Hayaletler, çocukluk bittiğinde başka çocukları korkutmaya gidip bizi terk etmiyorlar. Hayalet dediğimiz şey aslında geçmişle ilgili değiştiremediğimiz ve gelecekle ilgili bilmediğimiz şeylerin bizi tedirgin etmesi. Akşam uyuyamadığımızda aklımıza takılan şeyler neler mesela: Yarın işe gittiğimde şunu bitirmeliyim, arkadaşım onun hakkında yaptığım dedikoduyu ya duyarsa, niye bunu yaptım ki? Bugün dediğim şey aptalca mıydı? Bana şunu dediğinde bunu mu demek istedi? Karnım neden hep ağrıyor, acaba bir hastalığım mı var? Ve artık en üst seviyede bu endişeler, yani kafamıza üşüşen bu hayaletler bizi en kötüye bile götürebiliyor: Ya yarın başıma bir şey gelir de hayatım biterse, ya sevdiğim insanın başına bir şey gelirse… Sonra kendimizi rahatlatmak için onu sabah aramalıyım diye verilen sözler.
Geceleri bazen uykuya dalamadığımda aklımın içi sürekli kazıp kazıp içinden çıkamadığım bir kuyuya dönüşüyor. Ve bu kuyunun sonunda huzur yok, bunu hepimiz bilelim. Endişelenmek çok insanca bir şey ama panik seviyesindeyken kimseye yararı yok. Yapmak gereken bu karanlık düşünce karmaşasını tek tek ayırmak, benim dert ettiğim şey aslında ne diye anlamaya çalışmak. Bazıları tekrar tekrar bizi ziyaret ediyorsa bir sebebi olabilir. Mesela; söylediğimiz şeyleri düşünüp, keşke öyle demeseydim demeyi buna örnek verebiliriz. Arada sırada bunu düşünmek normal bir şey, ama tekrar tekrar bunu aklımıza getirip, dediklerimizi kafamızda oynatmamız ve bunu fiziksel olarak bir ağırlık gibi hissetmemiz, bazı dediğimiz şeylerin farkında olduğumuzu ve bu durumdan hoşnut olmadığımızı gösteriyor.
Kafamızın içindeki hayaletlerden kurtulmanın yolları var
Ama bazı hayaletler var ki, çözümü zor ve uzun bir yol. Biraz biraz korkumuzu anlamaya çalışıp, bu hayaletle medeni bir barış yapmaya çalışabiliriz. Ama bazen öyle bir boyuta geliyor ki; üstünde durmak daha da kötü yapıyor ve bu endişelerin, korkuların eğrisini doğrusunu görmeye çalışmak hem çok zor, hem de çamura batmış tekeri gaza basarak çıkarmaya çalışmak gibi olabiliyor. Böyle durumlarda benim kendime getirdiğim birkaç çözüm var; birisi derin derin nefesler almak ve nefesime konsantre olmak. İkincisi de bu raddeye gelmemek için elimde hep bir kitap bulundurmak. Her zaman işe yaramasa bile bazen elimdeki kitap hem kendimi koruyor, hem de bana kendimi koruyabilmek için başka zihin silahları da veriyor.
İlgili yazı: Zorluklarla mücadele ederken kahraman olmanın yolu
Bazen kalabalık yerlerde dururken bayılacakmış gibi oluyorum ve zaman geçmiyor. Mesela; metronun içi. Havasız, insanların kokusu her yerde, sürekli birileri beni itiyor ve dengemi bulamıyorum, insanların konuştuğu manasız şeyler agresif geliyor ve ağlayıp yere yıkılmamak için kendimi zor tutuyorum. Böyle bir kalabalığın içinde çıkarıp kitabı nasıl okuyacaksın diye düşünebilirsiniz. İçerisi tıklım tıklım değilse tek elle kitabımı okuyorum. Eğer bu da imkansız gibiyse, telefonuma bir podcast indirip kulaklığımla onu dinliyorum. Bazen de insanları inceleyesim geliyor ve onlara bakıp kendime başka hikayeler anlatıp, davranışlarından ders almaya çalışıyorum.
Kitap, hikaye, tarih dersi, sosyolojik dersler formatında olan bu kaçışlarım aslında kaçış değil, sadece üzerime koyduğum, beni koruyan sihirli bir battaniye. O an için etrafımda beni rahatsız eden ve üstüme üstüme gelen şeylerin ışığından, seslerinden, kokusundan beni uzaklaştırıyor, kafamı dağıtıyor. Beni rahatsız eden şeyi daha az hissetmemi sağlıyor. Üstelik de okuduğum, duyduğum veya gözlemlediğim şeyler bana o anda içinde bulunmakta zorlandığım hayatla mücadele itmek için dersler, araç gereçler veriyor. Mesela bu aralar Coetzee’nin Demir Çağı kitabını okuyorum. Uyumadan önce kendi korkularıma, endişelerimin karanlık kısımlarına dalmaya izin vermeden hikayeye kendimi kaptırıyorum. Yolda giderken kitabı okuyorum ve bir bakıyorum yol bitmiş. Aynı anda kitap; benim başka insanların endişelerini düşünüp bildiğim şeylerse yalnız hissetmememe, bilmediğim şeylerse de anlamama yardımcı oluyor. Çoğu zaman bir roman insan ruhuyla ilgili karşılıklı konuştuğumuz bir insandan daha açıklayıcı ve dürüst olabiliyor. Yaşlı bir insanın acısını, ağrısını okurken hissediyorum, karşımda ayakta duran yaşlı teyzeyi fark edip insanları yerinden kaldıramasam da ona anlayışla gülümsememe sebep oluyor.
Hepimiz huzur ihtiyacı esnasında sihirli değneğe ihtiyaç duyuyoruz
Bu, düşünmeye yeri olmayan, huzur ihtiyacı duyulan anlarda hepimizin bir sihirli değneğe ihtiyacı var. Ben; beni bu dünyadan koparmadan ama fiziksel dünyamın en yoğun, en yorucu kısmından bir kalkan gibi koruyarak bu dünyayı daha iyi anlamama yardımcı olacak değnekler tercih ediyorum. Size de belki benzer bir şey yardımcı olabilir. Fiziksel dünyada olmanız gereken anlarda, bazı şeyleri daha iyi anlayıp, daha çok mantıkla yaklaşabileceğiniz yeni araçlarla dönmeniz konusunda bana olduğu gibi size de yardımcı olabilir.