“Gönül sevgiyi bulmuşsa; kuru dal bile çiçek açar.” Mevlana Celaleddin Rumi
Hayatın kullanma kılavuzu… Çok üzüldüğümüz zamanlarda nasıl “fabrika ayarlarımıza” o her şeyi unutuvermiş ve yaşamamışız gibi olan halimize dönülür? Nasıl olur da çok ama çok yalnız hissettiğimizde yeniden en mutlu olduğumuz ana hızlıca geçiş yapılıverilir? Nasıl olur da tam “her şey bitti” dediğimiz noktada (belki de bir tuşla) yeniden başladığımız noktaya ışınlanıverilir?
Nasıl olurdu hayatımızın can-ım bir kullanma kılavuzu olsaydı? Biz bunları formüllere koyulmuş şekilde bilseydik? Nasıl olurdu çok sevdiğimiz biri bu dünyadan göçüp gittiğinde yine de bir metodu olsaydı da onunla hatırlamak istediğimiz bir ana gerçekten gidebilseydik veya sanki yaşıyormuş kadar net “yeniden” yaşayabilseydik? Nasıl olurdu bugün karşımıza çıkan biri “Al işte hayatın kullanma kılavuzu, her şeyi değiştir, her şeyi yenile, her şeyi gençleştir, her şeyi farklılaştır” deseydi? Nasıl olurdu hayata bir “kullanma kılavuzu” ile gelseydik?
Ben bugün bu yazımda sizlerle birlikte işte bu sorumuza bir cevap bulalım istiyorum. Tam bir cevap bulamayacak olsak da bir düşünelim… Elimizde bir kullanma kılavuzu olsaydı da çok üzüldüğümüz bir anı silmek ister miydik? Pişman olduğumuz zamanları her şeye rağmen yine de yaşayarak öğrenmek istemez miydik? “Aman ben bunun ayarını biliyorum nasıl olsa geri çeviririm” diyerek kaça kaça bir hayatı mı yaşıyor olurduk? Kullanma kılavuzumuzu kaybetmeyi, belki de boğazın sularına bırakıvermeyi göze alabilir miydik?
Hayatımızın kullanma kılavuzu olsaydı ilk açacağımız bölüm ilişkiler olurdu çok büyük ihtimalle. Ve anlatılmış olsaydı iyi bir ilişkinin metodu şöyledir; biraz anlayış (önemli not düşülürdü her ne olursa olsun anlayış), biraz özveri (yine önemli bir not düşülürdü her ne olursa olsun özveri), çokça sevgi (bence yine önemli bir not düşülürdü yargılamadan, sınırlamadan, değiştirmeye çalışmadan ve kırmadan ama çokça verebildiğinizin en yüksek boyutunda sevgi) ve olmazsa olmazınız derdi çokça eğlence (yine önemli bir not düşülürdü hayata eğlenmek için ruhunuzu yüceltmek için diğer insanlara elinizden geldiğince hizmet etmek, katkı sağlamak ve bu hayata layık olmak için geldiniz, o yüzden sadece eğlenin, eğlenmeye devam edin).
Hayatımızın bir kullanım kılavuzu olsaydı ikinci açacağımız bölüm zengin olmak olurdu! Bu bölüm oldukça şaşırtıcı olurdu, belki de bir metot olmazdı, içeride sadece çizilmiş hoş bir portremiz ile karşılaşırdık… Fakat öyle bir portre olurdu ki her gün biz kaşlarımızı çattıkça çatılır her gün biz daha çok gülümsedikçe o da güzelleşirdi…
Ne kadar “zengin” olduğumuz dışımızda dönen dünyaya yani evlere, arabalara veya banka hesaplarına değil yüzümüze yansıyan (en azından yansımasına gönüllü olduğumuz) kocaman ışığa bağlı olurdu… Hayatımızın kılavuzu zengin olmanın, dışarıya, dışarıdan edineceklerimize, “maddiyat” dediğimiz o bugün var yarın yok kavramlara değil de taşıdığımız kalbin güzelliğine, içimizde yeşeren umutların bolluğuna bağlı olduğunu bizlere öğretiyor olurdu…
Hayatımızın bir kullanma kılavuzu olsaydı üçüncü bakacağımız bölüm “acı ve zorluklarla nasıl savaşırız” olurdu? Bizler heyecanla bu bölümü, o muhteşem acılarımıza çare bulmak üzere açtığımızda, kocaman bir boşluk ile karşılaşacak olurduk! Evet yanlış okumadınız bir boşluk olurdu! Neyi anlatmak isterdi hayatımızın kılavuzu bizlere… Savaşılacak, kaçınılacak, karşı konulacak, herhangi bir acı, kayıp veya “mağduriyetin” olmadığının… Hayatta başımıza gelenlere ancak bizim yüklediğimiz anlamların acı, biz öyle dediğimizde kayıp, sırf biz egomuzu tatmin edemedik diye terk ediliş olduğunu gösterirdi bizlere!
İşte hayatımızın bir kılavuzu olsaydı belki kıskançlığı nasıl idare edeceğimizi, belki umutsuzluğa düştüğümüzde yeniden nasıl ayağa kalkabileceğimizi ve belki de çok özlediğimizde bunu hafifletmek için ne yapmamız gerektiğini anlatabilirdi bizlere… Ama hayatımızın bir kılavuzu yok, yine de çok ama çok şanslıyız o kılavuz tüm bu bilgilerle birlikte kalbimize çoktan yüklenmiş durumda!
Bugün bu yazımda bana eşlik ediyorsanız kalbinize o muhteşem hayat kılavuzunuza bakmanızı dilerim… Size neyi göstermektedir? Bu hayata parlamak için geldik, bu hayata yaşamak için geldik, bu hayata sadece “bize” özel olarak tasarlanmış bir yolu yürümek için geldik… O zaman elimizdeki kalbimize gömülü kılavuza kocaman kocaman sarılalım, bakalım bize neler söyleyecek… Yolumuz şimdiden açık olsun…
İlginizi çekebilir: En doğru yol hangimizin: Doğru yol kalbin yolu!