Estetik ile ilgili herkesin farklı standartları vardır. Güzelliği tarif etmek ise herkes için her zaman zor olmuştur. Hayatımız boyunca neleri güzel bulduğumuz ve neleri bulmadığımızla ilgili kendimize ait fikirler ediniyoruz. Fakat yıllar geçtikçe biz ve görünümlerimiz, toplumun modaya uygun olarak tabir ettiği birkaç kıyafetin bir araya gelmesiyle kısıtlı kalamayacağını fark ettikçe, güzellik algımız değişti.
Geçen yıl Dove’un yaptığı #ChooseBeautiful reklam kampanyası, genel olarak herkesi bu konuyla ilgili fazlasıyla etkiledi. Kampanya sayesinde farklılıklarımıza rağmen hepimizin en az bir ortak noktası olduğunu fark ettik: Güvensizlik. Hepimiz bunu farklı şekillerde ve farklı derecelerde yaşıyoruz. Dünyada kendinden emin insanlar olduğu kadar, öz güven sorunu yaşayanların da var olduğu bir gerçek.
Öz güvenin neden kaynaklandığını merak etmeye başladığımızda ve kelimenin sözlük anlamını araştırmakla işe koyulmamız gerekiyor. TDK’ya göre öz güven; “İnsanın kendine güvenme duygusu.” anlamına geliyordu.
Peki bize olduğumuz insanı takdir etmeyi ve dışarı çıkıp herhangi bir zarar görme riskinden veya yargılanmaktan korkmadan tamamen kendimiz olmayı kim öğretiyor?
Güzel giyinmiş birine bakarak onu güzellik kriterlerimize göre değerlendirmek yapması zevkli bir şey, sanki hepimiz Kardashianlar’dan birinin gardırobuna ya da şık bir görüntüye sahip olmak için doğru ve gerekli bütün kıyafetleri satın alma yetisine sahipmişiz gibi.
Yüzde yüz öz güvene sahip olan insanlar, bize her zaman şaşırtıcı gelmiştir. Böyle insanların kendilerini ne kadar rahat ve iyi hissettiklerini kolaylıkla fark edebilirsiniz. Nedeni yürüyüş şekilleri ya da konuşurken sergiledikleri hal ve tavırlar olabilir. Bedenimizin tüm noktalarını, içimizden gelenle dış görüntümüzün uyuşacağı şekilde birleştirmekte zorlandığımız birçok an oluyor. Fakat kendinden emin görünen insanlar için kendilerine bakan kalabalıkların arasında yürümek oldukça kolay görünüyor.
İlgili yazı: Özgüven kazanmak için vazgeçmeniz gereken 6 alışkanlık
Belki de bu insanların görünümleri üstünde bir hakimiyetleri vardır ve sadece görülmesini istedikleri yönlerini gösteriyorlardır. Hepimizin yataktan çok zor kalktığı günler olmuştur. Bu yüzden battaniyeyi üstümüzden atmayı başarabildiğimizde, daha şık giyinmek için çaba sarf edebileceğiz.
Gerçek şu ki, “Ne giyiyorsak oyuz!” fikri sıklıkla yanlış anlaşılmakta. Tepeden tırnağa kusursuz görünmelerine rağmen mutsuz hisseden insanlar var. Çünkü günün sonunda, kendinizden ne kadar emin hissederseniz hissedin, mutlaka dış dünyayla bir bağlantınız olacaktır.
Bu yüzden, belki de iyi görünmekle gerçekten iyi hissetme arasında, dış dünyaya ne kadar mükemmel olduğumuzu gösterme değil de kendimizi daha yükseğe taşımak için ortaya koyduğumuz çabalara dair bir bağ vardır. Bu ise daha çok kendimize, bedenimize ve artık çok sık kullanılan tabirle tapınağımıza karşı nasıl davranacağımıza karar vermek ile ilgili bir durum.
Değerli film yıldızı Gabourey Sidibe’in de belirttiği gibi:
‘İnsanlar her zaman sahip olduğum öz güvenin nereden geldiğini sormuştur. Bense bunun kendimden geldiğini söylerim. Bir gün, güzel olduğuma karar verdim ve hayatımı hep güzel bir kızmışım gibi sürdürdüm… Bunun, dışarıdaki dünyanın sizi nasıl algıladığıyla hiçbir ilgisi yok. Önemli olan sizin ne gördüğünüz. Bedeniniz sizin tapınağınız, evinizdir, ve onu dekore edecek olan da sizsiniz.’
Eğer evimiz, kalbimizin bulunduğu yerse, sanırım yapmamız gereken şey de kendimizi severek kalbimizin her daim doğru yerde olduğunu hissetmek olacaktır.
Kaynak:
lifehack.org