X

Yaşamınıza sihirli bir dokunuş: Kalbinizi açabilmek sihri üzerine

Bugüne kadar birçok ilişki tecrübemiz oldu, evet itiraf edelim çok sevdik, çok sevildik. Fakat bir o kadar çok da reddedildik değil mi, veya “hayır” dedik bazı noktalarda karşımıza çıkan olasılıklara. Şimdi hep birlikte baktığımızda şunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz belki, zaman geçti ben unuttum, o eskidendi, gençlikte oldu öyle şeyler gibi daha birçok “bugün benim o eski yaşadıklarım ile hiçbir alakam olamaz ki” tonundaki cümlelerimiz…

Ben bu yazımda çok samimi olmak istiyorum sizlerle eğer şu anda bu kelimeleri okuyorsanız, daha önce yazdıklarımı biliyorsanız genel olarak samimiyette sınır tanımamak konusunda hızla kendimi geliştirdiğime inanıyorum. Bu yukarıda kurduğumuz cümlelerin hepsi aslında “egonun” sözleridir. Kalbinizin o en içten titreyen bir noktası vardır ya, o şu an benim hiç alakam yok bu konu ile dediğimiz her durum aslında orada asılı kalmıştır; ve itiraf edelim bunu değiştirmek için yapabileceğimiz bir şey yoktur; zaman geçer, yeni ilişkiler, yeni insanlar ve hatta çoluk çocuk bile gelir ama o nokta değişmez…

İşte burada sizlerle yine samimi bir soru soralım istiyorum, diyeceksiniz ki Pınar peki o noktayı buldun, şimdi biz ne yapabiliriz bu noktayı nasıl iyileştirebiliriz? Sen ne yaptın o noktaları aradığın şifaları bulabildin mi? Gelin hep birlikte yine bir maceraya atılalım; o noktalarımızı bugün değiştiremesek de “dönüştürebiliriz”... Peki nedir dönüştürmek, yani bambaşka bir hale getirebilir, evriltebilir ve hatta kendimiz için kalbimiz ve yaşamımız için birer ışık kaynağı haline getirebilmek demektir.

Şimdi nasıl dönüşürüz demeden önce diğer bir soruya cevap vermek gerekiyor; ben ne yaptım? Bundan tam beş yıl önce, ben öyle bir noktadaydım ki, dünya üzerindeki en fazla incitilmiş, en çok kalbi kırılmış ve kendine olan saygısı, sevgisi ve inancı tamamıyla sıfır noktasına eşitlenmiş bir Pınar düşünün… Hani şöyle derler yemekten içmekten kesilmiş, dünyayla bir bağlantısı kalmamış ve sevgiye olan inancı tamamıyla son bulmuş… İşte insan o en dip anında anlıyor ki hayatta en değerli hediyesi muhteşem kalbi… Ben ne yapmıştım, hepimiz gibi “savunmaya geçtim”, evet çok yakından bilirsiniz bu hissi “kalbimi kapatmıştım”. Ne olur kalbimizi kapattığımızda, bir daha kimse erişmesin, kimse giremesin, tekrar incinmeyeyim, acı çekmeyeyim dersiniz; fakat kendinizi kapattığınız hayatın ta kendisidir, hayat bu derece güzeldir yani sevinci kadar acısı da vardır, mutluluk kadar korku ve kayıplar da vardır. İşte siz “kalbinizi kapattığınızda” hayatı “olduğu gibi kabul etmezsiniz”. Bu durumda sizi olduğunuz gibi kabul edecek ve olduğunuz gibi sevebilecek bir hayat yansıması yaratabilmeniz mümkün müdür?

Çoğumuz işte bu yüzden fark etmeyiz fakat kalbimizi kapattığımız her noktada biz “sevgi” halinden uzaklaşmışızdır, yani kendimizden uzaklaşmışızdır… Sevgi hali yaşadıklarınız ne olursa olsun “kalbinizi açık tutabilmek” yani hayata karşı savunmaya geçmemek, kalbinizi anlayış ve denge içerisinde tutabilmek sanatıdır. Samimiyetle paylaşabilirim ki, bu o kadar kolay olmuyor dediğinizi duyar gibiyim ki benim bu süreçten sonra “bugün kalbimi tüm hayata açıyorum” diyebilmem için aradan beş yıl geçti… Gelin şimdi sevgili David Deida’dan öğrenelim, “Canım Sevgilim; Aşkın Gizemine Erişmek İsteyen Kadınlar İçin Bir Rehber“isimli eserinde bakın kalbi açık tutma halini nasıl anlatıyor;

“…Güvensizlik kalkanların nedeniyle, bedenini ve kalbini Tanrı’ya açabilmek için sana senden daha iyi rehberlik edemeyen, senin yaşamını, aşkın bütünlüğünü engelsizce akacak şekilde yönlendiremeyen bir adam seçmiş olabilirsin.

…Erkeğin senin güven eksikliğini hisseder ve sen de onun aşk iradesindeki zayıflığı hissedersin. İki bağımsız ve sorumluluk sahibi insan olarak birbirinizi seviyor olabilirsiniz, ancak hiçbir zaman aşkın mutluluk dolu eriyişi içerisinde teslim olamayacaksınız.

…Yaşamına, her zaman aşka kalbini açmaya – tam şu anda – kendininki kadar derin bir şekilde bağlı olan bir adamı çekersin yada ona ilham verirsin.

Kalbini aç ve tüm toplumu hisset ve en sonunda da tüm dünyayı; her şeyi kalbinden içeri ve dışarı doğru nefes al: İnsanları, hayvanları, bitkileri, okyanusları, ormanları ve hatta gecenin karanlığını. Kalbinin her şeyi hissedip nefes almasına ve her şeye açılmasına izin ver. Tüm kalplerde hayat bulan özlemi içine nefes alırken her şey kadar canlı olduğunu hisset.

Böylece kalbinin ışığı, anın canlılığı kadar engin bir şekilde etrafa yayılır. Bu karşılıklı sunum aracılığıyla sen ve erkeğin birbirinizin kalbindeki en derin armağanları çağırabilir ve bu armağanlara ilham olabilirsiniz.”

Eğer siz de herhangi bir sebeple o güzel kalbinizi kapattıysanız ve bugün bu yazımı okuyorsanız, kalbinize dokunun, kalbinizi açın, dışarıda her ne oldu ise sizin en güzel hayırınız içindir, kalbinizin güzelliği sizin biricik ışığınızdır…

Çünkü siz çok değerlisiniz ve kalbinizi kapattığınız her an size verilmiş en güzel hediyeyi zindanlara kilitleyip karanlıklarda bırakmak gibidir, kalbinizi açın…

  • Bugün sahip olduğunuz tüm güzelliklere teşekkür edin / kabul verin: Geçmişte yaşadığınız herhangi bir şey sizin bugünkü durumunuzu örneğin aldatılmış olmanız bir sonraki ilişkinizde de aynı şeyi deneyimleyeceğiniz anlamına gelmez. Hayat her daim bir değişim sürecidir, bugün sahip olduğunuz tecrübeler, aldığınız dersler, arkadaşlarınız, hayatınız, zevkleriniz ve nefes aldığınız için teşekkür edin… Bugün içinizdeki ve hayatınızdaki tüm güzellikleri tek tek fark edin, yediğiniz yemekten içtiğiniz muhteşem kahvenize, duyabildiğiniz güzel müziklere ve koklayabildiğiniz beyaz güllere kadar… Bugün sizinle olan ve sizi siz yapan tüm hallerinize ve oluşunuza kalbinizden çok samimi bir şekilde “kabul verin”.
  • Her şeyi olduğu gibi kabul etmekle / geçmişe kabul vermekle başlayın: Bugüne kadar birçok tecrübe yaşamış olabilirsiniz, kayıplar, sizi üzen ayrılıklar veya hastalıklar. Bunlar hayatımızın birer parçasıdır, hepsi güzel sınavlarımızdır, bunları geçerek büyüyoruz, gelişiyoruz ve bilinçleniyoruz. Geçmişte yaşanmış her şey geçmişin parçasıdır, olanı değiştirmemiz de mümkün değildir. Bu yüzden öncelikle kalbinizde bu samimiyeti hissedinceye kadar onunla konuşun ve her şeyi olduğu gibi sizin en “güzel” halinize gelişiminiz için olduğuna hiçbir şeyin tam iyi veya tam kötü olmadığına kabul verin.

  • Yargılamadan, sorgulamadan ve eleştirmeden kalbinizi dinleyin / kalbinizle baş başa kalın: Kalbinize bir arkadaş gibi yaklaşın, bir gün, bir saat, bir yarım saat veya kendinizi rahat hissedeceğiniz bir süre boyunca yalnız kalın ve kalbinizi dinleyin. Duyacağınız düşünceleri, inkarları, itirafları veya kavgaları yargılamayın, sadece izin verin kalbinizin sizin onu tüm varlığı ile tüm hoşgörünüz ve müteşekkirliğiniz ile dinlediğinizi bilmesine izin verin… O her şeyi hissedecektir, kalbinizle yüzleşin, onu hor gördüğünüz her an her yaşantı için özür dileyebilirsiniz… Kalbinizle konuşun, bu yolculuk size muhteşem gelecek… Ve bu konuşmadan samimiyetle öğrenin, kalbinize teşekkür edin.
  • Kalbinizi açın / kalbinize dolan ışığı yaşayın: Tüm geçmişten bağımsızlaşmış ve hissiyatını en yakından deneyimlediğiniz kalbinizi, tüm savunma kalkanlarınızı indirerek, hayata tam kabul vermiş derin bir inanç halinde, geri çekilmeden, alınmadan, egonuzdan ve dış etkenlerden bağımsız olarak açın… Derin derin nefes alabilir, bu nefesler sırasında ışığın kalbinize dolduğunu hayal edebilirsiniz. Vücudunuza dolan her nefeste kalbinizin dünyanın tüm katmanlarını içine aldığını evren kadar genişlediğini, muhteşem bir boyut yarattığını ve dünya üzerinde şu anda olmakta olan en güzel nokta olduğunu hayal edebilirsiniz. Kalbinizi yargılamadan sevgiye ve aşka sunmaya hazır olduğunuzu hissedin. Kalbinizi açın…
Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.
İlgili Makale