X

Kadın olmak üzerine: Dünyanın en zor ve en güzel işi

Bugün 8 Mart yani dünya “emekçi” kadınlar günü… Bugün bu yazımı tüm kadınlar adına yazıyorum. Genelde bu başlık hep anne olmak ile bağdaştırılıyor. Bence anne olamamış kadınların da yaşadığı birçok zorluk ve “emek” durumu var. Annelerimiz ise apayrı, onları ayrıca anlatıyor olacağım.

Kadın olmak her yaşta bir yolculuk gibi.

Bugün bu yazım sadece kadınlar için, biliyorum ki erkek okurlarım da oldukça fazla ve onlar içinde belki biz kadınları biraz daha iyi anlamaları için de yazıyorum. Bir kadın olarak dünya üzerindeki 34. yılım içerisindeyim. Hayatımın çoğunu kadın gibi hissedemeyerek geçirdim, sürekli kendimi bir savaş alanında son kalmış savaşçı gibi hissetmekteyim halen… Sanki bütün arkadaşlarım vurulmuş ve evet geriye kalan son şövalye benim belki de asker benim. Ve evet çok kısa sürede öleceğimi biliyorum ama yine de işte o savaş meydanından asla ve asla çekilmiyorum. Benim “kadın” olamama hikayem işte böyle. Bu histen tüm hayatım boyu ve hala kurtulamadım.

Şimdi hep beraber soralım kadın olmak ne demektir? Kadın olmak ne ister neyi gerektirir nasıldır? Nerede başlar nerede biter? Önce sevgili kızlarımıza, kız çocukluk halimize inelim. Bir kere kız çocuğu tek başına sokağa çıkmaz vardır sonra “kendine sahip çıkmak” vardır. Bir kere kendi kendisine yetememek vardır sürekli gözetimde olmak vardır. Eteği hemen kısa kalır namusu ise sokağa çıkmasının bile önüne geçer. Sonra sevgili “kız çocuğu” halimizin bile katlandıkları vardır değil mi annelere yardımcı olmak gerekir, gerekirse küçücük halimizle kardeşlerimize bakmak, hayvanları otlatmak ve hatta evde yemek bile yapmak. Daha öteye gidelim 10 yaşına gelmemişken evlenmek vardır, ama bizler işte kız çocuğu değilizdir, kadın derler halimize…

Sonra belki çocukluğu geçirmişizdir bu “dünya” öğretileri ile kendimize sahip çıkmak ve namusumuzu korumak aklımıza bir kere kazınmıştır. Genç oluruz, bir kere biyolojik bir süreç olan göğüslerimizin çıkması ve görülmeye başlaması bile “sorundur” bize ait olan herkese aittir. Herkes bilmek durumundadır ve biz vücudumuzun bir parçasını yine “namus” konusu olduğu için korumak durumunda kalırız… Kızım kendine sahip çık vardır ve yıllarca hangi yaşa gelirsek gelelim “bir erkek” “bir koca” bize sahip çıkana kadar bu böyle devam edecektir değil mi? İşte o güne kadar kız çocuğu olmak kadın olmak o kadar zordur ki “insan” olmak isteriz, kadınlığımızdan kızlığımızdan vücudumuzdan utanırız, istemeyiz, kaçmak isteriz…

Kadınlığımızdan, kızlığımızdan vücudumuzdan utanırız, istemeyiz, kaçmak isteriz…

Biraz daha büyüyelim işte yirmili yaşlarımızda bir kadın olalım, ilk kez kendi kararlarımızı verebildiğimiz kendi ayaklarımız üzerinde durabildiğimiz… Yine de aile vardır bir kere o küçük yaşlardan beri devam etmekte olan “namus” koruması ve namus süreci yakamızı bırakmaz. Ne yaparsak yapalım namusumuzu korumamız gerekir… Evet, iş hayatına atılırız, kendi ayaklarımızın üzerinde durmak için… Hem de ne ayakta durmak kaya gibi olmamız gerekir. Herhangi bir erkeğe göre “daha” ile başlayan cümleler için yarışırız bu kez, daha çalışkan, daha azimli, daha önemli, daha iyi… Kadın olmak bu kez “utanılacak” bir şeyden daha alt seviyeden daha üst seviyeye taşınabilmek için bir erkeğe göre çok ama çok daha fazla emek vermemiz gereken bir “oluş” hali olur…

İşte bizler kadınız, son dönemde kadın gibi olmak, kadın olmayan kadınlarla çevrili olmayı çokça duyuyorum. Peki, kadın gibi kadın nasıl olunurdu? Bir kadının o muhteşem sevecenliği, şifacılığı, iyileştirici gücü, gerektiği zaman anneliği, içinde saklı olan yaratım hali, şefkati, güzelliği, kadınlığı nerede kaldı? Bizler küçüklüğümüzden beri “namusumuza sahip çıkmak” kavramından önce geleceğin muhteşem kadınları olarak “kendimizle barışık olmayı” neden bu kadar duyamaz hale geldik? Neden vücudumuzdan bu kadar koptuk, neden bizimle olan bizi biz yapan sevgili kilolarımıza belki de sevecenliğimize sırf daha hızlı kariyer basamaklarını atlamak için “duygusallığımıza” veda ettik? Biz ne zaman gerçekten kadın gibi kadın olmayı unuttuk?

Bugün bu yazım tüm emekçi kadınlarımıza, küçük bir kız çocuğu olmuş halimizden ilk gençlik yıllarımızdan, orta halli yaşlarımızdan olgunluğumuza… Kadın olmak her yaşta bir yolculuk gibi. Kadın olmak dünyanın en zor ama en güzel duygusu. Konuşmaktan bile çekindiğimiz her ay biyolojik sürecimizin bize hediyesi olan yumurtlama süreci halimiz bile bir kadın için gerçek bir dönüşüm yenilenme değişim ve işte “var etme” süreci…

Bugün bu yazım tüm emekçi kadınlarımıza, küçük bir kız çocuğu olmuş halimizden ilk gençlik yıllarımızdan, orta halli yaşlarımızdan olgunluğumuza…

Biz kadınlar en son ne zaman o geride kalan acıtılmış kız çocuğumuzu yeniden kucakladık?  Ona korkmamasını, kendi kendisinin o güzelim vücuduna en güzel şekilde sarılmasını ve dünyaya kadın olarak geldiği için ne eksik ne de “fazla” olmadığını sadece ve sadece herkes gibi kendi olmayı ve sonuna kadar gerçekten kendi gibi olmayı hak ettiğini fısıldadık? Onun her yaşında her ne olursa olsun çok ama çok değerli olduğunu ona en son ne zaman hatırlattık? Bir erkeğin bir kocanın bize “namusumuza” sahip çıkmasını beklemeden en son ne zaman kendi kendimizin haklarını hayatımızı yolumuzu savunduk ve işte o savaş meydanlarında en son ne zaman bir zafer kazanmış olduk?

Bugün bu yazımı okuyorsanız ve bir kadınsanız bu kelimeyi yeniden ve yeniden düşünmenizi dilerim… Kadın olmak eksik olmak, fazla olmak, karşılaştırma unsuru olmak, namus bekçisi olmak, kendimizden utanmak değildir, sahip olduğumuz özellikler için kendimizi sevmemek ise hiç değildir… Kadın olmak rahmettir, kadın olmak merhamettir, kadın olmak annelik yüceliğinde olmak demektir, kadın olmak bu dünyayı çiçeklerle donatan olmak demektir, kadın olmak dişi olmak demektir, kadın olmak bu dünyada bizlere verilmiş en önemli tecrübedir, satın alamayacağımız devredemeyeceğimiz istesek te unutamayacağımız kadar özel bir deneyimdir…

Tüm “kadın” hikayeleri güzeldir çünkü “kadın” olan olmak güzeldir…

 

İlginizi çekebilir: İşte bütün mesele bu: Hayata kabul verebilmek veya verememek

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit

Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale