Hayatlarımızdaki birçok şey kontrolümüzün dışındadır; trafik, hava durumu, doğal afetler, kayıplar; kısacası olmasını istemediğimiz ama önleyemediğimiz her şey… Her ne kadar kontrolün bizde olmadığını aslında biliyor olsak da yaşam telaşında ve karmaşasında unutabiliyor ve olaylar üzerinde kontrol sahibi olamadığımızda kendimizi üzgün, kızgın, endişeli, hayal kırıklığına uğramış hissedebiliyoruz. Ancak gerçek şu ki kontrolümüzde olmayan, değiştiremeyeceğimiz, düzeltemeyeceğimiz olaylara, durumlara takılıp kalmak, yalnızca daha fazla acı çekmemize neden oluyor.
“Değişime doğru atılan ilk adım farkındalıktır. İkinci adım kabullenmektir.”
-Nathaniel Branden
Hayat, ‘böyle olmamalıydı’ dediğimiz durumlarla, olaylarla dolu. Bazen onları düzeltebiliriz, bazense düzeltemeyiz. Şüphesiz ki hepimizin zihninde ‘daha iyi senaryolar’ var; özellikle zorlu, stresli, sıkıntılı süreçlerden geçerken biliyoruz ki ‘daha iyisi’ olabilirdi. Evet, olabilirdi, her zaman daha iyisi olabilir ama olmadı, olmuyor ya da olmayacak. Peki, ne yapacağız? Olmamış ama olabilecek daha iyi senaryolara tutunup kalacak mıyız? Yoksa önümüze mi bakacağız?
Bu sorunun cevabı elbette ki kişiden kişiye değişebilir; ancak olmaması gerekenlerle dolu dünyada istemediğimiz, düzeltemediğimiz, değiştiremediğimiz durumlarla baş etmenin güçlü bir yolu, ‘kabul’den geçer. Evet, kabullenmenin gücünden bahsediyoruz ve hayır, olanları kabul ettiğimizde vazgeçmiş olmuyoruz, kendimizi teslimiyetin güvenli kollarına bırakıyoruz. Neden mi?
Teslim olmak vs. vazgeçmek
Çocukluğunuzdaki çizgi filmleri bir hatırlayın; sopanın ucundan sallanan küçük beyaz bayraktan sonra her şey daha iyi bir hal almıyor muydu? Daha eğlenceli, barışçıl bir ortam oluşmuyor muydu birden, can düşman karakterler bir arada oturup gülüp eğlenmiyor muydu? Beyaz bayrak sallamak size belki ilk bakışta herhangi bir savaşın mağlubu olmayı; dolayısıyla vazgeçmeyi çağrıştırabilir, peki ya aslında öyle olmadığını söylesek? Teslim olmanın ve vazgeçmenin satır aralarına daldığınızda bakış açınız değişebilir…
Teslimiyete huzur ve rahatlama duyguları eşlik ederken vazgeçmek beraberinde umutsuzluk ve yenilgi hissini getirebiliyor. Diğer yandan, teslim olma daha ılımlı veya dengeli hissetme ile ilişkiliyken; vazgeçmek yoğun ve yorucu hissettirebiliyor. Pes etmek, siyah-beyaz bir çözüm gibi; teslim olmak ise yapıcı, ayakları yere basan, etkili bir karar… Yani, teslimiyet, dikkatli bir şekilde değerlendirdikten yani iyice düşünüp taşındıktan sonra atılan bir adım, vazgeçmek ise güçlü, duygusal bir tepki…
Teslim olma, tüm cevaplara sahip olmayabileceğinizi ama başka bir yol olabileceğini bilmektir; vazgeçmek ise yeni olasılıkların önünü kapatır. Teslim olmak ‘buna başka bir açıdan bakalım’ demek iken vazgeçmek, bırakıp gitmektir. Teslimiyet, evreni hayatınıza iyilik, mutluluk, zarafet, yeni insanlar ve yeni fırsatlar getirmeye davet eder; vazgeçmek ise hayatınıza yeni şeylerin akmasını engelleyebilir. Teslim olmak, uygun olduğunda yeni ve daha etkili eylem adımlarını atmaya devam etmeyi içerirken, vazgeçmek tüm enerjinizi oradan almak anlamına gelebilir. Özetle, teslim olmak olayların, durumların, ‘zamanlama’ meselesi ile ilgili olduğunu gösterirken, vazgeçmek ‘ya şimdi ya asla der’.
Bir şeyler yolunda gitmiyorken; stresli, zorlayıcı dönemlerin içerisindeyken, ‘pes etmeye’ çok yakınken teslimiyetin gücünden faydalanmak için yalnızca kabul etmeyi deneyebilirsiniz. Olup biteni yok saymadan ama umudunuzu da yitirmeden, gerçeği reddetmeden, vurdumduymaz olmadan, kontrol edemediğiniz şeyleri ‘kontrol etmeye’ çalışmadan, sadece ‘kabul ederek’ zorlukların üstesinden gelebilecek gücü keşfedebilirsiniz.
Direnmeden kabul etmek neden önemli?
Beklemediğiniz, istemediğiniz, farklı olmasını umduğunuz bir şeyler gerçekleştiğinde direnç göstermek, olanı reddetmek, inkar etmek isteyebilir; kaçınma eğilimi gösterebilirsiniz. Ancak bu, zorluklarla mücadele etmenizi zorlaştıracağı gibi, iyileşme sürecinizi de olumsuz etkileyebilir. Oysa ki kabullenmek:
- Her zorluğun ardındaki dersi, amacı, çıkarımı bulmanıza yardımcı olur.
- Zorluklarla, sorunlarla savaşarak yorulmak yerine onları kucaklamanızı sağlar.
- Başınıza gelenleri yargılamakla zaman kaybetmenizi engeller.
- Daha iyi, daha güzel günlerin gelecekte olduğunu fark etmenizi sağlar; içinizi umutla doldurur.
Her şeyi olduğu gibi kabul etmek, nasıl olması gerektiğine dair beklentilerinizi bırakmak demektir. Bunun yerine, her şeyin olduğu gibi olmasına izin vermektir. Kabul, ‘Bu neden benim başıma geldi?’ sorusunun zıttıdır. Gerçeği değiştirmeye çalışmak, kaybetmeniz garanti olan bir savaştır ve beraberinde acıyı, öfkeyi, kaygıyı getirebilir; bu nedenle kabul etmek teslimiyetle birlikte rahatlama ve sonrası için görü berraklığı sağlar. Ayrıca, kabul gerçek sorunu tanımanıza, yüzleşmenize yardımcı olur ve problem çözmeyi destekler. Örneğin, kariyerinizde mutsuzsanız, mevcut durumunuzun gerçeğiyle yüzleşmeden herhangi bir değişiklik yapmanız imkansızdır. Gerçeği inkar etmek, problem çözmenizi engeller ve daha ciddi, uzun vadeli sonuçlara yol açabilir.
Durumları, olayları ne kadar üzücü ve zorlayıcı olsalar da kabul edebildiğinizde kendinizi, bir şeyleri geliştirmek için daha iyi bir temel oluşturabilirsiniz. Kabulün gücünü bir kez keşfettiğinizde daha anlayışlı, bağışlayıcı olabilir; diğer insanların hatalarını, eksiklerini tolere edebilirsiniz. Olumsuz gelişmeler karşısında daha rahat davranabilir, kabul etmenin gücüyle stresinizi düşük seviyelerde tutabilir, boş yere mücadele etmek, değişime, olana direnmek yerine ‘Bundan sonrasında ne yapabilirim?’ diye düşünmeye başlayabilirsiniz. Öyleyse, kendinizi gerçeklerin ışığına teslim etmeye ve olup biteni yargılamadan, direnç göstermeden kabullenmeye hazır mısınız?
Kabulün gücünü keşfetmenize yardımcı olabilecek diğer yazılarımız için:
Kabul etmek, vazgeçmek değildir: İstemediklerimizi nasıl kabul ederiz?
Kabul etmek, özgürleşmektir: Hem kendini hem başkalarını kabul et
Akışta olmanın gücü: Seçimimiz dışında olan şeyleri kabul edebilmek
Kaybetmenin acısını cesaretle kabul edebilmenin gücü