dummy

İyileşme öyküleri: Patates püresi ve anksiyete

Patates püresi yapmak için mutfaktayım. Patatesler haşlanırken Dee Dee Sharp eşliğinde dans ediyorum. Kaynayan suyun içine azıcık tuz atarken gülümsüyorum. Kedilerim mutfağın bir köşesine kıvrılmış, esneyerek beni izliyor. Mükemmel bir an bu. Her şey yolunda. Kendimi güvende, mutlu ve huzurlu hissediyorum.

dummydummy

Derken, durup dururken, beynim alarm vermeye başlıyor. Bana her an kötü bir şey olabileceğini, hazırlıklı olmam gerektiğini söylüyor. Tehlikede olduğumu haykırmaya başlıyor sonra. “Çabuk! Kötü bir şey olacak!” diye bağırıyor.

Müziği kapatıyorum. Kedilerin iyi olup olmadığını kontrol ediyorum. Ocağın sadece tek düğmesinin açık olduğundan emin oluyorum. Artık kendimi ne güvende ne mutlu ne de huzurlu hissediyorum. Başıma gelebilecek korkunç şeyleri bir bir aklımdan geçirirken, patatesleri gereğinden fazla haşladığımın farkına bile varmıyorum.

Yine de bir şekilde şu patatesleri tencereden çıkarıp soğumaya bırakmayı başarıyorum. Salona gidiyorum, kanepeye oturuyorum ve derin derin nefes alıyorum. Nefes alıp verdikçe, endişelerim de küçülmeye, gözlerime son derece yersiz görünmeye başlıyor.
Tabii, her zaman başıma korkunç şeylerin gelebileceğini biliyorum. Bu olasılığı inkâr ederek yaşamanın mümkün olmadığını da öyle. Ama aynı zamanda, her an bu olasılıklar için tetikte olarak yaşayamayacağımı da biliyorum.

Beni kendi mutluluğuma kendimi fazla kaptırmaktan alıkoyan bir şey var. Doyasıya eğlenmekten, çılgıncasına mutlu olmaktan ya da basitçe, mutfakta Dee Dee Sharp dinleyerek patates püresi yaparken hissettiğim o mükemmel, dengeli ruh halini korumaktan alıkoyan, zehirli bir şey. Bana, teslim olursam, kendimi bırakırsam zarar göreceğimi söyleyen bir şey.

Anksiyete. Eski arkadaşım. Onu kendimden bile iyi tanırım. O hep benimle, varlığını hissetmediğim zamanlarda bile… Pusuda bekliyor. Benimle konuşmaya, bana kendini hatırlatmaya, beni tetikte tutmaya çalışıyor. Beni korumak istiyor. Korunmaya ihtiyacım olmadığında bile. Biliyorum ki, aslında sadece beni hayatta tutmaya çalışıyor.

Fırtınalı bir denizde yüzmeye benzetirdim bu ruh halini eskiden. Dev dalgalarla boğuşurken nefes almaya çalışır, boğulacak gibi olur, paniğe kapılırdım. Göğsüm sıkışır, kalbim çarpar, yüzüm kızarırdı. Ve ben dalgalara karşı koydukça, denizin ortasında bir başıma çırpınmayı sürdürdükçe, sakinleşme şansım da azalırdı.

Meditasyon bana anksiyetemle savaşmamam gerektiğini öğretti. Denizde kıpırtısız durmayı ve dalgaların üzerimden aşarak kıyıya vurmalarını seyretmeyi. Ona teslim olduğumda, göğsümü sıkıştıran şeyi yok saymak yerine ona odaklandığımda, onunla birlikte nefes alıp verdiğimde, onun kendiliğinden gideceğini. Meditasyon bana asla korkmamamı, çünkü anksiyetemin beni öldürmeyeceğini öğretti. Ve eğer istersem, onu sakinleştirebileceğimi.

Mutfağa dönüyorum. Patatesleri bir kâseye alıp nazikçe ezmeye başlıyorum. Kendimi tamamen yaptığım işe adıyorum. Elimin hareketini, patatesin rengini, yüzüme vuran buharı fark ediyorum. Bu farkındalıkla birlikte de, yavaş yavaş, kalp atışlarımın yavaşladığını hissediyorum.

Patatesleri ezmeyi bitirdiğimde biraz karabiber, zeytinyağı ve badem sütü ekliyorum kâseye. Bunu yaparken başka hiçbir şey düşünmüyor, sadece kâseye odaklanıyorum. Sonra büyük tahta bir kaşık yardımıyla hepsini karıştırıyorum. Tam o anda da, göğsümde oturan yaşlı balinanın gitmiş olduğunu fark ediyorum.

Özgürüm. Yeniden müziği açıp dans ederek patates püresinin tadına bakıyorum. Çok lezzetli! Elimde olmadan şarkı söylemeye başlıyorum ve kedilerim bana bakıp mutlulukla esnerken, ağzıma bir kaşık dolusu patates püresi atıyorum.

Bazı yiyeceklerin sihirli olduğunu düşünüyorum. Balkabağının, kuşkonmazın, limon kabuğu reçelinin ve en çok da patates püresinin. Bu güzel yemeği yapabildiğim için kendi kendimi kutluyorum. Bunu yapıyorum, çünkü küçük başarıları kutlamanın, anksiyeteyi savuşturmakta etkili bir yöntem olduğunu biliyorum.

O geri gelecek. Bunu da biliyorum. Ama içim rahat, çünkü büyük fırtınalarla baş edebilecek güce sahip olduğumu kendime çoktan kanıtlamış bulunuyorum. Ve o geri geldiğinde, daha önceki seferlerde hep yaptığım gibi, ikimizi de yatıştırmanın bir yolunu bulacağımı çok iyi biliyorum.

İlginizi çekebilir: İyileşme öyküleri: Yazmak için yazmak

Zeynep Alpaslan: Zeynep Alpaslan 1983’te İstanbul’da doğdu. Hem çocuklar hem yetişkinler için öykü, roman, şiir ve karikatür alanında eserler verdi. Tokyo (2018) isimli ilk çocuk romanı KYÖV Çocuk Edebiyatı ödülünü kazandı. Plüton Sakinleri isimli müzik grubu için şarkı sözleri yazdı. Resimleriyle karma sergilere katıldı. Zeynep kedileri Pogo ve Yoko ile birlikte İstanbul’da yaşıyor, boş zamanlarında resim yapıyor ve kendi çizgi romanlarını yazıp çiziyor.

Anne evi rahatlığında seçimler: Anneler Günü’ne özel içinizi ısıtacak hediye önerileri

“An-ne”; iki hecesine dünyaları sığdıran; güven, sıcaklık, huzur, sevgi ve daha nice güzel duyguyla bizleri kucaklayan, yorgun günlerin ilacı, mutlu anların ortağı, düştüğümüzde koştuğumuz, sevincimizi ilk paylaştığımız o eşsiz kahraman. İki hece ama içinde bir ömür saklayan… Anne demek bir evin kalbi demek, sevgiyle hazırlanmış sofralar, kahve fincanında biriken mutlu anılar, bir koltukta kurulan huzur, sıcak bir evin rahatlığı demek. Çünkü bir annenin dokunduğu her şey, dünyayı biraz daha yaşanır kılar. İşte bu yüzden Anneler Günü yaklaşırken bu yıl onlara sadece bir hediye değil, hissettirdikleri o tarifsiz sıcaklığı, huzuru, ‘anne evi rahatlığını’ hediye etmek gerek. Ne de olsa her şeyin en iyisini, güzelini, rahatını, konforlusunu hak eden onlar.



Geçmişten günümüze dönüşümler geçirmiş olsa da bu özel ve anlamlı günün değişmeyen en önemli özelliği, kalbimizde ayrı bir yeri olan annelerimizi onurlandırmak için bir fırsat sunuyor oluşu. Şüphesiz ki annelerimizin bize kattığı güzellikleri bir güne sığdırmak mümkün değil ama bu özel günde özenle seçeceğimiz küçük bir hediye, onların bizim için ne kadar değerli olduğunu hissettirmek için şahane bir fırsat olabilir. Önemli olan, seçtiğimiz hediyeye sevgimizi katmak; tıpkı onların her lokmaya, her bakışa kattığı sevgi gibi. İşte birkaç sıcak öneri:

‘Anne kucağı’ gibi: Konforu eve taşıyacak hediyeler

Anne kucağının o benzersiz sıcaklığı, en zor zamanların bile en güzel ilacı değil mi? Ve evet aslında hiçbir hediye tam anlamıyla o sıcaklığı vermeye yetmez ama yine de biraz da olsa yaklaşabilir. Film keyfi için sıcacık ve yumuşacık bir battaniye, polar bir sabahlık, rahat terlikler, evin her köşesini anne sıcaklığına büründürecek ev tekstili ürünleri, yastıklar, kırlentler ve çok daha fazlası ile annelerinize bu Anneler Günü’nde huzur ve konforu hediye edebilirsiniz.

‘Anne eli değmiş’ gibi: Kişisel bakım ürünleri

Annelerimizin dokunduğu her yeri güzelleştirdiği aşikar… ‘Anne eli değmiş gibi’ dendiğinde her ne kadar lezzetli yemekler akıllara gelse de, bir atkının düğümünde, bir buklenin düzeltilmesinde de aynı özen var. Bazen son bir anne dokunuşu her şeyi bambaşka yapabilir. Annenizin kendisine de en az başkalarına gösterdiği kadar şefkatle ve özenle yaklaşması için kişisel bakım ürünlerinden şahane hediyeler seçebilirsiniz. Parfümler, cilt bakım ürünleri, saç şekillendiriciler, makyaj setleri ve çok daha fazlası bu özel günde annenizin yüzünde güller açtırabilir.

‘Annemin tarzı’ gibi: Zamansız, şık ve özel parçalar

Bazı parçalar vardır, bize hep annemizi hatırlatır. Onun yıllardır severek taşıdığı bir fular, özel günlerde takındığı bir broş ya da gençliğinden kalma bir ceket… Şimdi, o hatıraların yanına çok daha özellerini eklemenin tam zamanı. Zarif elbiseler, şık altın takılar, birbirinden güzel aksesuarlar, rahat ayakkabılar, yazlık kombinlerini tamamlayacak parçalar ve çok daha fazlası Anneler Günü’nde harika hediyelere dönüşebilir.

‘Anne sofrasından fırlamış’ gibi: Sofralara renk ve lezzet katan detaylar

Anne sofrası; her tabakta ayrı bir hikaye, her kasede ayrı bir emek ama hepsinde aynı lezzet. Kimi zaman dört gözle beklenen bayram sofralarının, kimi zaman okuldan eve dönüşte karşılayan leziz yemeklerin yıldızı annelerin sofralarını daha da güzelleştirecek, mutfakta geçirdikleri zamanları kolaylaştıracak pratik ve şık ürünler harika hediyeler olmaz mı? Şık yemek takımları, renkli masa örtüleri, kahve makineleri, mutfak robotları, airfryer’lar ve çok daha fazlası tek bir tık uzağınızda.

Pazarama’da ‘anne evi rahatlığında’ alışveriş

Annenize hissettirmek istediğiniz tüm bu duygular, bir hediyeye sığabilir mi? Belki tam olarak değil, ama Pazarama’da, onun kalbine dokunacak seçenekler sizi bekliyor.

Pazarama, binlerce ürün seçeneği, avantajlı fiyatlar, çok kanallı erişim imkanı ve güvenli ödeme alternatifleriyle size anne evi rahatlığında bir alışveriş deneyimi sunuyor. Bir hediye seçin, içine sevginizi katın ve annenize onu ne kadar çok sevdiğinizi bir kez daha gösterin. Aradığınız her şey Pazarama’da.

Ayrıca Anneler Günü’ne özel şahane kampanyalar da sizi bekliyor. Pazarama üzerinden yapacağınız 750 TL ve üzeri alışverişlerde geçerli “HEDIYE125” kupon kodu ile 125 TL indirim fırsatı yakalayabilir, eğer Pazarama Plus üyesi iseniz aynı tutardaki alışverişleriniz için “PLUS200” kupon kodunu kullanarak 200 TL’lik özel indirimden faydalanabilirsiniz. Hepsi ve daha fazlası için hemen tıklayın, tam anneme göre’ diyeceğiniz hediyeleri kaçırmayın.  Her şeyin en iyisini hak eden anneler için, bu Anneler Günü’nde sadece bir hediye değil, bir “teşekkür” armağan edin.

*Bu yazı Pazarama katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale
whatsapp