X

Kadınlar, uzun mesafe koşusunda erkekler kadar güçlü

Kadın bedeninin güçlü olduğu ve bugüne kadar hayatta kalma başarısını gösterdiği su götürmez bir gerçek. Bundan yüzlerce yıl öncesinde birçok kadın kendi besinini üretmek için tarım yapıyor, ekinlerini biçiyor, yemek hazırlıyor veya metrelerce öteden odun ve su taşıyordu. Üstelik hamile olduklarında veya çocuklarını büyütürken de bunları yapıyordu.

Mantıklı olarak düşünüldüğünde, en zor şartlarda bile hayatta kalmayı başaran kadın bedeni, nasıl “daha zayıf” olabilir ki?

Uzun mesafe koşularının bitiş çizgisinde gördüğüm kadınlar hala fit ve capcanlıyken, erkekler tükenmiş bir halde oluyor.

Erkeklerin daha güçlü olarak tanımlanmasının sebebi belki de “güç” kavramının nasıl algılandığıyla ilgili olabilir. Erkek bedeni her zaman ağır şeyleri kaldırmak veya daha hızlı koşmak konusunda kadın bedeninden daha güçlü görülmüş. Peki ya gücün diğer türleri? Acıyla mücadele, dayanıklılık? Neden bu tür güç becerileri, erkeklerin sahip olduğu güce eşit görülmüyor?

2011’de Appalachian Trail’de 26 saat ile Tüm Zamanların En Hızlısı dayanıklılık rekorunu kıran Jennifer Pharr Davis de bir kadın olarak aynı soruyu kendini sormuş. 2012’de aynı rekoru Pasifik Crest Trail’de bir başka kadın Heather Anderson’ın kırmasıyla her iki uzun mesafe koşusu rekoru da kadınların eline geçmiş oldu.

New York Times’a kendi deneyimini anlatan Davis, “kadın olmasına rağmen değil, kadın olduğu için” bu rekoru elde edebildiğini ifade ediyor. Davis, kendisinin kaleme aldığı yazıda, şöyle diyor:

2012’de kızıma hamileliğim, doğum ve onu büyütme süreci aslında genetik ve hormonal olarak tam bir kadın olduğumu bana hatırlattı. Bunun sonucunda da sadece normal olduğumu fark etmekle kalmayıp, aynı zamanda aylarca sırtımda ağır bir çantayı taşıyıp, dayanılmaz acılara göğüs gerecek mükemmellikte yaratıldığımı anladım.

Davis bunun üzerine, uzun mesafe koşularında neden kadınların da erkekler kadar hatta bazen daha iyi oldukları sorusunun yanıtlarını aramaya başladığını anlatıyor. Appalachian Trail’de uzun mesafe koşusu rekorunu son olarak kıran Anderson, Davis’e şöyle yanıt veriyor:

Kadınlar uzun mesafe yürüyüşleri için daha uygun görünüyor. Uzun mesafe koşularının bitiş çizgisinde gördüğüm kadınlar hala fit ve capcanlıyken, erkekler tükenmiş bir haldeydiler.

Son olarak 3.300 kilometre tırmanan Myla Faye de Hairpin Interview’e yaptığı açıklamasında “Her bir yarışın sonunda kas oranımda artış olmasına rağmen 2,5 ile 5 kilo arasında kaybetmiş oluyorum. Kadnlar genellikle yarışlarda erkeklerden daha az ağırlık kaybı yaşar ki bu da bir avantajdır” diyor.

Bir başka uzun mesafe koşucusu olan Starre Varten da iki haftalık bir mücadelenin sonunda vücudunun en mükemmel halini aldığını, bacaklarının ve karın bölgesinin güçlendiğini ancak çok fazla kilo kaybı yaşamadığını, oysa erkeklerin ise sonuca vardıklarında neredeyse pantolonları bellerinden düşecek hale geldiğini söylüyor.

Uzun mesafe koşularında kadınların bir başka özelliği de tempo konusunda tutumlu davranmaları. Özellikle ilk günlerdeki bu yaklaşım, kadınların nihai hedeflerine ulaşmasını kolaylaştırıyor.

Mantıklı olarak düşünüldüğünde, en zor şartlarda bile hayatta kalmayı başaran kadın bedeni, nasıl “daha zayıf” olabilir ki?

Ancak tüm bunlardan daha ilginç olanı, uzun mesafe koşularında kadınların, en az erkekler kadar güçlü olması değil, bunu kabul etme konusunda ne kadar çekingen davrandıkları. Anderson, güç kavramının cinsiyetle ilgili değil insanlığın temel özellikleriyle ilgili olduğunu söylüyor. Bir başka kadın uzun mesafe koşucusu olan Ann Trason ise en popüler erkek sporcuların söylediği gibi “Her şey kişinin kendisiyle ilgili” demekle yetiniyor.

Hepimiz etrafımızdan erkeklerin nasıl da hayatımızın içine işlediği, en basitinden su damacanasını onlar olmadan kaldıramayacağımızı veya market poşetlerini onlarsız taşıyamayacağımızı duyuyoruz. Oysa bunları birçok kadın yapabilir. Ayrıca kadınların bunları tek başına yapamayacağını söyleyerek erkeklerin kadınlardan daha güçlü olduğunu kabul etmek tehlikeli ve kadınların birinci olamayacağını baştan içselleştiren bir yaklaşım.

Birçok araştırma kadınların erkeklere göre acıya daha dayanıklı olduğunu, uzun mesafe yüzücüsü kadınların erkeklere göre daha iyi performans sergiledikleri, daha az vücut ısısı kaybı yaşadıkları ve daha az enerjiye ihtiyaç duyduklarını gösteriyor. Kadınlar erkeklere göre 5 ile 10 yıl daha fazla yaşıyor, daha güçlü bir bağışıklık sistemine sahipler ve uzun mesafe koşularında en az erkekler kadar iyiler.

Oysa erkekler ağır şeyleri kaldırıyor veya kısa mesafeleri daha hızlı koşuyor diye, bu onların daha güçlü oldukları anlamına gelmiyor. Bu sadece erkeklerin bu tür fiziksel güç konularında daha iyi oldukları anlamına geliyor. Buradan, kadınların daha güçlü olduğu yargısına varmak da gerekmiyor. Zaten mesele, kimin daha güçlü olduğu değil, iki cinsin de eşit olduğu…

Kaynak:
Mother Nature Network

İlginizi çekebilecek diğer yazılar:

Toplumu değiştirmek için kadınların kendileriyle yüzleşmesi gerekiyor

Seksizm, şiddet ve futbol

CrossFit Games’in en güçlü kadınları, dişi Vikinglerden çıkıyor

Kadın dövüşçülerin fıtratı

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale