X

İsteklerinizin ardında kim var: Siz mi, diğerleri mi?

Yeni yeni fark ediyorum ki, bir şeyin gerçekleşmesini istediğimizde ardındaki motivasyon da çok önemliymiş. Olmasını çok istediğin durumu gerçekten isteme sebebin ne, hiç düşünüyor musun?

Mesela bebeğinin olmasını istiyorsan, bunun altında yatan neden gerçekten saf niyetinle, saf aşkla bir insan yaratmak ve onu dünyaya faydalı kılmak mı? Yoksa çevrendeki herkesin bebeği var ve senin henüz çocuk sahibi olmamanın verdiği rahatsızlık duygusunu hissediyor olman mı? Veya yalnızlık korkusu mu ya da kalbinin ta derinlerinden aslında çocuk sahibi olmayı istemeyip bu arzunun başkaları tarafından tuhaf karşılanacağı çekincesi mi?

Tam olarak nedir arzularının ardındaki “gerçek” motivasyonun?

Eğer pek de düşünmeden, hislerine kulak vermeden otomatik olarak yaşayan bir kişiysen arzularının ardındaki gerçeği deşmeyi hiç düşünmemiş olabilirsin. Hatta ihtiyaç bile duymamış olabilirsin. Başladığımız örnek üzerinden devam edecek olursak eğer; “Bu dünyaya gelirsin, okursun, çalışırsın, evlenirsin, çocuk yaparsın, ölürsün” döngüsündeyse hayatın, muhtemelen çocuk senin için herkesin “zaten” yaptığı bir şey ve üzerinde düşünmene pek de gerek olmayan bir durum.

Bunu isteyen siz misiniz, toplum mu?

Eğer sen de benim gibi biraz sorgulayan, didikleyen bir tipsen, bazı gerçeklerle yüzleşmek daha zor gelebiliyor zaman zaman, ama bir taraftan da ihtiyaçlarımızı sadece tek bir yoldan karşılama zorunluluğumuz ortadan kalkıyor.

Bu defa da evlenme mevzuunu ele alalım. Samimi bir şekilde yanındaki adam/kadınla hayatını paylaşmak istediğin için mi evlenmek arzusundasın yoksa yine yalnızlık korkusu mu (çoğu ama çoğu durumun altından çıktığına şahit oluyorum)? Veya ailenden uzak kendi alanına sahip olma derdi mi?

Ben bir ara çok evlenmek istediğimi düşünürken durumu biraz deşince anlamıştım ki tek isteğim kendi özel alanıma sahip olmaktı. Düşünsenize bu durumu deşmeden gerçekten evlenmek istediğimi düşünerek evlendiğimi? Olabilecek sonucu hepimiz az çok tahmin edebiliriz herhalde şu an. Gerçek ihtiyacımı görüp karşılayınca da hokus pokus!

Arzuların, isteklerin zihninden, öğrenilmişliklerinden mi geliyor yoksa ruhundan, kalbinden mi?

Zihinden gelince aslında hayat zorlaşıyor. Çünkü zihin takıntılı. “İlla ben bu yoldan gitmek istiyorum, başka bir şey istemiyorum” diye beyin bizi kemirmeye başlıyor. Kalpten gelince ise çok rahat ve sakin çünkü kalp biliyor ki bu hayatta tüm ihtiyaçlar büyük, küçük, basit, zor; her ne ise ve her nasılsa karşılanıyor.

Dileğiniz kalbinizden mi geliyor?

İş hayatımda da yaşadım. Bir dönem yaptığım ama asla sonuç alamadığım bir şeyin, şu an birebir aynısını yapmama rağmen çok fazla talep gördüğünü deneyimliyorum! Nasıl olabilir? Dışarıdan bakıldığında hiçbir şey değişmedi gibi görünüyor halbuki değil mi? Zamanında “Uğraşıyorum, uğraşıyorum olmuyor” diye ne sinirleniyordum, ne kafayı yiyordum!

Benim şu an anladığım kadarıyla bu evren gerçek olanı seviyor! Kalpten, samimi bir şekilde hayata akanı destekliyor! Anladım ki evvelden yaptığımda çok derindeki motivasyonum hırs ve kendimi ispat etmekmiş fakat şu an baktığımda tamamen kalbimden, hiçbir beklentim olmadan yapmak istiyorum. Sonuç aşikar. Birinde yollar tıkanıkken, kalpten geldiğinde yollar nasıl da su gibi akıyor.

Demem odur ki eğer hayatınızda çok ama çok istediğiniz herhangi bir durum gerçekleşmiyorsa öfkelenmeden önce bir durun, zaman tanıyın kendinize. Sorun kalbinize; bu arzunuza neden bu kadar takılmış olabilirsiniz? Ardındaki gerçek motivasyonunuz ne?

Çünkü onu bulabildiğinizde hayatınız sıkışmaktan kurtulup açılmaya, ferahlamaya başlıyor. Unutmayın; bu evren gerçeği desteklemeyi çok seviyor!

Nice desteklendiğimiz hayatlara.

 

Gamze Baytan: Selamlar, Gamze ben. Meditasyon ve yoga hocasıyım. 7/24 çalıştığım organizasyon sektöründen bir anda "Ne yapıyorum ben kendim için" diyerek çalışma hayatımda ne istediğime karar vermek adına verdiğim arada; kendimi bir anda bol kitap, bol sorgulama, bol seans ve bol yazının içerisinde buldum. Yol yolu açtı ve ben artık izlemek yerine hayata katılmayı seçtim. Eylül '15'te Ezgi Sorman'dan aldığım Meditasyon Eğitimi Eğitmenliği'nden mezun oldum. Şu an toplam 2 günden oluşan ve içerisinde “stres nedir, bedene etkileri nedir, sağlıklı seçimler yapmamız nasıl mümkündür, meditasyon nedir, ne işimize yarar, faydaları nedir, biz aslında kimiz” gibi soruların cevabını konuşup; her birimizin modu her an değişkenlik gösterdiği için tek bir tekniğe kendimizi sıkıştırmak yerine, esnek olabilmek adına 3 ayrı varyasyonun deneyimendiği eğitimler ve grup meditasyonları yapmaktayım. Yollar bitmez tabi hayat boyu; görebildiğimiz sürece. Ayık ve uyanık olarak yakalayabildiğimiz takdirde hayatı. Ve Cihangir Yoga'da Berivan Aslan Sungur'un Yin Yoga Eğitmenliği eğitimiyle kesişti yolum. Temmuz '17’de de meditasyon hocalığımın yanı sıra yin yoga hocalığına tam anlamıyla adım atmış oluyorum. Ben ruh-zihin-beden ile bütünüyle çalışmaktan çok keyif alıyorum. Yeni şeyler keşfediyorum. Hayatta hem daha güçlü hem daha esnek durabiliyorum artık. Her şey artık hem daha derin hem daha hafif. Ve bütün bu deneyimleri daha rahat anlamamı, içselleştirmemi, görmemi sağlayan en büyük araç da kelimelerim. Yazıyorum çünkü yazı benim bu hayatta ruhumla özgürce dansedebildiğim en özgür alan. Yazıyorum çünkü yaşadığımız, başımıza gelen herhangi bir şeyde yalnız olmadığımızı, çaresiz olmadığımızı bilelim, kuvvetimizi yine birbirimizden alalım, birbirimize yayalım ve şifa olalım diye.. Tüm insanlığa yayılmak niyetiyle. Mail adresim: gamzebaytan@gmail.com
İlgili Makale