Mutfak ve restoran yöneticiliği çok erkek egemen bir sektör derler. Herkesin sosyalleşmek istediği saatlerde çalışılır ve çok uzun saatler çalışılır. Kadın için çok daha fazla zorlukları olabiliyor olsa da bu sektörde takdire şayan başarılara imza atan çok başarılı kadınlarımız var. GastroClub olarak biz de “kadınların yarattığı ve yaşattığı” en sevilen restoran markalarını seçtik!
Didem Şenol & Esra Acar, Gram
Yeme-içme dünyasıyla uzaktan yakından alakadarsanız Didem Şenol’un adını duymamış olmanız mümkün değil. Karaköy’ün ilk sakinlerinden Lokanta Maya ya da “Kızınız Defneyi, Oğlumuz İskorpite…” kitabı kendisini hatırlamanıza yetecektir. 2010 yılında Time Out’un Yeme İçme Ödülleri’nde “En İyi Şef Ödülü”nü de alan Didem’in, Koç Üniversitesi’nde Psikoloji okurken aşçılık eğitimi almak için Amerika’ya gidip, daha sonrası New York’tan Lokanta Maya’ya ardından da Gram’a uzanan harika bir aşçılık hikayesi var. Gram’da Didem’e, Boğaziçi Üniversitesi ve The Culinary Academy mezunu başka bir kadın şef, Esra Acar eşlik ediyor. Didem ve Esra, mutfaklarına kaynağını bilmediklerini malzemeyi sokmuyorlar ve sadece mevsiminde o malzemeyi pişiriyorlar. Bu sayede Gram’da sürekli taze ve yeni tatlar karşılaşıyoruz. Son olarak Kanyon’da açtıkları Gram ile beyaz yakalı Levent camiasına da “mücveri” ve “pancarlı kısırı” sevdiren ekip, kadın eli değen lokantaların en rafine ve özenli örneklerinden bir tanesi.
Aslı Pasinli, La Mancha, Kydonia, İncirli Şaraphane, Banyan
Aslı Pasinli, sektörün en başarılı ve çok yönlü kadınlarından. Öncelikle Banyan ile Türkiye’nin ilk Asya Füzyon restoranını yarattı. Asya baharatlarını dünya mutfağı ile harmanlayarak yarattığı çok özel lezzetlerle Banyan, hem ulusal hem de uluslararası arenalarda “en iyi füzyon, en iyi etnik, en sağlıklı menü” gibi kazandığı 9 farklı ödülle, ödüle doymayan bir restoran oldu. Ardından Kuruçeşme’de 2700 metrekare bir binayı restore ederek İstanbul’a 3 farklı mekan daha kazandırdı. İncirli Şaraphane, 700 çeşit barındıran uygun fiyatlı kavı, şaraba eşlik eden lezzetleri, özel yemekler için iki farklı etkinlik mekanı ile Türkiye’de bir ilk. Kydonia, Ege Denizi’nin iki yakasında yaşayan Türklerin tarihi reçeteleriyle hazırlanmış 70 çeşit mezesi ve balık ürünleriyle ünlü. La Mancha ise İspanyol ateşi, İtalyan aşkı ve Akdeniz güneşi ile yoğrulmuş lezzetleri ve kıpır kıpır barı ile ön plana çıkıyor.
Aslı Pasinli aynı zamanda hem Turizm Restoran Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği TURYİD’in Başkan Yardımcısı hem de Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye’nin Genel Müdürü. Yeme içme sektöründe atığı azaltmayı hedefleyen Yeşil Nesil Restorancılık’da da Aslı Hanım hem işin öncüsü hem de Türkiye’nin ilk yeşil nesil restoranını yaratan kişi! Aslı Hanım’n geçmişinde ise marka müdürlüğü var. Boğaziçi Üniversitesi’nde Ekonomi okuduktan sonra University of Illinois’de MBA yapmış ve ardından uzun yıllar Coca Cola’nın grup marka müdürlüğünü yapmış. Ta ki, 2003 yılında kurumsal hayatı bırakıp en büyük hayali olan Banyan’ı yaratana kadar…
Çiğdem Alagök, Sardunya & Bosphorus Brewing
Bu sene 41. yılını kutlayan Sardunya markası, son 4 senedir deniz ürünlerini en iyi yorumlayan şeflerden olan Çiğdem Alagök’ün lezzetli ellerine emanet. İki yıldızlı dalgıç olan Çiğdem, denize olan ilgisini profesyonel hayatına da en lezzetli şekilde taşıyor. Karaköy’de manzarası ve lezzetli yemekleriyle bildiğimiz Sardunya, hem kadın zerafetinin restoranın her noktasında hissedildiği kadın eli değen en keyifli noktalardan… Türkiye’de tek bira üretimi yapan Bosphorus Brewing’in yönetimi de Çiğdem’in elinde. Mekanda kimyager arkadaşlar biraları hazırlarken, Çiğdem ve ekibi de o biralara uygun yemekleri hazırlıyor. Bosphorus Brewing’in menüsü İngiliz pub mutfak kültürü üzerine kurulu. Şarap ve yemek uyumunu herkes bilir ama burada Çiğdem ve ekibi burada bira ve yemek uyumu için çalışarak ve birayı bazı yemeklerin içinde de kullanarak Gecce Mekan Oscarları’nda “En Yaratıcı Mekan” ödülünü de kaptı.
Leyla & Sara Tabrizi, Su’dan ve Aheste
Alaçatı’da her sene yeni bir yer açılır, kapanır, sezonluk ünlenirler, magazin sayfalarında bol bol isimlerini görürüz ama seneye unuturuz. Ama 11 yıldır Alaçatı’lı olup da bu kadar reklamı sevmediği halde, gittikçe artan müdavimlerinin hiç eksik olmadığı bir tane restoran varsa, o da, Su’dan! Sahibi ise Leyla Tabrizi. Babası İranlı, annesi Türk ve bu iki mutfağı birbiriyle karıştırmayı seviyor. Vedat Milor da dahil olmak üzere bir çok gurmenin de favorisi Su’dan! Burada bir kahvaltı yaptınız mı, ben bu yaşıma kadar sabahları ne yapıyor muşum ki diyorsunuz! Hele hele Leyla’nın İran’dan getirdiği ot karışımları ile yaptığı omletleri yok mu… İçinde hafif kızarmış barberry, ceviz ve lime kabuğu, yanında safranlı yoğurdu var. Leyla’nın kaliteli bir yaşam felsefesiyle hizmet verdiği Su’dan, “lütfen gizli kalsın ve benden başka kimse bilmesin” diyebileceğiniz bir güzellikte.
Leyla’nın küçük kız kardeşi Sara’da tam bir mutfak aşığı. Uzun seneler Mangerie, Le Fumoir ve 6 sene Su’dan da çalıştıktan sonra İstanbul’da Aheste markasını yarattı. Aheste’nin hikayesi aslında bir meyhane sevdası. Aheste aheste yiyeceksin bu mezeleri diyorlar burada… Çünkü burası yemeklerin ağır ağır, keyfine vararak yenildiği bir modern zaman meyhanesi. Bütün malzemelerini organik olarak kaynağından getirten Sara’nın hazırladığı bütün yemeklerin lezzeti, kadın eli değdiği zaman farklı bir boyuta taşındığını gösterir nitelikte.
Aylin Yazıcıoğlu, Nicole
Galatasaray Lisesi’nin ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde Sosyoloji okumuş Aylin Yazıcıoğlu. Cambridge Üniversitesi’nde 36 yaşında iken ve doktoranın üçüncü yılında iken ‘10 sene sonra bu meslekte olmak istemiyorum’ diyerek kariyeri ile o zamana kadar kurduğu tüm köprüleri yakarak sil baştan başmış. Akabinde dünyaca ünlü Le Cordon Bleu Paris’de aşçılık eğitimi almaya başlıyor. Okul süresince de eğitmen şeflerin asistanlığını yapıyor. Böylece bir çok Fransız şefle de çalışma fırsatı buluyor. Okul sonrası uzun yıllar Londra, Pariş gibi şehirlerde, Michelin yıldızlı restoranlarda çalışıyor Aylin Hanım. 2013’te ise Türkiye’ye dönüp, o zamanki ortağı Kaan Sakarya ile Nicole Restaurant’ı açıyorlar. Şu anda Nicole, tamamen Aylin Yazıcıoğlu imzası ile devam ediyor. Nicole, yerli ve taze malzemelerden oluşan mevsimsel menüleri, şato tarzı şaraplara ağırlık veren kavı ve deneyimli servis ekibi ile rafine damaklara hitap eden bir butik restoran. Degustation menüleriyle de Türkiye’nin en öncü restoranlarından! Türkiye’ye Michelin gelirse ilk yıldızı Nicole’ğn alacağından hiç şüphemiz yok! Vedat Milör’ün de dediği gibi Nicole ‘İstanbul’un en iyi gastronomik ve rafine lokantası… En beğendiğim öğünlerle diğerleri arasında uçurum yok. Burada sadece olağanüstü, çok iyi ve iyi var’
Senem Cimilli & Özgür Bükülmez, White Mill
White Mill, biz size kadın eli değdiğini söylemeden sizin bir bakışta anlayabileceğiniz güzellikte bir restoran. Yaratıcıları iki kadın. Her ikisinin de çok uzun yıllar kurumsal geçmişleri var. Senem Cimilli kongre turizmi üzerine çalışmış, 16 senelik turizm hayatından sonra yeme – içme sektörüne de atılıyor ve Cihangir’de Özgür Bükülmez ile White Mill’i açıyor. Özgür Hanım’ın da uzun ve başarılı bir kurumsal geçmişi var. 10 yılı aşkın Unilever’de çalışmış ve tedarik zinciri yöneticiliği yapmış. Dünyadaki trendler ve Türk insanının beklentilerinin sentezi ile oluşturdukları White Mill markası on seneyi aşkın Cihangir’de popüleritesini koruyor. Keza White Mill’in yenilikçi yaklaşımlarını bu iki kadının araştırmacı ve meraklı yapısından geliyor. White Mill aynı zamanda Platinum Masa by GastroClub uygulaması ile hesabınızı cep telefonunuzdan ödeyebileceğiniz Türkiye’nin 50 restoranından biri. White Mill’in onlar için anlamını; “Burası sadece bir café ve iş yeri değil, aynı zamanda benim evim. Müşterilerimin her biri benim evime gelmiş misafirlerdir o sebeple memnun ayrılmaları ve tekrar gelmeleri muhteşem bir mutluluk hissi” diye tanımlıyorlar. Ödüllü barmenlerinin ünlü kokteylleri, hafta sonu kahvaltıları ve akşamları DJ performansları ile sadece bizim değil, TV ve sinema dünyasının ünlü simalarının da Cihangir’deki evi haline gelmiş White Mill…
Leyla Özbayram, The Crepe Escape
Kadın eli değen bir başka restoranda adından son zamanlarda sıklıkla bahsettiren The Crepe Escape. Dekorundan, menüsüne kadar bu zarif ve elegant markayı yaratanın bir kadın olduğunu biz söylemesek de siz gidince anlayacaksınız. Yaratıcısı Leyla Özbayram Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler mezunu. 6 yıl kadar kurumsal sektörde çalıştıktan sonra kurumsal kariyerini bir yana koyup The Crepe Escape’i açıyor. Tatlıdan tuzluya 24 krep çeşidinin bulunduğu The Crepe Escape’in menüsünü Türk damak zevkiyle Fransızların mükemmel tarifini harmanlayarak başarılı ve özgün bir dokunuş yaratmış. Caddebostan’ın ara sokaklarında küçük bir dükkanda hizmet vererek başlayan The Crepe Escape, tek şubesini Caddebostan Kültür Merkezi’nin yakınlarına taşıyarak dükkan boyutunu büyütmüş olsa da, verdiği hizmet kalitesi ve lezzetinden ödün vermeyerek kendine ait ziyaretçi kitlesini kaybetmedi. Aksine, her geçen gün daha da merak ettiren ve gidenlerin memnun kalarak ayrıldığı bu mekan, lezzetli kreplerin yanında dilerseniz üçüncü dalga kahveler ile damak zevkinizi bir adım ileriye taşımanızda yardımcı oluyor. Mutfak Sanatları Akademisi Restoran işletmeciliği mezunu Leyla Özbayram yurt dışında yaygın olan krep kültürünü başarılı bir şekilde İstanbul’a taşımış. The Crepe Escape aynı zamanda Platinum Masa by GastroClub uygulaması ile hesabınızı cep telefonunuzdan ödeyebileceğiniz Türkiye’nin 50 restoranından biri.
Neval Gürçay, Pera Thai
Neval Gürçay, 16 yıl önce, İstanbul’un ve genel olarak Türk müşterinin yabancı mutfaklara daha o kadar alışmadığı bir dönemde kurdu Pera Thai’yi. Neval Hanım, Tayland mutfağını İstanbullulara ilk tanıtandı. Hakiki Tayland mutfağı lezzetlerini korumak adına füzyon akımından hep uzak durdu. Baharatları Türkiye’de bulunmadığından ilk yıllarda Tayland’a gidip getirmek zorunda kalıyorlarmış. Hiç menüyü Türk müşterisinin damak tadına uygun hale de getirmeye çalışmadılar. Tam aksine 16 yıldır Türklere Tayland mutfağını öğretiyorlar. Tayland’da neyi nasıl yiyorsan Pera Thai’de de onu öyle yiyorsun! Bu restoranın en büyük özelliği, Tayland hükümeti tarafından, dünyada çok az restorana verilen ‘The Pride of Thailand’ kalite belgesinin de sahibi olması. Durum böyle olunca restoranın en sık ziyaretçilerinden biri de Tayland Konsolosu. Ayrıca mekan ilk açıldığından beri hizmet veren garsonların olması da başka bir güzellik! Pera Thai aynı zamanda Platinum Masa by GastroClub uygulaması ile hesabınızı cep telefonunuzdan ödeyebileceğiniz Türkiye’nin 50 restoranından biri.
Meri Çevik Simyonidis, Mezedaki
Meri Hanım’ın 1 Yunanca ve 3 Türkçe yayımlanan 4 kitabı var. İlk kitabı “İstanbulum Tadım-Tuzum Hayatım”la İstanbullu Rumlarla konuşarak nasıl yaşadıklarını, ne yeyip içtiklerini, nasıl eğlendiklerini yansıtmak amacıyla yemek ve eğlence sektöründeki kırka yakın isimle söyleşiler yapmıştı. Ardından “Bir Varmış Bir Yokmuş” kitabı ile birer marka ve efsaneye dönüşmüş isimlerin izlerini İstanbul ve Yunanistan’da sürmüş ve ortaya İstanbul’un gastronomi dünyasında çok önemli yere sahip birçok yer ve markanın öyküsü çıkmış. İstanbul kültürünü ve mutfağının zenginliğinin geçmişinde neler olduğunu öğrenmek istiyorsanız ‘En İyi Gastronomi Kültürü Kitabı’ ödülünü de alan bu kitabı almanızı öneriyoruz. Meri Hanım, yeme içme sektörüne ise 2013’de Bebek’te Mezedaki adında butik bir meze evi açarak başladı ve kısa zamanda mezelerinin tazeliği ve çeşitliliği ile ünü yayıldı. İstanbul mozaiğine ait mezeleri yaşatmayı misyon edinmiş olan Mezedaki 2015 yılında Uniq Maslak’a taşındı. İstanbul mutfağından 70’e yakın meze ve sıcak yemeğin yer aldığı Mezedaki İstanbul meyhane kültürünü en iyi yansıtan restoranlardan!
Bu birbirinden başarılı ve tutkulu kadınlar hepimize ilham kaynağı oluyor. Tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyoruz!