Kabulün karşıtı direnç: Son günlerde neye direniyor olabilirsiniz?
İçinden geçtiğimiz bu süreç hayatımızın diğer süreçleri gibi bizi besliyor, bizi zorluyor, bizi dönüştürüyor. Zaten hep böyle olmuştu, bugünden sonra da böyle devam edecek. Sanıyorum bu belirsizlikler ve kısıtlamalarla dolu günler, hayatımızdaki (veya kendimizdeki) memnun olduğumuz ve olmadığımız tüm noktalara büyüteçle bakmaya itiyor bizi. Biz de hoşumuza gidenlere tutunuyor, rahatsız edenlerden kaçınıyoruz; oysa bize nefes aldırabilecek başka yollar da var. O yüzden belki kalbine dokunur niyetiyle bugün kendi deneyimlediğim perspektiften bahsedeceğim.
Hem bedensel hem de zihinsel evrimleşmemiz bizi tehlikelerden korumak ve ön hazırlık yapmak üzerine kurulu. Mesela eskiden bir kurtla karşılaştığımızda kaçmamızı kolaylaştıran hızlı kalp ritmleri, sindirimi öteleyip kaslara yönelen kan akışı ve görüşümüzün daha odaklı ancak daha dar olması günlük hayatımızı sabote eden fiziksel reaksiyonlar haline geldi.
Sanırım vereceğim örnekle ne demek istediğimi daha net anlatabileceğim… Bu süreçte ben de katkımı sunmak için Zoom üzerinden online buluşmalar düzenliyorum ve meditasyonlar yönlendiriyorum. Son buluşmamızda benim de gözlerim kapalıyken derin bir sessizlik olduğunu fark ettim, gözlerimi açtım ve tabletimin neden olduğunu bilmediğim bir şekilde çat diye kapandığını gördüm. İşte o kalp çarpıntıları çıktı geldi, ne yapmalıyım diye çözüm ararken ve kendimi sorumlu hissederken kalbim küt küttü. Sonra tablet açılmadı, telefondan bağlandım ve tekrar odaklanmaya başladığımda hala kalbimin güçlü atışını hissedebiliyordum. İşte beni hayatta tutmak için evrimleşmiş tepkilerime teşekkür etmektense onlara nasıl direndiğimi fark ettim. Direncin de tepkiyi nasıl körüklediğini.
Eminim senin de bu hissi deneyimlediğin örneklerin vardır, onlardan birini hatırlamaya davet ediyorum seni. Geçip gitmesine rağmen o olayı nasıl anımsıyorsun, bedeninde hiç izi kalmış mı? Zihnen kendine haklı gerekçeler bulup savunmaya mı geçiyorsun, yoksa “keşke”li cümleler kurarak cevap mı veriyorsun? “Aman neyse canım bu da böyle oldu” gibi teselli cümlelerini de bir kenara koysak, olanı olduğu haliyle kabul etmeye ne kadar yakın hissediyorsun kendini?
Kabulün karşıtı direnç. Direnci bazen görmezden gelme, bazen inkar etme, bazen dalga geçme, bazen başka bir şeye tutunma veya bir şeyden kaçınma olarak yaşayabiliyoruz. Direndiğimiz her şey esnekliğimizin bir parçasını donduruyor. Sor bakalım kendine son günlerde neye direniyor olabilirsin?
Cevabı bulmaya çalışma, bırak o gelsin.
Zihnin mi bir sürü kavramla, kelimeyle cevap veriyor sana?
Veya bedeninde bir yerde mi hissediyorsun?
Sadece bak ve aklındaki her neyse kabul ettiğini hayal etmeyi dene…
Bedeninde veya zihninde herhangi bir fark oluyor mu, gözlemle.
Ben bu günlerde kendime sık sık şunu tekrarlıyorum; ne iyi ne de kötü bir süreç içinden geçiyoruz. Tıpkı hayatımızın diğer tüm dönemleri gibi. Elimden gelenin en iyisini yapmaya devam ederek, anbean ve günbegün yaşadıkça, geriye direnecek hiçbir şey kalmadığını görüyorum. Direnmiyorsam savaşmıyorum, direnmiyorsam barışa izin veriyorum.
Eğer sen de online buluşmalardan ve bireysel çalışmalardan haberdar olmak istersen [email protected]’a mail atabilir veya Instagram‘dan beni takip edebilirsin.
İlginizi çekebilir: Motivasyonumuzu yükseltmek elimizde: Kendimize gerçekçi ve şefkatli yaklaşmak