İstanbul’da yaz bir başkadır: Tüm güzelliğiyle bir İstanbul günü
“Bir İstanbullunun gündelik hayatında bulunduğu yerden başka tarafı özlemesi çok tabiidir. Göztepe’de, hışırtılı bir ağaç altında bir yaz sabahını tadarken küçük bir ihsas, teninizde gezinen hiçten bir ürperme veya gözünüze takılan bir hayal, hatta birdenbire duyduğunuz bir çocuk şarkısı sizi daha dün ayrıldığınız bir Boğaz köyüne, çok uzak ve değişik bir dünya imiş gibi çağırı, rahatınızı bozar.”
Ahmet Hamdi Tanpınar
Yazları İstanbul’da geçirmenin de keyifli olabileceğini büyüdükten sonra anladım. Küçükken okulların kapanmasıyla birlikte yazlığa kaçar, okullar açılmadan sadece 2 gün önce dönerdik. Bu yüzden yaşarken öğrendiğin İstanbul’da yazların sıkıcı olduğu gibiydi. Büyüdükçe deneyimledim ki hiç de öyle değilmiş. İstanbul yazları aslında bir başkaymış. Tanpınar’ın başta yazdığım sözüne bayılıyorum. İstanbul’u yaşayınca öyle güzel ki… Her yakanın, her köşenin tadı ayrı ve hiçbirinin tadına doyulmuyor, birini yaşarken diğerini anıp ona özlem duymak çok mümkün. Hele yazları neler neler yapılır güzel İstanbul’da…
Ben Anadolu yakası çocuğuyum ama vapur yolculuğunu çok severim, ikisinin de tadını çıkarırım. Kendi yakamdan başlayacak olursak, herhangi bir yaz günü sabah Caddebostan sahile yürüyüş ya da Moda’ya kadar bisiklet turu, dönüşte Sour&Sweet Bakery’de kahve ve kruvasan ikilisiyle başlayan bir gün. Bu kadarı bile muhteşem bir tatil günü değil mi zaten? Yine de… Eve gidip ferahladıktan, plaj hazırlıklarını yaptıktan sonra Moda Deniz Kulübü, Dalyan Kulüp, Fenerbahçe Faruk Ilgaz Tesisleri, artık canınız hangisini çekerse orada, havuz-deniz keyfine geçebilir, mavi-yeşilin tadını şehrin merkezinde çıkarabilirsin. Akşam esintisi başlayınca yanık tenimiz, gülen yüzümüzle Boğaz esintisi almaya geçilir. Önce bir Beylerbeyi klasiği olan Rumeli Börekçisi’ne uğrar, dünyanın en güzel böreğini yeriz. Benim favorim kıymalı ve peynirli ki yazarken bile canım çekiyor, öyle güzel… Oradan Çengelköy’e doğru salınır, Kandilli’ye geçilir, tam da Leman Sam’ın bu şarkıda söylediği gibi bir akşam için:
“Kandilli’de bir çilingir sofrası
Balık roka bir de yanında rakı
İnsan hali saza söze meraklı
Martı uyur, şişe dibi görünür
İnsan hali saza söze meraklı
Martı uyur, şişe dibi görünür
Aman muhterem, yaman muhterem
Aman muhterem, yaman muhterem
Bir muhabbet bin can demek buralarda eğlenmek
Bir muhabbet bin can demek buralarda eğlenmek
Denizde kürek karada direk
Rumeli’nde atar yürek…”
Ertesi gün Ada vapuru yandan çarklı, bayraklar donanmış cafcaflı diye Ada’ya kendimizi attıktan sonra 1926’da Atatürk devrimlerinin sosyal aşaması olması amacıyla kurulmuş Anadolu Kulübü’nün bizi o günlere götüren tarihi atmosferine kendimizi teslim edebiliriz. Atatürk’ün denize girdiği iskelede güneşlenmenin, o bahçede dolanmanın, yemek yediği restoranların şimdi duvarlarında asılı olan fotoğraflarına bakmanın keyfi bir başka. Benim içimde ne zaman gitsem bir coşku uyandırır Anadolu Kulübü, imkanınız olursa orada konaklamanızı, otelin tarihi dokusunu daha iyi yaşamanızı tavsiye ederim.
Oradan çıktıktan sonra gümüşi kubbeleri ve kırmızı panjurlarıyla sizi karşılayan bir başka büyülü atmosfer Splendid Palace Otel’de bir apero almak, güne akşamüstü yeni bir başlangıç yapmaya yarayabilir. Sanki tarihte ve farklı ülkelerde gezintiye çıkmak gibi aslında art arda Anadolu Kulubu ve Splendid Palace… Çok yüzdüyseniz aşağıdaki profiterolcüyü de değerlendirebilirsiniz… Adanın içinde biraz yürümek iyi gelir, sonra Eskibağ restoranı ararsınız, bir tekne ile adanın diğer tarafına geçer, bu sefer sanki başka bir tatil beldesine, güneye inmiş gibi hissedebilirsiniz. Muhteşem bir manzara ve muhteşem mezeler, ara sıcaklar, yemekler eşliğinde günü bitirip yine vapur keyfi yaparak evinize döner, güzel bir müzikle günü sonlandırırsınız…
Evet, İstanbul bir başka, yaşamayı bilene hayat bir başka… Hele bir de İstanbul’daysan… Tanpınar’ın dediği gibi “Beylerbeyi’nde, Emirgan’da, Kandilli veya İstinye’de günün her saati birbirinden ayrı şeylerdir…”
Biz de bir dahaki yazıya öteki yakaya geçeriz biraz da…
Not: Bu yazı müsilaj, trafik içermedi çünkü zaten yeterince negatif enerji doluyuz bu ülkede. Biraz güzel hayallere dalalım istedim.
İlginizi çekebilir: Bedeniniz ve zihninizle uyum içinde olmanız için 5 ipucu