Yine oldukça zorlu bir başlık oldu benim için, nereden buluyorsun bu konuları diyeceksiniz… Cevabım çok samimi, sizlerle açıkça paylaşacağım; sadece bir an benden başka bir kişinin daha bu soruyu düşünmüş veya kalbinden bir an olsun geçirmiş olması olasılığı…
Bu olasılık o kadar güçlü bir neden oluşturuyor ki düşüncenin de ötesinde bir kişinin o muhteşem hayatı belki bu yazıyı okuduktan sonra değişecektir… Belki sizlerle birlikte o kişiyi bambaşka diyarlara belki “ikinci baharına” götüreceğizdir… Belki o bir kişi şu an tam karar vermek üzeredir bir “ikinci bahar” teklifine hayır deyiverecektir ama son bir kez daha düşünmek istemiştir ve bu başlık sadece onun için buraya yazılmaktadır…
Önce kalbimizin kırılmışlıklarıyla yüzleşelim yani zor bölümü en baştan sizlerle göğüsleyelim istiyorum. Evet kaçmaktayızdır. Örneğin; egomuzu tavan yaptıran “aldatılmış olmak” durumundan. Başkasına göre “tercih edilmemiş” olmak, “beğenilmemek” veya yeterince “değerli bulunmamış” olmak… Egomuzu da yanımıza alalım, bakın bizlere neler söylüyor; Pınar sen aldatıldın, evet aynen böyle oldu, başka birine tercih edildin, senin tüm fedakarlıkların, sevgin, aşkın o çok değer verdiğin olağanüstü aşkın bu kadarmış, gördün mü elinde ne kaldı, bir hiç, işte sen bu kadar sevilmeye değmiyorsun, o sevdiğin kişi sana neler yaşattı, gördün mü sen değer verilmeyi hak etmiyorsun… İşte benim egom, bakın ne güzel tanıştınız. Kendini tanıtma gereği duymadan bir paragrafı yazdırıverdi bile… İnanın 9-10 paragraf daha yazdırabilir. Pınar neyi hak etmez, neye değiştirilir, ne kadar değersizdir gibi…
Şimdi gelin Pınar’a hep birlikte destek olalım, yani destek olalım derken konuya biraz daha rasyonel ve tarafsız yaklaşalım. Bir insanın değeri, başkasının ona karşı eylemi ile yani hareketleri ile ölçülebilir mi, yani herhangi bir kişinin sizi başkasına göre tercih etmiş olması ve evet aldatmış olması sizin değerinizi düşürebilir mi, sizi siz olmaktan çıkartabilir mi, oluşunuzdaki güzelliği yok edebilir mi veya sizin hayata bakışınızı, ilişkilere olan inancınızı ve o gerçek aşkın ilahi olana bu derece yakın olan bir noktanın güzelliğine tüm kalbinizle inanmaktan sizi vazgeçirebilir mi?
İşte hayatımızda özellikle aşk üzerine yaşadığımız o çokça kalp kırıklıkları aslında bizlerin egolarımızı bir kenara bırakarak sadece basit rasyonel sorular ile bakmamıza dayanan tanımlardan oluşmaktadır aslında. Nasıl diyeceksiniz Pınar böyle burada bir cümle ile yazıldığı kadar basit olmuyor hayatımıza uygulamak, ben bir kez kırıldığımda bir kez daha güvenemiyorum, artık bir kez daha yeni bir ilişkiye hazır olamıyorum ve evet karşıma çıkanlara hep kötü davranıyorum çünkü bana da zamanında kötü davranılmıştı… Son cümlede kabaran o yoğun egomuzun etkisi altında nasıl kocaman okyanuslarda savrulduğumuza şahit oluyoruz aslında. Bugün sadece bugündedir, dünü değiştiremeyeceğimiz ve dün aldığımız yaraların bugün belki karşımıza çıkan muhteşem bir kişinin hayatımıza girebilmesine bile izin vermemekteyizdir…
Peki şimdi hayal edelim, tam önümüzde bir çizgi çizeceğiz ve sizlerle birlikte birazdan bu çizgiyi geçeceğiz, ve ilerisi yemyeşil muhteşem bir manzara bizim için, hava apaçık, bahar kokuları bizi davet ediyor. Şimdi gözlerinizi kapatın ve gerçekten o çizgiyi benimle birlikte geçin…
Bugün aşkta her ne olduysa yaşandıysa sadece içinizden muhteşem dersler aldığınıza hangi zamanda hangi mekanda ve kim ile yaşandıysa sizin muhteşem yaşam yolunuzun yine muhteşem bir parçası olduğu için bir “teşekkür” ile tüm bu oluşları çizginin ardında bırakın… Evet aşkta her zaman ikinci bahar mümkündür fakat bunu önce kalbinizle o bahara hazır olduğunuzda hissedebileceksiniz… Siz ikinci baharlarınızda çok daha olgun, çok daha kendinize güvenli ve hayata tüm tecrübeleriniz ile çok daha bilge bakabilirsiniz. Unutmayın ki tüm tecrübeleriniz ve hayatınızda tezahür edenler sizin yansımalarınızdır ve hayatta aldığınız dersler ilerledikçe, siz kendinizi büyüttükçe karşınıza sizin olgunluğunuzu daha da derinleştirecek ikinci baharlar çıkacaktır…
Bir cümle ile anlatıldığı gibi olmuyor diyeceksiniz, soruyoruz diyeceksiniz. Sevgili Pınar sen ne yaptın burada bize önerdiğin o “ikinci baharı” kabul ettin mi bulabildin mi o çizgileri aşıp da geçebildin mi? O ikinci baharım için üç yıllık bir süre gerekmişti. Örneğin; hayatımın daha önce o çizgiyi geçmeye cesaret edemediğim için bugün asla geri getiremeyeceğim üç güzel yılı… Her zaman muhteşemliği ile hayatta dünya üzerinde gerçek sevginin ve bir insanın kalbine sığmayacak kadar çok sevginin var olduğuna beni inandıran bugün sadece hayatımdan çıkanlarla yaşadığım kalp kırıklıklarının ne için tezahür ediyor olduğunu en derinden bana kanıtlayan ve bugün her nerede her nasıl ve her kiminle olursa olsun her daim çok sevgide kalacağım muhteşem bir ikinci bahar… Bugün hayata dair derin minnet duygumun, aşkın saf halinin dünyada var olduğuna dair inancımın ve “tertemiz” bir sayfa açmaya beni yeniden “cesaret” ettiren, bana beni anlatan ve bana beni yeniden sevdiren muhteşem bir ikinci bahar…
Hayat geçmişin kalp kırıklıklarıyla bugünün o güzelim baharlarını, bambaşka kokularını, yeni tecrübelerini bizlere sunabileceği muhteşem gelişim fırsatlarını ve en önemlisi güzel kalbimizin layık olduğu o güzel aşk olasılığını “kaybedemeyeceğimiz” kadar kısa ve değerlidir.
Eğer bugün bu yazıma eşlik eden ve sebebi olan o kişi sizseniz, her ne yaşamış olursanız olun o çizgiyi benimle birlikte geçtiniz bile… Bugün bu saniye sizin güzelim ikinci baharınızın başladığı andır, siz buna değersiniz, çünkü siz ve hayatta sadece oluşunuz bile bahar kadar güzel ve olağanüstüdür…
İkinci baharınızın ilk hediyesi kalbimden bu yazıyı okuyan siz sevgili “o kişi” olmuşlara, sevgili Sezen Aksu’nun çok sevdiğim eseri, beni kadersel muhteşem tesadüfleriyle hayrete düşüren bir yolculuk esnasında bulmuş olan filarmoni orkestrası ile buluştuğu bu muhteşem versiyonu ile İkinci Bahar…