İyi hissetmek zorunda mıyız: “Üretilmiş stres” nedir, bize ne yapar?
İyi hissetmek de, popülerleşen her kavram gibi zamanla içi boşalmaya ve maksadından uzaklaşmaya mahkum görünüyor. İyi hissetmek ya da pozitif olmak, her ne olursa olsun gülümsemek veya acı, öfke, korku, kaygı gibi gerçek ve her biri çok kıymetli olan çeşit çeşit duyguyu yok saymak demek değildir. Yüzeysel bakıldığında haz düşkünlüğü ya da hedonizm gibi algılanabilir, fakat ondan da oldukça uzaktır.
İyi hissetmek, öncelikle pragmatist (faydacı) bir yaklaşımdır. Bize faydası dokunmayan, gerçekte varolmayan, tamamen kendi iç seslerimizle ürettiğimiz “üretilmiş stres”e karşı bir tutumdur. Üretilmiş stresimizi fark edip gerçek streslerden ayırmadığımız sürece, ne mutluluğu ne de acıyı layıkıyla yaşayabiliriz.
Üretilmiş stres nedir?
Olaylara, durumlara ya da kişilere bakış açımızla, bizzat bizim tarafımızdan “üretilmekte olan” stres diyebiliriz. Zihnimizde, sahte bir stres üretiyoruz ve bütün bedenimiz, hormonlarımız, duygularımız, kararlarımız vb. bizim tarafımızdan üretilen sahte strese göre şekillenip gerçeklik kazanıyor.
Düşüncelerimiz, hayatı algılama ve yorumlama biçimimiz, bizi ya bir stres üreticisine ya da çevresine neşe ve ferahlık dağıtan bir yaşam güneşine çevirebilir! Kabul etmesi zor olsa da, evet, bu bizim bakış açımıza bağlı.
Üretilmiş stres, karşılaştığımız şey her ne ise, onu tehditkar tarafından ele almaktan kaynaklanır. Kişi tarafından olabilecek en kötü senaryolar tasarlanır ve gerçekleşme ihtimali en yüksek olanlarmış gibi algılanır. İnandığımız şey gerçek olur.
Bu bakış açısıyla olumsuz yorumladığımız her şey, üzerinde düşündükçe büyür, büyüdükçe negatif etkileri artar ve sonuçta ya fiziksel hastalıklar olarak ya da yaşam tarzı problemleri olarak yeniden karşımıza çıkar.
Uykusuz geceler, sebepsiz gerginlikler başlar. İlişkilerimizde sorunlar yaşarız. Dünya gittikçe daha kaotik ve çözümsüz görünür, umutsuzluk ve karamsarlık hissetmeye başlarız. Bu dünyada mutlu olmak gerçek dışıymış gibi gelir.
Kişinin üretilmiş stres seviyesini fark etmesi ve bunun üzerinde bilimsel tekniklerle çalışması, yaşam kalitesinde ve motivasyonunda harika sonuçlar yaratabiliyor.
İyi hissetmek zorunda değiliz elbette. Fakat olumsuz tutumlar her zaman kişiyi olduğundan daha kötü bir noktaya çeker. Haklı ya da haksız olmayı bir kenara bırakıyorum, olumsuz tutumların zararı vardır ve faydası yoktur. Üretilmiş stresle yaşamak, bize kötü hissetmekten başka çare bırakmaz.
Üretilmiş stresinizden kurtulduğunuzda, günlük hayatınızın çok büyük bölümünde zaten iyi hissederek yaşayabileceğinizi fark edersiniz.
Şimdi, başlıktaki soruyu değiştirip yeniden soruyorum o halde: Kötü hissetmek zorunda mıyız?
Görüşmek üzere!
İlginizi çekebilir: Öldürmeyen acı güçlendirir mi: Acıdan iyi hissetmeye giden yollar