X

Kafanda gerçekleştirdiğin hayalin için kurumsal hayattan vazgeçmek akıllıca mı?

“Her seçiş bir vazgeçiştir.” – Jean Paul Sartre

Biraz önce bir makaleye denk geldim. 2021 yılında Google tarafından yapılan araştırmaya göre; Dünya, 2021 yılında ilk defa iş nasıl bulunur sorusundan çok iş nasıl kurulur sorusuyla yeni girişimcilik fırsatları aramış (https://about.google/stories/year-in-search-2021/trends/start-a-business/). 2022 yılını da merak ettim ve yapılan araştırmalarda fark ettim ki yine aynı sorular farklı şekilde aranmış; ‘Hayatımı değiştirebilir miyim?’, ‘Kariyerimi nasıl değiştirebilirim?’ gibi sorular en çok aranan sorular arasında yer almış. Bu bilgiler ışığında 2013 yılında yedi yıllık kurumsal hayatını bırakan ve on yıldır kurumsal hayatı ile en ufak bir bağlantısı olmayan kendi butik pilates stüdyosunda bir fiil stüdyonun hem pilates hocası hem sosyal medyacısı hem finansçısı hem idari işler sorumlusu olan biri olarak serüvenimin bu konuyu araştıranlara ilham olabileceğini düşünerek paylaşmak istedim.

Koç Üniversitesi Matematik bölümü mezunu olmamın bana verdiği yetkiye dayanarak Türkiye’nin birçok büyük firmasına başvuru yapmak ile başladı yolculuğum. Lisede keyifle çözdüğüm matematik problemlerinden üniversitede eser kalmamış, sayılardan çok uzak soyut ve kavramsal kısmı ile tanışmak beni hayal kırıklığına uğratmış ve matematikten soğumama sebep olmuştu. O yüzden seçmeli derslerimde aldığım pazarlama derslerine hayranlığım sebebiyle birçok pazarlama departmanı başvuruları yaptım. Ancak hiçbirine geri dönüş alamadım. Bu derin üzüntüyle yapmış olduğum tüm finans departmanı başvurularıma tek tek geri dönüş almam sayesinde diplomam üzerinde yazılı olan bölümüme paralel bir yere girmem gerektiği gerçeği ile yüzleşmiştim. Demek ki genel kurumsal yaklaşım olarak bir matematikçiden pazarlamacı olmaz düşüncesi söz konusu demiştim kendi kendime. Kaderime razı gelerek Türkiye’nin önde gelen bir bankasında önce Ticari Kredi Analistliği ardından da Türkiye’nin önde gelen iki Holding’inde Kurumsal Risk Yönetimi Departmanlarının Müdür Yardımcılığı pozisyonuna kadar ulaşabildiğim bir kurumsal yolculuğum oldu.

Ailem, arkadaşlarım, tanıdıklarım kariyerimle ilgili övgüler yağdırıyordu. Topuklu ayakkabılar, takım elbiseler, gidilen seminerler, toplantı aralarına giren ingilizce ‘corporate jargonlar’, seni olduğun kuruma ait hissettirmeye çalışılan yıl sonu aktiviteleri bu övgüleri tabii ki hak ediyordu. Hak etmeliydi çünkü Türkiye standartlarında en niş sektörde çalışıyor, düzenli olarak en üst prim sisteminden sigortalı olarak maaşımı alıyor, istediğim tatilleri yapıp kaliteli bir topluluk içerisinde iş hayatımı idame ettiriyordum. Ancak 25’li yaşlarımda çağımızın hastalığı ‘panik atak’ ile tanışmam sayesinde bu övgülerin ardındaki Tulya gerçekten mutlu mu sorusunun cevabını aramaya başladım. Bu kadar artıları olan bir kariyer hayatında şımarıklık gibi geliyordu bu sorgulamayı yapmak. Hem zaten bir de konfor alanımın tam da içerisindeydim. Yaptığım iş ile ilgili bilgi birikimim çok yüksekti ve kendime güvenim tamdı. Sorun ne olabilirdi? Ben cevap bulamadıkça panik atak ile olan ilişkim de günden güne güçleniyordu. Kendime kızmaya, kalbimin tehdit altındaymış gibi çırpınmasına söz geçirememekten dolayı öfkelenmeye de devam ediyordum. Nefes çalışmaları, NLP çalışmaları, Evrensel Enerjiler, Olumlamalar, Meditasyonlar derken içe dönüş anlamında okunan değerli kitapların hepsi anlık bir fikir veriyor ancak yaşadıklarımın bir türlü kökten çözümü olamıyor gibiydi.

Bir haftalık gittiğim kişisel gelişim kampında ise taşlar yerine oturmaya başladı ve işimle ilgili mantıksal kararlar vermek yerine duygularımla hareket etmem gerektiğini anlamıştım. Duygularım biraz önce size bahsettiğim olumlu yönlerin aksine içimdeki manevi tatminin eksik olduğunu bana söylüyordu. Yaptığım analiz ve raporların belki şirketim için anlamı vardı ancak benim içimdeki manevi tatmini asla bana yaşatmıyordu. Peki bunun için ne yapmalıydım? Sorunun cevabı yine aynı kamptaki bir etkinlik sorusunun içinde saklıydı; ‘Hayatın boyunca en keyifli yaptığın ve vazgeçmediğin şey nedir?

Maymun iştahlı biri olarak hayatım boyunca ailemin yönlendirmeleri olmaksızın sporun her türlüsünü denediğimi ve bundan asla vazgeçmediğimi fark etmiştim. Ve hemen bir pilates salonu açtım dememi bekliyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü bununla ilgili alacağım bir aksiyonun gerçekten beni rahatlatabileceğine kendimi inandırmak çok zordu. Uyuyan devi tam olarak uyandıramasam da bir kıpırdanma bile kıymetliydi.

Manevi tatmin konusu uzunca bir süre kafamı kurcalamaya devam etti rutin iş günlerimde. Düşüncelerim duygularımı manipüle edip konfor alanımdan beni asla uzaklaştırmak istemiyor ancak duygusal kısımda kalbim sıkışmaya, daralmaya ve günden güne derin mutsuzluğum ile cam fanuslar içerisine bilgisayar başında göz kuruluğu kamburluk bel ve boyun ağrıları gibi de yepyeni sorunlar ile karşılaşmaya devam ediyordum. Panik atağım ise inatla almamak için direnip, sonrasında tansiyon hastası olsan almayacak mısın cümlesi ile kendimi ikna ettiğim ilaç tedavisi ile sakinlemişti.

O bir haftalık kampa gitmemden iki yıl sonra hem bir değişiklik hem de ağrılarım için pilates dersi almaya karar verdim. Bir aylık düzenli dersler sonrasında gerçek anlamda bedenime iyi geldiğini hissetmek işteki enerjimi de etkilemiş gibiydi. Göğsümdeki sıkışma azalmış, sabahları dinlediğim müziğe biraz daha ritim tutar hale gelmiş, günaydınlarıma güler yüz ekleyebilmiştim. Sanırım işte tam da bu sıralar uyuyan dev kış uykusundan uyanmış ve bahara hazırlanmamız için bana ışık yakmıştı.

Tek bir hayatım olduğunu ve hayatıma gerçekten anlam katan şeyin bedensel farkındalık ve zindelik olduğunu hissetmiştim. Bana iyi geleni bütüne yaymak ve bu alanda hizmet sunma düşüncesi ise içimde son yıllarda hiç ama hiç hissetmediğim tutku ve arzu isteğini uyandırdı.

O beni birçok konuda öven takdir eden iş arkadaşlarımla bu tutkumu paylaştığımda bana deli gözüyle baktıklarını görmek bir yana yarım ağız fena fikir değil ama iyi düşünmek gerek diyerek motivasyonumu yerle bir ettiklerini söyleyebilirim. En zorlayıcı diğer bir kısım ise başta bahsettiğim diplomamın el vermediği bir işi asla yapamayacak olmam ile ilgili sabit fikrin bana öğretilmiş çaresizlik yaşatmasıydı sanırım. Kariyer hayatında çok değerli bir yer edinmişken, diplomamın el vermediği bir işten düzenli para kazanıp kazanmayacağım bile belli değilken tutkulardan söz etmek ne derece anlamlıydı? Yeni nesil için bunun cevabını vermek çok kolay olabilir ancak benim gibi 80 kuşağı doğumlu birisi için alışkanlıklarının ötesine bir bilinmezliğe doğru yürümek anlamsız ve gereksizdi.

Kararsızlık, endişe, beklentiler, kaygılar, başarısız olma ihtimalinin yarattığı olumsuz duygular. Önce gaza gelip sonra frene asılmalar. Derken kendime kurduğum bir cümlenin beni ikna ettiği anda istifa konuşmamı yapmaya gittim; Önündeki iki sene gerçek yaşamın içerisinde işletme yüksek lisansı (yani MBA) yapmaya ne dersin?

MBA’den farkı ne olacak diye sorduğumda kendi kendime şunlar aktı yüreğimden; Hiçbir öğrendiğin şey teorik olmayacak. %100 uygulamalı ve sonucunda hayat diploması alıp her yerde kullanabileceğin bir bilezik olacak. Geçme kalma derdi olmadan kendi sorumluluğundaki hayat deneyimlerinden dersler alacaksın. Yapabileceklerinin sınırını keşfedecek, kurumsal deneyimlerinle harmanlayarak sanal olarak değil gerçekliğinle bir tez uygulamacısı olacaksın…

İşte bu sözler hayallerim üzerine gerçek yaşamda bana MBA yapmamı sağladı. Kendime iki senelik bir sınır koymuştum. Eğer başaramaz ve beni heyecanlandıran bu tutkum, motivasyonumu bozan kıymetli arkadaşlarımın düşüncesiyle paralel beni hayal kırıklığına uğratırsa kurumsal hayata dönüş yapabilmek adına bu iki sene ideal bir zamanlama gibi gelmiş ve karar almamda beni çok rahatlatmıştı.

O günden bugüne birçok pilates eğitimi aldım. Butik stüdyomda kurumsal hayatımın dörtte birini kazanarak başladığım işime heyecan ve tutku ile gidip geldikçe kazancım her geçen gün arttı. Yeri geldi kendi kurumsal köleliğimi yaratarak akşam onlara kadar çalıştım. Yeri geldi kendime 3 hafta izin vererek bir Ege turuna çıktım. Hocalarımla ve üyelerimle kurduğum bağ ve çift yönlü etkileşimlerimiz sayesinde hissettiğim manevi tatmin duygum her yıl verdiğim kararın ne kadar doğru olduğunu bana hatırlatır nitelikte oldu. Hayattaki yaşam amacımın hem kendime hem etrafımdakilere beden farkındalığı ile ruhsal farkındalığa ulaşmak olduğunu hatırlatmak olduğunu bulmak ve bu yolda yürümek huzur verici. Bu yıl MBA’imin 10. Yılı J Her yıl kendimi ve kolektif bilinci uyandırmak için bambaşka eğitimler alıyor ve deneyimlerimle harmanlayarak bu bilgileri aktarmaya niyet ediyorum.

Anlatacak, paylaşacak daha çok şey var ama özet olarak kariyer rotasını değiştirme niyetlileri için kıssadan hisse buraya 5 önemli tavsiye bırakıyorum:

  • Kurumsal hayat deneyimi gerçekten çok değerli. Kurumsallık, profesyonel ve entelektüel bir bakış açısı geliştirirken, ilişki yönetimi ve iş disiplini kazanmak için oldukça işe yarıyor. Roma’yı fethedenlerden birçok bilgi birikimi öğrenmek kafandakileri kurgulamakta her zaman bir avantaj. 5-10 yılık deneyim kurumsal bakış açısını yakalamak için ideal.
  • Kurumsal işlerin doğasında yer alan; her ay sabit maaş, aynı görev ve sorumlulukları icra ederek artan kendine güven ve yaptığın işte daha çok tekrara girerek hata yapma oranının azaldığı konfor alanı seni mutlu ediyorsa doğru yerdesin, hiç kafa karıştırma. Ancak sürekli gelişim, sınırlarını zorlama, rutinlikten uzak hayatta hep bir değişim arama, yaratıcılık, risk konusunda inisiyatif alma, yaratacağın yarar konusunda ikna kabiliyeti konularında kendine inanıyorsan bunlar kendi işini yapma konusunda sana avantaj sağlayacak oldukça yüksek değerler.
  • Hayalini kurduğun girişim fırsatıyla birçok insanın hayatına dokunmayı amaç edinecek kadar bu hayalinin peşinden gitmeye yönelik inanç, cesaret ve arzuya sahip olup olmadığını netleştir.
  • Hayalini kurduğun girişim fırsatını gerçeğe çevirmeni engelleyen nelerle karşılaştığını dürüstçe sırala ve bunların ötesine geçmen için hangi kaynaklara ve hangi öz değerlere ve öz motivasyona sahipsin bunları bul ve bunları değiştirmek için aksiyon al. Unutma ki ilaçlar kutusunda durduğunda hastayı iyileştiremez. Alıp kullanmak gerekir.
  • Ve en önemlisi hayalini kurduğun girişim fırsatıyla hayattaki belirlediğin amacın arasında nasıl bir ilişki/bağ var? Bununla ilgili kendini ikna etmek için değil kalbindeki sesi dinlemek için kendine zaman tanı ve kendine vakit ayır.

Not: Yazının içerisinde ilgini çekmesini istediğim sözcükleri kalın punto özelliği kullanarak yazdım. Bu yazının içsel olarak sendeki yansımasının biraz daha derinleşmesini istersen bu sözcüklerin senin için ne anlam ifade ettiğini de araştır. Umarım bulduğun cevaplarla sen de kendi serüvenini yaratacak yaratıcı yönünü parlatırsın.

İlginizi çekebilir: Joseph Pilates’in en ünlü 10 sözü ve ardındaki felsefe: Bölüm 1

Tulya Türgen Fırat: 2006 Koç Üniversitesi Matematik Bölümü mezunuyum. Mezuniyet sonrası 7 yıl analitik yönümü kullanarak kurumsal hayatıma finans sektöründe yön verdim. Sonraki 10 yıl içerisindeyse fiziksel ve duygusal yönlerimi daha fazla kullandığım, bedenimin beni davet ettiği bambaşka bir serüvene çıkıp topuklu ayakkabılarımdan vazgeçerek kendi pilates stüdyomda spor ayakkabılarımla pilates eğitmenliği yapıyorum. İçimdeki kendimi bulma yolcuğuysa beni aynı zamanda birçok kişisel gelişim eğitimi almaya yönlendirdi. Bedenim kadar ruhumu geliştirme yolculuğunda Mindfulness felsefesini derinlemesine anlayabilmek adına ICF onaylı Breathing Mind akademisinde Minfulness Koçluk eğitimlerimi tamamladım. Hedefim, tüm bilgi ve deneyimlerimi dokunduğum herkese aktarıp, kolektif bir bilinç oluşturmak ve her birimizin içindeki ışığı bulmasına yardımcı olmak.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale