X

İyi hissettiren evler yaratmak için dikkat etmeniz gereken 8 nokta

Bir mekana girdiğimizde beynimiz 5 duyumuzu kullanarak algıladığı verilerle mekan hakkında bilgi toplar ve bunu duyguya dönüştürür. Kısa süre içinde bulunduğumuz mekan ya bize iyi hissettiriyordur ya da keyifsiz hissetmemize yol açıyordur. O yüzdendir ki vakit geçirdiğimiz mekanlar hayat kalitemiz üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.

Bir mekanın bize olumlu hisler vermesi için içindeki mobilyaların yerleşimi kadar, objelerin seçimi ve konumu, kullanılan tekstillerin ve kumaşların dokuları, aydınlatmaların dengesi, bütünlüğü sağlayan renklerin ahengi, doğaya davetkarlığı, doğalı kullanımı, kokuları ve sesleri de önemlidir.

Hepimiz, yaşam ve çalışma alanlarımızın, evlerimizin kendimizi en iyi hissetmemizi sağlayacak şekilde olmasını isteriz. Aslında evlerimizde uygulayacağımız küçük dokunuşlarla iyi hissettiren yaşam alanları yaratmak hiç de zor değil.

İşte size genel birkaç ipucu…

1. Evimizin girişi, bizim kimliğimiz

Evimizin girişi, kimlik kartı gibidir. İçeriye girenlere, ev sahipleri konusunda her zaman ilk izlenimi verir. Eve gelen yaşam enerjisi de buradan eve girer. Biz bu enerjiyi evimize nasıl alıp, nasıl karşılarsak o, evin içinde o şekilde dolaşarak olumlu etkisini yayacaktır. Rahatça ve engelsiz bir şekilde evimizin içinde akabilmesi için girişlerimizi mümkün olduğu kadar davetkâr, düzenli, ferah ve iyi aydınlatılmış şekilde dekore etmeliyiz. Taze çiçeklerle, doğal mumlarla, güzel kokularla donattığımız bir giriş, içeriye adımımızı attığımız andan itibaren kendimizi de misafirlerimizi de iyi hissettirir.

2. Karışık oda, dağınık bir zihin

Her yeni güne başlarken kendimizi enerjik ve keyifli hissetmeliyiz. Ancak bunu sürekli karışık ve dağınık bir evde gerçekleştiremeyiz. Her gün farkında olmadan evin bazı rahat ulaşılabilir köşelerinde muhakkak bir şeyler biriktirmeye meyilliyizdir. Hepimiz elimize geçen, o anda nereye koyacağımızı bilemediğimiz evrak, gazete, oyuncak, kitap, fiş, fatura gibi eşyaları çeşitli yerlere koyarak istiflemeye başlarız. Burası bir mutfak masası, çalışma masası, antredeki giriş konsolu olabilir.

Ancak bu dağınıklık bir süre sonra bulunduğumuz mekanda rahat akması gereken enerjiyi bloke eder. Karışık bir oda veya köşe, karışık bir zihne, verimsiz çalışmaya, strese neden olur. Üzerimizde farkında olmadan baskı yaratır. O yüzden düzeni her daim sağlayabilmek için gerekli ihtiyaçları listelemekten başlamak en iyisidir. Dosyalar, kutular, sepetler, hatta ihtiyaca yönelik kitaplık ve dolapları kullanarak enerjimizi daha sabahtan tüketen dağınıklıktan kurtulmalıyız.

3. Samimi bir ortam

Bir mekanın kullanımına oranla çok yüksek tavanlı veya çok büyük olması kendimizi rahatsız hissetmemize yol açar. Oturma gruplarımız, evimize gelen misafirlerimiz arasında sıcaklık ve uyumlu bir paylaşım yaratabilmelidir. Bunun için koltuklarımızı birbirinden uzak konumlandırmamalıyız. Hepimiz birbirimizi rahatça duymalı ve görmelidir. Çok geniş ya da yüksek tavanlı salonlarda kendimizi pek rahat hissedemez, bir köşeye geçmek isteriz. Mekânımız insani boyutlardan çıktığında yaşadığımız his işte bu güvensizliktir. Büyük salonumuz varsa birkaç tane oturma grubu ile sohbet köşesi oluşturabilir, karanlık köşeler kalıyorsa da ayaklı aydınlatma elemanlarından destek alarak sıcak bir mekân yaratabiliriz.

Ancak bir mekanı gereğinden fazla eşyayla doldurmak da enerjinin akışını engeller. O yüzden gerçekten ihtiyacımız olan, fonksiyonel, boyutları mekanımızla dengeli seçimler yapmak gerekir.

4. Dekoratif objeler, tablolar ve aynaların gücü

Evimize yerleştirdiğimiz objelerle her daim iletişim içinde olduğumuzu unutmayalım. Olumsuz enerjili resimlerden, agresif şekillerden evimizin tüm mekanlarında kaçınmalıyız. Evimizde yaşarken bize huzur ve ilham verecek, iyi hissettirecek objeler, görseller, tablolar seçmeliyiz. Etrafımız bize neşeyi, bereketi, güzel duyguları çağrıştıran eşyalarla sarılı olmalı. Bunlar güzel geçen bir tatilden almış olduğumuz bir obje, çok sevdiğimiz bir arkadaşımızın bizi mutlu eden bir hediyesi, baktığımızda gülümseten aile fotoğrafları olabilir. Sevmediğimiz, bize iyi gelmeyen eşyaları ve objeleri kaldırmaksa daha iyi olur. Evimizin ihtiyaçlarını karşılamayı geciktirmemeli, kırık dökük eşyalar, boyası kabarmış duvarlar, yanmayan ampuller, tıkalı tesisatlar gibi durumlar varsa hemen elden geçirmeliyiz.

Evimizde kullandığımız aynanın neyi yansıttığı önemlidir. Ayna neyi yansıtıyorsa bu enerji ikiye katlanacaktır. Doğru yere astığımız bir ayna, güzellikleri, bereketi artırırken, yanlış yere astığımızda ortamımızda negatif enerjiye, gerginliklere sebep olur. Salonumuzdaki pencereden görünen güzel manzarayı yansıtan ayna bu hoş görüntüyü yaşam alanımıza daha fazla dâhil ederek pozitif enerjiyi artırır. Yemek masamızın yan duvarına astığımız, masayı yansıtan bir ayna ile de evimizdeki bereketi, bolluğu artırmış oluruz. O yüzden ayna deyip geçmemek lazım.

5. Elektromanyetik alanlardan mümkün oldukça uzakta

Hiç şüphesiz ki modern dünyada artık evimizin her köşesinde elektromanyetik alan yaratan bir sürü alet kullanıyoruz. Cep telefonları, bilgisayarlar, wi-fi cihazları evlerimizin her köşesinde bize kolaylık sunsa da gizlice strese ve sağlık problemlerine de yol açabiliyor. Elektronik aletleri mümkün olduğunca azaltmak en iyisi ama işe en azından yatak odalarımızdan başlayabiliriz. Elektrikle çalışan radyolu çalar saatleri başımızdan mümkün olduğunca uzak tutmalı ve mümkünse pille çalışanları tercih etmeliyiz. Cep telefonlarımızı kapatıp başucumuzda bulunan eski usul telefonlara yönlendirebiliriz. Elektrikli battaniye kullanıyorsak, yatağa girerken fişini çekmeliyiz. Vücudumuzun manyetik alanı, dünyamızın manyetik alanıyla her daim uyum içinde olmalıdır. Ancak kullandığımız aletlerin yaydığı elektromanyetik dalgalar bu alanı bozduğundan uyku düzenimizi ve sağlığımızı olumsuz anlamda etkilerler.

6. Doğal malzemelerin kullanıldığı doğaya yakın yaşam alanları

Şehir hayatı bizi doğadan koparır, uzaklaştırır. Oysaki hepimizin zaman zaman doğayla bağ kurmaya, şarj olmaya ihtiyacı vardır. O yüzden evimizde kullanacağımız bütün mobilyaların, objelerin, kumaşların, dokuların dengeli ve natürel bir ortam yaratması en idealidir. Seçtiğimiz aksesuarların ve mobilyaların, yaşam enerjisinin akışını kolaylaştıran, yumuşak, yuvarlak hatlı, kıvrımlı olmalarına özen göstermeliyiz.

7. İlham ve neşe yükselen bir ev

Doğal taşlar, enerjimizi yükselten, modumuza göre kullanabileceğimiz aromaterapi mumları, enerjiyi temizleyen tuz lambaları, hayatımızın mottosu cümlelerden oluşan olumlama çerçeveleri, doğayı evimize taşıyan canlı bitkilerimizle kişiselleştirdiğimiz yaşam alanlarımız olumlu yaşam enerjilerini, her daim bereketi, sağlığı, gelişmeyi çeker.

Doğal ışığı bol bol kullanmak, her gün yaşam alanlarımızı havalandırıp temiz havayı içeri almak gibi basit rutinler enerjiyi tazeler. Kokular ve sesler de bir mekanın tanımlanmasında oldukça etkilidir. Güzel bir müzik, evimizde çocuklarımızın veya arkadaşlarımızın kahkahaları, mis gibi kokan bir kek her daim evimizin enerjisini yükseltir.

8. Evimizin şifacısı sevgi ve şükür duyguları

Şükretmek şifayı da beraberinde getirir. Evlerimiz de canlı varlıklar ve bizimle birlikte zaman içinde değişiyor, şekilleniyor, bizimle yaşıyorlar. O yüzden evimize girerken ve çıkarken de teşekkür etmeyi unutmamak lazım (“Şükür evimdeyim”, “Evim, evim, güzel evim” gibi). Bize böyle korunaklı bir yer sağladığı, bizi sarıp sarmaladığı için, güven içinde bizi yaşattığı için… Evimizi sevdiğimiz sürece, evimiz de bizi ve sevdiklerimizi hayatımızın her alanında desteklemeye devam eder. Spiritüel anlamda arınma sağlayan adaçayı gibi bitkileri tütsü şeklinde yakarak, dumanını evimizin her köşesinde, dolap içlerinde gezdirebilir, arada sırada beyaz sirkeli su ile kapı, pencere gibi en çok tutulan alanları silerek negatif enerjileri de temizleyebiliriz.

Unutmayalım ki mekanlar da insanlarla beraber yaşar ve nefes alır… İçinde yaşanılmayan bir ev zamanla yıkık dökük bir hale gelirken, içinde yaşanmaya başladığında canlı bir hale bürünür. Mekânlarımızı yaşatmak, sevmek, onlarla ilgilenmek, ihtiyaçlarını karşılamak, dengeli tutmak önceliğimiz olmalı ki onlar da onlara verdiğimiz olumlu enerjiyi bize yansıtsınlar.

İlginizi çekebilir: Evinizin konumu Feng Shui’ye uygun mu: Nelere dikkat etmelisiniz?

Bahar Gücüyener Pardorokes: 1970 yılında İstanbul’da doğan Bahar Pardorokes Notre Dame de Sion Fransız Kız Lisesinin ardından Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldu. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde yüksek Lisans eğitimini tamamladıktan sonra 2012 senesine kadar çeşitli mimari ofislerde, yurt içi ve yurt dışı projelerde, daha sonra da kendi mimarlık şirketinde aktif olarak çalıştı. 2013 senesinden itibaren ise kişileri, yaşadıkları mekânlar ile uyumlayarak mekânları düzenleme fikri gelişmeye başladı… 2013 senesinden itibaren mesleki bilgisine, Feng Shui öğretisini eklemeye karar verdi. Önce IFSA (International Feng Shui Association) Türkiye temsilcisi Master Esra Koyuncu’nun eğitimlerini tamamladı. Daha sonra Grand Master Raymond Lo’dan Klasik Feng Shui, Çin Astrolojisi ve I Ching eğitimlerini alarak danışmanlık derecesi kazandı. Y. Mimar Banu Olcay Akkiprik ile beraber “madeinfengshui” şirketini kurdu. O günden beri, ev ve işyerlerine, profesyonel Feng Shui danışmanlık hizmeti vermeye devam ediyor, mekânları, sahipleriyle dengeli hale getirmeye çalışıyor. “Aynı Feng Shui uzmanı gibi mimarın da amacı yaşanılan mekânları iyi işlev görecek şekilde tasarlamak, her mekânda var olacak faaliyete uygun dekorasyon ve düzenleme sağlamaktır. Yaşadığımız mekânlarda, yaşam enerjisini yok saymamız mümkün değil. Bu enerjinin, mekân içinde mükemmel şekilde akması, içinde yaşayanlara da mutluluk sağlık, denge getirir. Bütün tarihsel süreçte ve şimdi günümüzde yine hepimiz, huzur ve mutluluk peşinde değil miyiz?”

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale