak daha cazip geliyor. Ama evimin içinde duvarlar bana, ben bilgisayarıma bakarken ki halime üzüldüm ve geleceğimi söyledim.

Başka yerdeymiş gibi davranırsan, hiçbir yerde olursun

Bulunduğunuz yerde olmamak hiçbir yerde olmanıza neden olacaktır.

İyi ki de gitmişim. Şans eseri etrafım sessiz olmama, tuhaf davranmama izin veren insanlarla doluverdi. Okyanusa bakmak ne güzelmiş. Kafamda dalgalar, denizde dalgalar. Girmeye çalıştığımda hızla bana çarpıyorlar. Buradasın bak soğuk, bak kuvvetli, bak tuzlu. ‘Sen şimdi buradasın, haberlerini beklediğin yerde değil!’ dedi okyanus bana ve ekledi: ‘Buradayken ne yapabilirsin, ne yapmalısın onu düşün. Oradaymış gibi davranarak, hiçbir yerde oluyorsun.’ Okyanus bol bol konuştu benle, okyanusla konuşmak bir haftadır başka bütün konuştuğum insanlarla konuşmaktan daha kolaydı. Bu olunca düşüncelerimi daha iyi toplayabildim, okuduğumu daha iyi anlayabildim. Ne yazıp, ne söyleyebileceğim daha iyi şekillendi kafamda.

İlgili yazı: Kendinizi kaybolmuş hissediyorsanız korkmayın, aslında bu normal bir durum

Ama dalgalar yüzüme vurmayınca yine kayboluyorum, arkadaşımın yüzüne boş boş bakıyorum. Düşünüp, düşünüp hiçbir şey üretmiyorum, donmuş kalmış, şokta, boş bir insan oluyorum. Bazı antiloplar var ki, stres altında koşarak kaçabiliyor, bazıları kurnazlıklar yapıp onu yemek isteyen stres kaynağını alt edebiliyor, bazıları ise donup kaldığı için lokma gibi yutuluyor. Ben donup kalanlardan olduğum için genelde saklanarak hayatta kalmayı tercih ediyorum.

Problem şu ki, antilop kişiliğimize fazla bağlıyız. Hasta olursam şu ilacı içmeliyim, bu filmi izlemek iyi gelir, bunla konuşmak rahatlatır. Bunlar işe yaramayınca da huzursuz oluyoruz. Çünkü bu çareler kendi kendimize yarattığımız şeyler. Hiç biri aslında bizi iyi hissetmiyor, “placebo” etkisi yaratıyor.  Saklanırsam belki düzgün düşünebilirim, karanlıkta, tek başıma, bu da benim ilacım.

Bu yüzden yine tek olmak istedim. Arkadaşım bana; ‘Bir gün daha kal, niye gidiyorsun hemen?’ dese de, gitmemin daha yararlı diye düşündüm. Mis gibi okyanus rüzgarı yüzüme vururken otobüs durağına gittim. Otobüs şöförü ‘Yer yok, bir sonraki durakta inmen gerekebilir.’ dese de yanık yüzlü beyaz kaftan gömlekli sevgi dolu arkadaşıma el sallayıp bindim. Otobüse biner binmez, güzel bir şeyi, beni mutlu eden bir şeyi anlamadığım bir sebepten bıraktığım bir çok zamanı düşündüm. Oturduğum koltukta az önce hissettiğim rüzgarı özledim. Keşke binmeseydim desem de yalnız olmaktan gelen tuhaf bir rahatlık hissettim. Kendi kendime üzgün olabilirim artık diye gelen bir rahatlık.

Bir sonraki durakta gerçekten inmek zorunda kaldım ve arkadaşımı aradım, ikimiz de gülmeye başladık. ‘Gelip alacağız seni’ dedi, ben de annesinin almayı unuttuğu küçük bir çocuk gibi bir köşeye oturup bekledim. O durakta kendi kendime beklerken gülmekle ağlamak arasındaki halim ruh halime en uygun yerdi aslında. Bilmediğim bir yerde, içim sıkıntılarla doluyken, yüzümdeki ipek gibi gezinen yaz rüzgarının hoşuma gidebilmesi. Beni birileri buradan kurtaracak mı, beklemenin sonunda ne olacak diye kafa karışıklığının arasında, tek başıma kimsenin benimle ilgilenmediği bir yerde olmanın getirdiği rahatlık. Kimsenin umurunda olmamak, hem rahat bırakılma özgürlüğü, hem de yalnız kalma korkusuyla dolu bir yer.

Bu yazdıklarımdan bir ders, bir anlam çıkar mı bilmiyorum. Belki bazılarınız kendinizden bir şeyler bulursunuz, daha normal hissedersiniz. Umarım en azından o olur.

Zeynep Lokmanoğlu: Zeynep 26 sene önce Mersin'de doğdu ve simdi Brooklyn'de yasiyor. Boş zamanlarını düşünerek geçirmeyi çok seviyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale