İsveç kahve molası ‘fika’ya dair tüm merak edilenler
İsveçli olmanın en güzel yanlarından biri ‘fika‘dır; İsveççe’de kahve, kahve içmek anlamına gelir. Fika, günde birkaç kez ana öğünlerin arasına sıkıştırılmış olarak, kahvenizin veya çayınızın yanında bir hamur işi, bir bisküvi veya bir sandviç ile olabilir. Birlikte, arkadaşlık içinde… Vurgu sosyal etkileşim üzerinedir. Yüz yüze, çevrimiçi değil.
Kahvenin geçmişten bugüne yolculuğu
Kahve kısıtlamaları nihayet 1820’lerde kaldırıldığında bu durum, İsveç’te kahve tüketiminin artmasına yol açtı. Peki kahvenin yanında en iyi ne giderdi? Elbette hamur işleri!
Bu yüzden konuklara kahvelerinin yanında çeşitli kekler veya hamur işleri ikram etmek, İsveç’te bir gelenek haline geldi. Hem tatlı hem de tuzlu hamur işleri… Kahve o zamanlar çoğunlukla kadınların birbirleriyle sosyalleşmesinin bir yoluydu -ne de olsa konuşulacak çok şey vardı.- Erkeklerin işe gittiği ve kadınların çoğunlukla evde kaldığı 20. yüzyılın başlarında, kadınların bu kahve molaları gerçekten samimi, içten sohbetler haline geldi ve kadınların kendi durumlarıyla başa çıkmalarına yardımcı oldu. Ev işleri, çocuk yetiştirme, evlilik sorunları…
Bir dilbilim tarihine göre fika kelimesi, bugün bildiğimiz şekliyle İsveç diline 1910’larda girmiş. O zamanlar “kaffi” kelimesi kahve molası için argo olarak kullanılıyormuş, Dalarna’da bir deri eşya üreticisi ve esnafı, kahve için kendi kelimelerini yaratmak istemiş ve harfleri ters çevirmiş; sonuç fika!
Kahve başlangıçta İsveç’te sadece eczanelerde satılıyordu; çünkü sağlığa faydaları olduğuna inanılıyordu. Yüzyıl önce kahve, ocakta bir tavada demlenirdi. Daha sonra, demlenmiş kahve yaygınlaştı ve birçok insan artık espresso veya latte içmeye başladı.
İki yüzyıl önce kahve ile birlikte ya da kahve yerine tütün tüketilirken, daha sonra bunun yerini ekmek hamurundan yapılan hamur işleri ve daha sonra da bisküviler aldı. 80 ile 100 yıl önce, misafirleri ağırlamak için lagom çözümü; kahvenin yanında yedi çeşit hamur işi ikram etmekti. Neden yedi? Çünkü ev sahibesi yediden fazla ikram ederse kibirli, daha az ikram ederse cimri olurdu. Yedi lagom sayısıydı. Ve aralarından seçim yapabilecek yüzlerce kek ve bisküvi tarifi var.
Icakuriren Gazetesi, 1945 yılında bir yemek tarifi yarışması ilan ettiğinde, sadık okuyucular yaklaşık 10 000 (!) tarif gönderdi. Yayıncı, bunlardan 400 tanesini seçerek Sju sorters kakor -Yedi çeşit bisküvi/kek- başlıklı bir tarif koleksiyonu hazırladı ve bu koleksiyon büyük başarı kazandı.
Ancak o zamandan bu yana fika çok değişti. Bir kere, kahve fincanları ve tarçınlı çörekler 50-60 yıl öncesine göre daha büyük ve bisküvi çeşitleri de muhtemelen daha dar. Ayrıca, eskiden sadece kahve anlamına gelen fika, artık kahvenin yanı sıra çay, sıcak çikolata, soda veya meyve suyu anlamına da gelebiliyor.
7 çeşit: Kekten chia pudingine
Fika ikramı tek tip değildir ve bölgeden bölgeye, kafeden kafeye, işyerinden işyerine veya aileden aileye değişiklik gösterebilir. Ancak İsveçlilerin çoğunun evlerindeki dondurucuda kanelbulle ya da tarçınlı çörek bulundurduğundan neredeyse emin olabiliriz, böylece bir misafir geldiğinde ya da taze kekleri veya kutu bisküvileri bittiğinde hızlıca çıkarabilecekleri bir şeyleri olur.
Birisinin fika’da çikolatalı dondurma, damsuggaret panç ruloları, chia pudingi, baklava, meyve salatası veya yulaf lapası yemesi de sürpriz olmamalıdır. İsveçliler de bir değil. Örneğin, tarçınlı çörekle başlarlar, tuzlu bisküvilerle devam ederler ve ardından bir dilim daha prenses pastası yerler. Ya da son lokma olarak bir sandviç…
Ancak yüzyıllardır, onlarca yıldır değişmeyen şey, İsveçlilerin kahveyi başkalarıyla içmeye devam etmeleri ve kesinlikle yalnız ve kesinlikle çevrimiçi olmamalarıdır.
Her zaman, her yerde Fika
Fika, kutsal ve dokunulmazdır. İsveçliler sabah ve öğleden sonra, hatta bazen akşamları bile kahve içmeyi severler. Her yerde. İş yerindeki kahve barında ya da kantinde, şehir dışındaki bir kafede, pastanede ya da parkta. Bir termosla ormanın ortasında yürüyüş yaparken. Öğle yemeğinden sonra, plajda, tatilde. Küçük çocukları olan anne ve babalarla bir oyun parkında. Doktor muayenehanesinde bekleyen hastalarla. Bir iş toplantısında veya sonrasında ya da sadece bunun yerine…
Tüm bunlar, İsveç’te kahve molasının hızlı bir kafein alımından daha fazlası olduğunu görmeyi mümkün kılıyor -insanların refahını, ruh halini ve üretkenliğini artırdığına inanılan, uzun süredir devam eden bir gelenek.- İsveç işyerlerinde kahve molası, yavaşlamak ve birbirimizin arkadaşlığında rahatlamak için bir bahanedir. İsveç’in yavaşlama ve hayattaki küçük zevkleri takdir etme zihniyetini yansıtır.
Bir fika davetine hayır demek, davet sahibinin sosyalleşmek istemediği anlamına geleceği için bir seçenek değildir; bu da arkadaş edinme konusunda çok zor ve temkinli olan İsveçliler için çok şaşırtıcı bir tepkidir. Fika, fika’dır.
Fika sırasında hayat durmaz, farklı şekil alır
İşyerinde Fika özellikle değerlidir. Çeyrek saat, yirmi dakika boyunca siyasetten, dinden, hastalıklardan ya da zorlu yaşam koşullarından bahsetmezler, bunun yerine sohbeti güvenli ve hafif tutmaya çalışırlar. Herkesin rahat olduğu bu sessiz anlarda, birbirlerinin işle ilgili konular hakkında daha rahat bir şekilde konuşmalarına ve belki de başka türlü konuşamayacakları fikirleri, kavramları ve çözümleri ifade etmelerine izin verirler. Ya da sadece iş hakkında değil, daha kişisel bir şey hakkında konuşurlar, özellikle de aynı zamanda yakın arkadaşlarsa…
Bir fincan normal bir kahveden ayıran şey, size ferah bir yol sunmasıdır. Kağıt üzerinde çalışırken ya da gözleriniz ekrana yapışıkken kahvenizi içmek ve daha sonra kahve içtiğinizi hatırlamak istemezsiniz. Bunun yerine fika, odaklandığınız şeyden uzaklaşmanıza ve bunun yerine kendinizle, kahvenizle, iş arkadaşlarınızla ve dostlarınızla kaliteli zaman geçirmenize olanak tanır. Ya da evdeki hafta sonu işlerinin ortasında aile üyeleriyle…
Bu nedenle fika, yaptığınız işi durdurmak için zaman ayırmanızı, mola verirken etrafınızdaki insanları takdir etmenizi ve yeniden şarj olmanızı teşvik eden bir “ruh halidir”, böylece işe, yeni görevlerinize yenilenmiş, açık ve daha yaratıcı bir şekilde geri dönebilirsiniz. Bu aynı zamanda fika sırasında hayatın durduğunu değil, sadece farklı bir şekil aldığını gösterir.
İlginizi çekebilir: Dengeli yaşam sanatı Lagom’dan kadın-erkek eşitliği üzerine: Latte Babaları