X

İyileşme öyküleri: Patates püresi ve anksiyete

Patates püresi yapmak için mutfaktayım. Patatesler haşlanırken Dee Dee Sharp eşliğinde dans ediyorum. Kaynayan suyun içine azıcık tuz atarken gülümsüyorum. Kedilerim mutfağın bir köşesine kıvrılmış, esneyerek beni izliyor. Mükemmel bir an bu. Her şey yolunda. Kendimi güvende, mutlu ve huzurlu hissediyorum.

Derken, durup dururken, beynim alarm vermeye başlıyor. Bana her an kötü bir şey olabileceğini, hazırlıklı olmam gerektiğini söylüyor. Tehlikede olduğumu haykırmaya başlıyor sonra. “Çabuk! Kötü bir şey olacak!” diye bağırıyor.

Müziği kapatıyorum. Kedilerin iyi olup olmadığını kontrol ediyorum. Ocağın sadece tek düğmesinin açık olduğundan emin oluyorum. Artık kendimi ne güvende ne mutlu ne de huzurlu hissediyorum. Başıma gelebilecek korkunç şeyleri bir bir aklımdan geçirirken, patatesleri gereğinden fazla haşladığımın farkına bile varmıyorum.

Yine de bir şekilde şu patatesleri tencereden çıkarıp soğumaya bırakmayı başarıyorum. Salona gidiyorum, kanepeye oturuyorum ve derin derin nefes alıyorum. Nefes alıp verdikçe, endişelerim de küçülmeye, gözlerime son derece yersiz görünmeye başlıyor.
Tabii, her zaman başıma korkunç şeylerin gelebileceğini biliyorum. Bu olasılığı inkâr ederek yaşamanın mümkün olmadığını da öyle. Ama aynı zamanda, her an bu olasılıklar için tetikte olarak yaşayamayacağımı da biliyorum.

Beni kendi mutluluğuma kendimi fazla kaptırmaktan alıkoyan bir şey var. Doyasıya eğlenmekten, çılgıncasına mutlu olmaktan ya da basitçe, mutfakta Dee Dee Sharp dinleyerek patates püresi yaparken hissettiğim o mükemmel, dengeli ruh halini korumaktan alıkoyan, zehirli bir şey. Bana, teslim olursam, kendimi bırakırsam zarar göreceğimi söyleyen bir şey.

Anksiyete. Eski arkadaşım. Onu kendimden bile iyi tanırım. O hep benimle, varlığını hissetmediğim zamanlarda bile… Pusuda bekliyor. Benimle konuşmaya, bana kendini hatırlatmaya, beni tetikte tutmaya çalışıyor. Beni korumak istiyor. Korunmaya ihtiyacım olmadığında bile. Biliyorum ki, aslında sadece beni hayatta tutmaya çalışıyor.

Fırtınalı bir denizde yüzmeye benzetirdim bu ruh halini eskiden. Dev dalgalarla boğuşurken nefes almaya çalışır, boğulacak gibi olur, paniğe kapılırdım. Göğsüm sıkışır, kalbim çarpar, yüzüm kızarırdı. Ve ben dalgalara karşı koydukça, denizin ortasında bir başıma çırpınmayı sürdürdükçe, sakinleşme şansım da azalırdı.

Meditasyon bana anksiyetemle savaşmamam gerektiğini öğretti. Denizde kıpırtısız durmayı ve dalgaların üzerimden aşarak kıyıya vurmalarını seyretmeyi. Ona teslim olduğumda, göğsümü sıkıştıran şeyi yok saymak yerine ona odaklandığımda, onunla birlikte nefes alıp verdiğimde, onun kendiliğinden gideceğini. Meditasyon bana asla korkmamamı, çünkü anksiyetemin beni öldürmeyeceğini öğretti. Ve eğer istersem, onu sakinleştirebileceğimi.

Mutfağa dönüyorum. Patatesleri bir kâseye alıp nazikçe ezmeye başlıyorum. Kendimi tamamen yaptığım işe adıyorum. Elimin hareketini, patatesin rengini, yüzüme vuran buharı fark ediyorum. Bu farkındalıkla birlikte de, yavaş yavaş, kalp atışlarımın yavaşladığını hissediyorum.

Patatesleri ezmeyi bitirdiğimde biraz karabiber, zeytinyağı ve badem sütü ekliyorum kâseye. Bunu yaparken başka hiçbir şey düşünmüyor, sadece kâseye odaklanıyorum. Sonra büyük tahta bir kaşık yardımıyla hepsini karıştırıyorum. Tam o anda da, göğsümde oturan yaşlı balinanın gitmiş olduğunu fark ediyorum.

Özgürüm. Yeniden müziği açıp dans ederek patates püresinin tadına bakıyorum. Çok lezzetli! Elimde olmadan şarkı söylemeye başlıyorum ve kedilerim bana bakıp mutlulukla esnerken, ağzıma bir kaşık dolusu patates püresi atıyorum.

Bazı yiyeceklerin sihirli olduğunu düşünüyorum. Balkabağının, kuşkonmazın, limon kabuğu reçelinin ve en çok da patates püresinin. Bu güzel yemeği yapabildiğim için kendi kendimi kutluyorum. Bunu yapıyorum, çünkü küçük başarıları kutlamanın, anksiyeteyi savuşturmakta etkili bir yöntem olduğunu biliyorum.

O geri gelecek. Bunu da biliyorum. Ama içim rahat, çünkü büyük fırtınalarla baş edebilecek güce sahip olduğumu kendime çoktan kanıtlamış bulunuyorum. Ve o geri geldiğinde, daha önceki seferlerde hep yaptığım gibi, ikimizi de yatıştırmanın bir yolunu bulacağımı çok iyi biliyorum.

İlginizi çekebilir: İyileşme öyküleri: Yazmak için yazmak

Zeynep Alpaslan: Zeynep Alpaslan 1983’te İstanbul’da doğdu. Hem çocuklar hem yetişkinler için öykü, roman, şiir ve karikatür alanında eserler verdi. Tokyo (2018) isimli ilk çocuk romanı KYÖV Çocuk Edebiyatı ödülünü kazandı. Plüton Sakinleri isimli müzik grubu için şarkı sözleri yazdı. Resimleriyle karma sergilere katıldı. Zeynep kedileri Pogo ve Yoko ile birlikte İstanbul’da yaşıyor, boş zamanlarında resim yapıyor ve kendi çizgi romanlarını yazıp çiziyor.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale