İstifa etmek ne zaman doğru bir karar olur?
Seneler önce İnsan Kaynakları yöneticisi olarak çalıştığım bir firmada boş olan bir finans pozisyonu için genç bir adayla mülakat yapıyordum. Beylik işe alım sorularımı tamamladıktan sonra artık yavaş yavaş görüşmeyi sonlandırmak üzereyken adaya hayatta gerçekten ne yapmak istediğini, hayallerini sordum. Bir anda durdu. Sonra çantasını karıştırmaya başladı ve içinden bir takım kağıtlar çıkardı. “İşte” dedi. “Asıl benim yapmak istediğim bu”. “Nedir?” dedim. “Ben şarkıcı olmak istiyorum.” dedi. “İşte bunlar da yazdığım şarkı sözleri. Bestelerim de var.” dedi. “Geçenlerde Yıldız ablaya gösterdim.” dedi. (Yıldız abla= Yıldız Tilbe) Gülsem mi ağlasam mı gibi bir durumdu. Sanırım elimde olmadan tebessüm etmiş olabilirim. Şimdi çocuğun finans pozisyonu için görüşmeye gelip aslında şarkıcı olmak istediğini benimle safça paylaşmasına mı yanayım, zavallının hayalleri ve başvurduğu işin gece ve gündüz kadar birbirine uzak olduğuna mı yanayım. Acaba şimdi nerde, ne iş yapıyor? Keşke bu yazıyı tesadüfen okusa da bana ulaşsa.
Kaçımız gerçekten de hayalimizdeki işi yapıyoruz? Bu konuya son zamanlarda o kadar çok kafa yordum ve o kadar çok kişiyle sohbet ettim ki. Bildiğim şeylerden en önemlisi şu: Yaşarken yaptıklarımızın sonuçları olduğunu biliyoruz da bazı şeyleri yapmamanın ya da bazı kararları alamamanın sanki sonuçları yokmuş gibi yaşıyoruz. Buna en önemli örnek bence çocuk için boşanma kararı alamayan çiftler. Çocuklar pek tabii ki anne ve babalarını bir arada isterler. Doğaları böyle. Pek az insan boşanmamanın ve o çocukları gergin, sevgisiz ve huzursuz ortamda yaşatma konusunda ısrarcı olmanın da çocuk için bir bedeli olduğunu görebiliyor. Aynısı işimiz için geçerli. Sadece prestijli bir firmada ya da prestijli bir unvanla çalışmış olmak adına işinden nefret eden o kadar çok insan tanıyorum ki. Aynı çocuğu için boşanamayan çiftler gibi onlar da “X firmasında çalışıyorum ya da X direktörüyüm” demenin yüzü suyu hürmetine aslında hiç de sevmedikleri bir işi, hiç de sevmedikleri bir ortamda yapmaya devam ediyorlar ve maalesef ruhlarını zedeliyorlar.
Hayatta bazı vazgeçişler, size yeni kapılar açabilir
Hayatta kimse havlu atmayı sevmez. Evet, belki başta egolar biraz incinebilir ama her vazgeçiş olumsuz algılanmamalıdır. Hatta çoğu zaman vazgeçişler bize bambaşka kapıları açabilir. Bambaşka bir kulvarda altın gibi parlama şansı verebilir. Vazgeçişler, daha iyiye ulaşmak için bize gereken zamanı ve enerjiyi sağlayabilir. Dolayısıyla asla hayal kırıklığı, suçluluk ve pişmanlık duyulmamalıdır. Tam tersi bunu bir sonraki aşamaya hazırlanmak için bir fırsat olarak görmek çok önemlidir.
Peki, acaba hangi durumlarda istifa etmek caizdir?
1. İşe karşı heyecan duymuyorsanız: Kastettiğim şey şu. Elbette ki kimse her gün işine hoplaya zıplaya gitmiyor. Projeler değişebilir, ajandalar değişebilir, öncelikler değişebilir. Tüm bu değişimler size hala hiç bir şey ifade etmiyorsa, ayaklarınız geri geri gidiyorsa, yataktan çıkmak zor geliyorsa zamanı gelmiş olabilir. Bakınız bu durumu sıkılmayla karıştırmayalım. Sıkıntı proje değişikliğiyle giderilebilir. Ya da departman değişikliğiyle. Ya da bir fincan kahveyle. Benim kastettiğim şey daha büyük. Kayıtsız olmak. Olan biten her şeye karşı kayıtsız olmaktan bahsediyorum. Sizi hiçbir şeyin heyecanlandırmaması durumu.
2. Seçim yapmak: İşi bırakmak her zaman havlu atmak ya da vazgeçmek anlamına gelmez. Bazen daha önemli bir şeye odaklanmayı seçmek anlamına da gelir. Benim son işimden ayrılmamın arkasında ailemle yeterince zaman geçirememem yatıyordu. Bazı aylar vardı ki evimde yattığım gece sayısı iki elin parmağını geçmiyordu. Eskiden çocuğuna bakmak için işini bırakan kadınları ciddi olarak kınardım. “Mahvedecek kariyerini, tekrar iş hayatına dönmek zor olacak” diye onlar adına dövünür dururdum. Böyle bir hayat yok. Belki de dönmemesi lazım o işe. Belki farklı bir şey yapması lazım. Kim bilir?
3. Ne işim var burada benim anları: Kübiğinizin içinde çalışırken, ya da bir toplantıda ya da yöneticinizin ofisinde vaaz dinlerken bir anda “ne işim var benim burada ” hissine kapıldığınızda. Bir yola girmiş olmanız orada sonsuza dek ilerleyeceğiniz anlamına gelmez. Bu his geldiğinde toparlanıp aksiyona geçmek gayet mümkündür. (Ve hatta takdire şayandır!) Bunu huzursuzlukla karıştırmamak lazım. Bu sudan çıkmış balık sendromu. Ayma anı. “Hayır. Benim yapmak istediğim iş bu değil, olmak istediğim yer burası değil” anı. Huzursuzluk çözülebilir bir şey. Önünüzdeki engelleri, ya da sorunları çözdüğünüz taktirde o işi severek yapmaya devam edecek misiniz. Cevap evetse o huzursuzluk. Ama buna rağmen orada çalışmak istemiyorsanız, hatta yöneticinizin işini bile istemiyorsanız belki de toparlanıp gitme vakti gelmiştir.
4. Kendi isteğimiz ya da irademiz dışında bir iş yapıyorsak: Bazılarımız ailemiz öyle istediği için doktor olmuşuzdur ya da ortağımız istediği için başka bir şehre taşınmışızdır ya da paraya ihtiyacımız olduğu için sevmediğimiz bir işi yapıyoruzdur. Hal böyleyse beyaz bayrak sallamak oldukça caizdir.
5. İstifa ederseniz neleri kaybedeceğinize odaklanmaktansa asıl istifa ettiğinizde size yeni kapılar açacak fikirleriniz ve aksiyonlarınıza odaklanacak zaman ve enerjiye kavuşacağınız zamana şükredin. İşyerinde yaptığınız ve size hiç bir katmadığını düşündüğünüz görevlere hayır diyerek çok daha büyük çok daha iyi şeylere evet diyeceksiniz. Eğer istifa etmek hedeflerinize ulaşmak için size gerekli ekstra zamanı ve beyin gücünü sağlayacaksa hiç durmayın… Kendinizin daha iyi bir versiyonu olmanıza yardımcı olacak bir istifa bence her şeye değer.
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
Karar verme sürecinde beyinde neler oluyor?
Karar veremiyorum diyenlere karar verme kaygısıyla başa çıkma yöntemleri
Beynin karar mekanizması: İki ekonomi profesörü, beyinle ilgili bilmediklerimize ulaştı