X

İsveçlilerin lagom felsefesiyle tanıştınız mı: Lagom felsefesiyle yaşam için 6 öneri

Geçtiğimiz hafta İsveç’teydim ve oradan buraya cebimde bir kelimeyle geldim: Lagom. “Lagom” kelimesi İsveç’in temel taşı diyebilirim; anlamı “ne çok az, ne çok fazla”, “olması gerektiği kadar”. Bugünlerde hepimizin sıkça rast geldiği ve kulağımıza çalınan sadelik akımı buralara gelmeden İskandinav sahillerini vuralı çok seneler olmuş. Lagom’u, dengeli bir yaşam sürme felsefesi olarak da tanımlayabiliriz: Kendini sevdiğin şeylerden mahrum bırakmadan ihtiyacından fazlasını tüketme. Instagram’ımda 10 günlük yeni bir #denizlechallenge başlattım, bu seferki challenge’ım “lagom” felsefesi üzerine olacak.

Aslında biz de Türkçe’de de “azı karar” deriz, ama böyle söylememize rağmen içini pek dolduramayız. Evlerimiz kullanmadığımız eşyalarla dolu, kıtlık çıkacakmışçasına her şeyi yedekliyoruz, yapılacaklar listemiz bile o kadar dolu ki ne kendimize, ne de sevdiklerimize istediğimiz kadar zaman ayırabiliyoruz. Peki, lagom felsefesi neler içeriyor?

Yapılacaklar listenizi gerçekçi hazırlayın

Lagom, “ne az, ne çok” anlamına geliyor, o yüzden yapılacaklar listenizi bu felsefeyle gözden geçirin. Yapabileceğinizden daha fazlasını listenize ekleyerek, sürekli listeden yapamadıklarınızı düşünerek kendinizi suçlayıp, üzerinizde baskı yaratmayın. 

Mola verin

İsveççede herhalde ilk tanıştığım kelime “fika” idi. Fika, kahve molası olarak adlandırılabilir. Günün her saatinde yapılabilir. Fika yapmak o kadar yaygın bir durum ki, işyerlerinde bile belirlenmiş fika saatleri mevcut. Bu konuda yapılan bir araştırmada (1) iş yerinde verilen sabah molalarından sonra çalışanların daha enerjik, konsantre ve daha motive olmuş hissedebildiklerini ve baş ağrısı ve bel ağrıları gibi rahatsızlıkları yaşama olasılıklarının daha düşük olduğu ortaya çıktı.

Bunun için çalışırken pomodoro tekniğini kullanabilirsiniz. Bu çalışma tekniği, Francesco Cirillo tarafından bulunmuş. Neden ismi Pomodoro? Pomodoro İtalyanca domates anlamına geliyor, bu yöntemde süre tutarak çalışıldığı için mutfak zamanlayıcılarının domates olan şekline atıfta bulunuyor. Özellikle dikkatiniz sürekli dağılıyorsa ve mola vermeyi unutuyorsanız bu yöntemi deneyebilirsiniz. Bu yöntemi evinizi toplarken de kullanabilirsiniz, rapor hazırlarken de. Pomodoro yöntemi nasıl işliyor? 

  • İlk önce sadece yapmak istediğiniz görevi belirliyorsunuz.
  • Dikkat dağıtıcıları ortadan kaldırarak sadece o görev için 25 dakika çalışıyorsunuz.
  • Sonra 5 dakika mola veriyorsunuz.
  • Bu şekilde 4 set çalıştıktan sonra 15-30 dakikalık daha uzun bir mola verebilirsiniz. 

Bu sayede, dikkat dağıtıcılar olmadan daha verimli bir şekilde çalışıyorsunuz. Pomodoro tekniğinin kilit noktası, 25 dakikalık bölümlerde sadece çalışmak, molalarda ise gerçekten mola vermek. 25 dakika boyunca telefonunuz dahil hiçbir şeyle ilgilenmemeniz ve seansı bölmemeniz gerekiyor.

Ayrıca bu yöntem sayesinde işlerinizin alacağı zamanı tahmin etmedeki yeteneklerinizi ölçebilirsiniz. Bu konuda gerçekçi misiniz, yoksa size gerekli zamandan daha az bir zaman harcayacağınızı mı sanıyorsunuz? Bu yöntemi kullandıkça, zaman yönetiminde gitgide geliştiğinizi görebilirsiniz. 

Kapsül bir gardırop oluşturun 

Geçenlerde okuduğum Türkiye İsraf Raporu’nda ilginç bir bilgiye denk geldim. Araştırmada, *özellikle giyim kategorisinde ihtiyaç dışı tüketimin çok yüksek olduğu belirlenmiş; her 10 kişiden 6’sının ihtiyacı dışında ürün satın aldığı ve dolabında çok az giyilen giysiler olduğu ortaya çıkmış. Lagom felsefesine göre, kıyafetlerinizde sadeleşin ve minimalist ve pratik bir kapsül gardırop oluşturun. Böylece her gün yaşadığınız “Ne giyeceğim?” stresiniz azalacak. Uzun süredir kullanmadığınız ama ayrılamadığınız bir eşya için kendinize şu soruları sorabilirsiniz:

  • Bana neşe veriyor mu?
  • Bunu ne kadar sık kullanıyorum?
  • En son ne zaman kullandım?
  • Bir daha ne zaman kullanırım?
  • Benim için ne kadar gerekli?
  • İhtiyacım olduğunda, kolayca yeniden bir yerden bulabilir miyim? Bir arkadaşımdan ödünç alabilir miyim?

Dinlemeyi öğrenin

İsveç’e gidip gelmeye başladığımdan beri bana en çok sorulan soru “İsveçliler çok soğuk ama değil mi?” Bundan 5-6 sene önce ilk defa gittiğimde ben de hava ile orantılı olarak öyle olduklarını düşünüyordum ancak orada zaman geçirmeye devam ettikçe, benim de bakış açım değişti, ben de zamanla değiştim. Fark ettiğim en önemli fark, dinlemeyi önemsemeleri ve bizdeki gibi birbirlerinin lafını olur olmaz kesmemeleri. Birileriyle aynı masada oturup sohbet ettiğimde, gerçekten benimle ilgilenip neler yaptığım ve yaşamımla ilgili derin sorular sorup cevaplarını büyük bir dikkatle dinliyorlar. Kuzeye gidip geldikçe bizlerin samimi ve sıcak görünmemize rağmen, bazen sohbetlerimizde tek ilgilendiğimizin kendimiz olduğunu ve tek derdimizin kendimizi anlatmak olduğunu fark ettim. Böylece sohbetlerde, en çok yer kaplayan ve en geveze kişiye değil, herkese daha eşit pay düşüyor.

Sevdiğiniz kişilerle birlikte kaliteli vakit geçirmeye çalışın

Kime “Nasılsın?” diye sorsam, çoğumuz “Ne yapalım? Koşturuyoruz” diye cevap veriyoruz, ama koştururken ruhumuz geride kalıyor ve onunla ilgilenemiyoruz. Kendimizle ilgilenmediğimiz gibi sevdiklerimizle de istediğimiz kadar zaman geçiremiyoruz. İsveç’te zaman geçirdikçe, bir arkadaşıma misafirliğe gittikçe dikkatimi çeken en büyük fark, genelde yemeğin hazır olmaması ve beraber mutfakta zaman geçirerek yavaş yavaş sohbet esnasında hazırlanması. İlk başta, özellikle yemeğe çok aç gittiysem, anlamakta zorlansam da bu durumdan çok keyif almaya başladım. Genelde arkadaşlarımız geldiğinde o kadar her şey yerli yerinde olsun, çeşit çeşit yiyecek olsun, sofra kurulu olsun, olsun da olsun diye listemiz o kadar uzuyor ki, arkadaşlarımız bize geldiğinde zaten bitap düşmüş oluyoruz. Ama maksat beraber olmak, sohbet etmekse, mutfakta hep beraber bir şeyler yaparken başlayan sohbetin sonradan yemek masasında devam etmesinde ne sakınca olabilir ki?

Sürdürebilir bir anlayışla hareket edin

Gıda atıklarınızı azaltın, daha tasarruflu enerji kullanımı için evinizde ne gibi değişiklikler yapabilirsiniz, bunu düşünün. Sizce, İstanbul’da kişi başına günde ortalama kaç kilo çöp çıkıyor?

1,3 kg x 4 kişilik bir aile = Günde 5,2 kg çöp üretimi demek. (3)

İsveç markası Ikea’nın, daha sürdürülebilir ve daha çevre dostu bir şekilde nasıl yaşayacağını göstermek için Live Lagom adlı bir projesi dahi var. Bu konuda neler yapabilirsiniz?

  • Yemeklerinizi planlamak
  • Yiyecekleri doğru şekilde saklamak
  • Su ısıtıcısında doğru miktarda suyu kaynatmak
  • Işıkları söndürmek
  • Bir hafta boyunca kendinizi ve ailenizi gözlemleyerek hangi çöpleri azaltabileceğinizi düşünmek
  • Matara ve mug kullanmak
  • Paketli sebze ve meyvelerden almamak için semt pazarlarından alışveriş yapmak
  • Şarj edilebilir pil almak
  • Uzun ömürlü lambalardan edinmek
  • Maydanoz gibi kolay ekilen bitkilerden evinin bir köşesi ya da balkonunda ufak bir bahçe yapmak
  • Streç film yerine balmumundan yapılan ambalaj kağıtları kullanmak
  • Bulaşık makinesi tam dolduğunda çalıştırmak
  • Temiz içerikli bulaşık ve çamaşır deterjanı, sabun, şampuan gibi kozmetik ürünleri yapmak

Lagom gerçekten İsveç’te bu kadar önemli mi? Cevabı evet. Geçen yaz İsveç’e bir başka seyahatimde bana yaptığımız bir programla ilgili bir soru sormuşlardı, ben de “ne çok fazla, ne de çok az” diye cevap vermiştim, bir anda herkes “O, tamam sen İsveçli oldun artık” dedi. Eğer katılmak isterseniz, bu ayki #denizlechallenge için de lagom temalı önerilerimle geldim. Story’imden her gün günün challenge’ını ve onunla ilgili tüyolarımı vereceğim. Güncel paylaşımlarım ve yeni günlük bilgiler için Instagram hesabıma  bakabilirsiniz.

Referanslar:
Give Me a Better Break: Choosing Workday Break Activities to Maximize Resource Recovery, Journal of Applied Psychology 2015(2):16859-16859 · August 2015, Emily Hunter, Cindy Wu
2018 Türkıye İsraf Raporu, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı
Belediye Aile İstatistikleri, 2016, Türkiye İstatistik Kurumu

İlginizi çekebilir: Takdir listesi zamanı: Kendinizi yeterince takdir ediyor musunuz?

Deniz Alayat: Ben Deniz, Bütünsel Beslenme ve Sağlıklı Yaşam Koçu’yum. 2016 yılının sonuna doğru bir anda kendimi çok halsiz hissetmeye başladım. Bir hafta önce günde 30 bin adım yürürken, o kadın gitti, sanki 50 yıldır günde 3 paket sigara içiyormuşum gibi nefessiz kalmaya, kısacık mesafeleri dahi yürüyemeye başladım. Bedenimde böylesine ani bir değişiklik olunca sebebini araştırmaya başladım ve kanser olduğumu öğrendim. Bedenim defalarca bana stresimi azaltmam, durmam, sakinleşmem, kendime şefkatli davranmam gerektiğiyle ilgili sinyaller göstermişti ama ucundan kıyısından üstüme alınmamıştım. Sonunda, lösemiyle büyük bir uyanış yaşadım. Bedenimi tanımam, onun en yakın arkadaşı, kardeşi olmam gerektiğini anladım. Yaşadığım bu tecrübe, bende sağlıkla ilgili daha fazla bilgi edinme isteğini uyandırdı. İlik naklim sonrasında, tedavi görürken, merkezi New York'ta bulunan Institute for Integrative Nutrition okuluna başvurdum ve oradan mezun oldum. 2018’de Miami’de IIN Summit’ine katılarak Deepak Chopra gibi alanında başarılı isimlerden eğitim aldım. Ruh-zihin-beden ilişkisi ve sağlıklı yaşam alanında çalışıyorum. Duygularımız, düşüncelerimiz, bizi oluşturan inançlarımız, duygusal esnekliğimiz, strese karşı bedenimizin verdiği cevaplar ve sağlıklı bedene yolculukta beslenme alışkanlıklarımız keyifle çalıştığım alanlar. Mail adresim: deniz@denizalayat.com

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale