Bir çok işveren çalışandan çeşitli sebeplerle kesintiler yapıyor. Maalesef bu kesintileri öyle rahat yapıyor ki, çalışanın anlam vermesi ya da algılaması mümkün bile olmuyor. Her geçen gün iş kanunlarının çeşitli medya ve iletişim araçlarında yer alması, çalışanların bu ve benzer konularda bilinçlenmelerini sağlıyor.
Özellikle kıyafet bedelleri, verilen çeşitli materyallerin ve işçinin isteği dışında verdiği ufacık zararların ücretleri direk usulüne uygun olmayacak şekilde maaşlardan kesiliyor. Tutarlar küçük olduğu için ve sıklıkla rastlanmadığı için çalışan peşine maalesef düşmüyor. Bir de hala şirkette çalışıyorsa mobbinge maruz kalmamak için hiç üstünde durmuyor.
Aslında 4857 sayılı iş kanununun 38. Maddesine göre:
İşveren toplu sözleşme veya iş sözleşmelerinde gösterilmiş olan sebepler dışında işçiye ücret kesme cezası veremez.
Ayrıca ücretlerden ceza olarak yapılacak kesintilerin, işçiye derhal sebepleriyle beraber bildirilmesi gerekiyor. Kanuna göre; işçi ücretlerinden bu yolda yapılacak kesintiler, bir ayda iki gündelikten veya parça başına yahut yapılan iş miktarına göre verilen ücretlerde işçinin iki günlük kazancından fazla olamıyor.
Aslında önemli olan bir konu da bu kesintilerin nereye yatırılacağı; Yapılan bu kesintiler, işçilerin eğitimi ve sosyal hizmetleri için kullanılıp harcanmak üzere, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı hesabına, Bakanlıkça belirtilecek Türkiye’de kurulu bulunan ve mevduat kabul etme yetkisini haiz bankalardan birine, kesildiği tarihten itibaren bir ay içinde yatırılması gerekiyor. Bu da aslında çok önemli bir nokta. Çünkü kesintiyi kanuna uygun şekilde yapmayan şirketlerin çoğunlukta olmasının yanında, bu tutarları ilgili mercilere yatıran firma sayısı ise yok denecek kadar az bulunuyor.
İşverenin sorumluluğu bununla da bitmiyor. Her işverenin işyerinde bu paraların ayrı bir hesabını tutması gerekiyor. Birikmiş bulunan ceza paralarının nerelere ve ne kadar verileceği Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının başkanlık edeceği ve işçi temsilcilerinin de katılacağı bir kurul tarafından karara bağlanıyor. Bu kurulun kimlerden oluşacağı ve nasıl işleyeceği, neye gör çalışacağı da çıkarılacak bir yönetmelikte gösteriliyor.
Her geçen gün ilgili kanunların doğru şekilde uygulanmaya başlandığı ülkemizde hala bu ve benzer durumlarla sıklıkla karşılaşıyoruz. Aslında, hem çalışan hem de işveren ne yapması gerektiği konusunda (medyaya rağmen) yeterince bilgili olmadığı ya da gereken önemi vermediği için uygulamada kaplumbağa hızında kalıyoruz.
Biraz daha hızlanmak dileğiyle.
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.