Kafanızı rahatlatmanın ve verimliliğin anahtarı: Rutin edinme
Haftalardır çalışkan ve üretken versiyonum ile vazgeçmiş ve bıkmış versiyonum arasında gidip gidip geliyorum. Bazı günler uyanıp; ‘Tamam bugün çok iyi geçecek. Bir sürü editöre, bir sürü yazı fikri yollayacağım ve bir hepsi bana ‘Evet’ diyecek!’ gibi aşırı pozitif motivasyonlarla kendime doğru enerji veriyorum; ama üzerinden birkaç gün geçiyor, çok az cevap alıyorum ve yine enerjim bitiyor. Enerjiyi iyice tüketen cevapsız sorular, ardı ardına kafamda dolaşmaya başlıyor. Yanlış bir şey mi yapıyorum? Başka işlere mi bakmalıyım? Nasıl ve ne zaman kendi iki ayağımın üzerinde birilerine tutunmadan durabileceğim?
Bu sorular belirir belirmez de kendimi bildim bileli yapmamaya çalıştığım alışkanlıklar geri geliyor. Mesela saat 9’da alarmla uyansam bile 9:30’a kadar boş boş telefonuma bakıyorum. Kısacık bir duş alabilecekken; uzun uzun, sallana sallana yıkanıyorum. Bir bakmışım öğlen olmuş. Hani bitireceğim şeylerin listesini yapmıştım, hani hepsini teker teker yapacaktım. Elimde olan kendi kendimi hapsettiğim bir kısır döngü: İşlerimi bitirmeme, bitirmeyince kötü hissetme, kötü hissedince daha da bitirmeme.
Buradan size nasıl bir pozitif mesaj çıkarabileceğim konusunda kafanız karışmış olabilir. Ama o mesajdan çok uzakta değilim. Şunu söylemek istiyorum hem size hem de kendime: Rutin çok çok önemli bir şey. Hızlı ortamlarda, hızlı hayatlar yaşıyoruz. Biz yavaş yavaş bir şeyleri bitirirken dünya değişiyor, konuşulan konu bitip gidiyor.
Mesela; Amerikan başkanlık seçimleri hakkında bir yazı yazmaya başladım, ben onu toparlayıp düzenleyene kadar herkes diyeceğini dedi, elimde kalan; üzerinde fazlasıyla durulmuş konulardan çok da farklı şeylere değinmeyen ve kullanılamayacak bir yazı oldu. Eğer seçimlerden sonra kendime o kadar zaman tanımasaydım, yazmam ve üzerinden geçmem gereken şeylerin 2 günlük planını yapsaydım, bunun çok farklı sonuçları olabilirdi.
Okuldayken birçok ünlü yazardan ders alma fırsatım oldu, hepsinin en çok tekrarladığı şey buydu: ‘Her gün belirli bir zaman dilimi seçin ve her gün o kadar zaman sadece yazı yazın.’ Hepsinin bir rutini vardi. Bir öğretmenim sabah 5’te uyanıp 10’a kadar yazmayı seviyordu, diğeri akşam yemeğinden uyku zamanına kadar. Ne kadar çok zaman aslında bir düşünsenize. Her gün 8’de akşam yemeğim bitse ve 11’de yatsam bile, yazmak için 3 saatim olurdu, meslek olarak yapmaya çalıştığım şey için her gün harcadığım koskoca 3 saat. Genellikle ben yapmam gereken şeyi hemen yapmıyorum. Zamanın nasıl da hızlı geçtiğini anladığımda, hemen haldır huldur bir şeyler yazıyorum. Sonra yazdığımı beğenmeyerek daha çok vakit kaybediyorum.
Az yaptığınız ya da hiç yapmadığınız şeyleri düşünüp kendinizi kötü hissediyor musunuz?
Aslında bu durumu düzeltmek sizin elinizde. Mesela; az kitap okuyorsanız, kendinize ‘Her gün öğle yemeği aramda 15 sayfa okuyacağım’ diyin. Önemli olan yapabileceğiniz bir şey seçmeniz. Her gün sahip olduğunuz bir boşluğu seçmeniz lazım. Yapmak istediğiniz şey, her gün tek başınıza oturup derin derin nefes almak da olabilir. O halde her gün yarım saat bunu yapın. Annenizle çok konuşmuyor musunuz? O halde annenize, her pazar uyanır uyanmaz onu arayacağınıza dair söz verin ve bunu gerçekleştirin. Babaannem beni her pazar arardı ve gerçekten çok sağlıklı bir rutindi bu; çünkü konuşacağımız şeyler az olsa bile birbirimizin sesini duyunca ilişkimizin varlığını hatırlıyorduk.
İlgili yazı: Başarılı insanların sahip olduğu 7 sabah rutini
Gelin, siz de ben de bir rutin edinelim. Hayat kolay değil. Hep bir stres unsuru, hep dışarıdan gelen ve bize, elimizi kolumuzu bağlı hissettiren etkenler var ve bunlar, sanki her şeyden daha güçlüymüş gibi gelebiliyor. Eğer biz kendi günümüzü, benliğimizi, yaptıklarımızı anlarsak ve seversek en azından öncelikle kendimizi iyileştirmiş oluruz. Unutmayın ki; kendimizi iyileştirmek, dünyayı iyileştirmenin ilk adımıdır. Sonrasında daha büyük mücadelelere hazır oluruz.