İnsanlar yaralarını neden ciddiye almaz? Neden üstünü kapatmaya çalışır?
Geçen gün elma keserken dalgınlıkla parmağımı kestim. Bayağı da derinden kesmişim; canım yandı, şaşırdım. “Alt tarafı parmağımı kestim, oldukça gündelik, sıradan bir durum, bu ne acı?” diye de şaşırdım.
Sonrasında yara bandı taktım, çıkardım, yine taktım, sıkıldım, çıkardım, yine taktım, “Artık geçmiştir, çok uzadı” dedim, yine çıkardım. Sonra da o halde kapıya takıp henüz kabuk bağlamamış olan yarayı yine açtım, yine aynı acıyı hissettim ve aydınlandım.
Bu acele neydi? Neden kendime zaman vermiyordum iyileşmesi için? Neden durmuyordum? Şefkatli alanım neredeydi? Neden yokmuş gibi görmezden geliyordum?
Acı mıydı kaçtığım? “Bu küçücük yaradan ne olur? Ben güçlüyüm” mesajı mıydı kendime vermeye çalıştığım? Belki de hepsi.
Ama anladım ki insanın hayatında küçücük yaralar bile önemliydi. İyileşmesi için zaman verilmeli, şefkatle yaklaşılmalıydı ve bu, bir zayıflık göstergesi değildi. Ortada bir gerçek vardı ve bunu kabul edip duruma göre yol alınmalıydı.
Küçücük bir yara bile insanın hayatını ne kadar etkileyebiliyordu. Ya başımızdan geçen büyük yaralar? Bedendeki çok daha büyük incinmeler? Aktif spor hayatında ya da yogada bazen kişiler yanlış hareket sonucu kendilerini sakatlayabiliyorlar. Profesyonel sporcu ya da spora yeni başlamış kişiler diye ayırmayacağım çünkü bence bu durumlara verilen tepkiler kişinin tamamen iç dünyasıyla alakalı.
Çevremde gözlemlediğim kadarıyla birçok kişi yarasını, incinmeyi, sakatlığını görmezden gelip durumun üzerine gidiyor. Kendi sebeplerince spordan ayrı kalmak istemiyor, hayatında sporu öyle bir yere koymuş ki onsuz kendisini eksik ve boş hissediyor ya da “Aman bir şey olmaz” diyerek bir şey yokmuşçasına devam ediyor. Sonuç: Maalesef daha büyük sakatlıklar. İlk başta durumu önemseyip kendisine zaman verseydi aslında çok daha kısa sürede iyileşecekti muhtemelen ama o zamanı vermediği için korktuğu başına geliyor: Spordan, hareketten ayrı kalınan uzunca bir zaman dilimi…
Ya kalp kırıklıkları? Onlar da fiziksel bedenimizde olmasa da, kalbimizde oluşan kocaman yaralar değil mi?
Siz bir kalp kırıklığı yaşadıktan sonra ilk tepkiniz ne oluyor? Neye yöneliyorsunuz? Daha çok kaçma ve üzerini kapatma eğiliminde misiniz, yoksa o acının içinde kalıp şefkatle yaklaşma yoluna mı gidiyorsunuz? Varlığını kabul edip acının içinde kalıp iyileşmesi için kendinize zaman tanıyor musunuz?
Doğrusu yanlışı yok. Sadece seçimler var.
Fakat kendi adıma şunu biliyorum ve bahsettiğim bu minicik örnekle anladım ki insan kendisine zaman vermeyince o yara katbekat bize geri dönüyor. Hatta daha da can yakıcı olabiliyor ve uzun süre bizden ayrılmıyor. Başta görmezden gelip hayatımızı etkilemesine izin vermediğimizi sanarken sonrasında etkisi bizden de büyük oluyor. Bence biriken yaralar hastalıklara yol açan…
Yani ben diyorum ki o yaralar da bizim bir parçamız, deneyimimizin, hayatımızın bir parçası. Onları da bize iyi gelen duygularımız gibi sahiplenelim ve hak ettikleri zamanı tanıyalım. Acı ile neşeyi bir tuttuğumuz zamandır belki hayatı anlayacağımız zaman.
Sevgiyle…
İlginizi çekebilir: Bırakmak ne demektir: Cevap yapraklarını döken bir ağaçta gizli