X

İş yerimizde ilham verici bir ortam elde etmek için ne yapabiliriz?

İlham alabildiğiniz bir ortamda bulunmak sizin için ne kadar önemli?

Bu kavram genelde sanatçılar için gerekli diye düşünülür. Şiir yazan, resim yapan, müzik besteleyen birine esin kaynağı olduğuna inanılan bir de peri vardır. Hatta Yunan mitolojisinde tek bir periden değil, Zeus’un kızları olan ve farklı alanlarda uzmanlaşan 9 kardeşten söz edilir. Ancak, eğer sanatsal bir üretim içinde değilseniz, yine de ilham almakla ilgili misiniz? Kastettiğim, birinden ya da bir şeyden, bir durumdan esinlenebilmek.

İnsan sosyal bir varlık olduğu için, farkında olsak da olmasak da başkalarından, olaylardan ve hatta kendi yaşadıklarımızdan esinlenerek pek çok adım atıyoruz, kararlar veriyoruz. Bilinçsiz ve kendiliğinden gelişen halleri konu dışı bıraktığımızda, geriye neden ilham almak isteyebileceğimiz sorusu kalıyor.

Genellikle kendi stilimizde hallettiğimiz şeyler için buna ihtiyaç duymayız. Ancak eğer tıkanma yaşadığımız süreçler varsa veya daha farklı ne yapabileceğimizi bulmakla ilgileniyorsak ilham alma ihtiyacından söz edilebilir. Dolayısıyla, genelde ya olabildiğince iyi bir performans için ya da bir problemi çözmek için araştırmaya girişir ve ilham almaya bakarız. Bazen, özellikle araştırma ya da örnek alma peşinde değilken, tanık olduğumuz ilgisiz bir olay, birisinin başından geçeni anlatması, kendi geçmişimizden hatırladığımız bir durum ya da sadece rastladığımız ilgisiz bir şey aniden bir ışık yakar. Ondan esinlenerek harekete geçeriz. Bu yaptığımız, sentez veya yaratma aşaması olarak adlandırılıyor öğrenmeyle ilgili literatürde. (Meraklısı için: Bloom’un Sınıflandırması)

Bu haliyle ilham, gördüğümüzü aynen taklit değil, bir uyarlama işidir. Kendimize özgü yöntemi geliştirmemizi sağlayan bir kıvılcım çakmasıdır. Bunun için de ön koşul, çözmek istediğimiz sorun ya da yerine getirmek istediğimiz işin zihnimizde daha önce yoğun bir şekilde, farklı boyutlarıyla yer almış olmasıdır. Bu konuda en iyi örnekler, tarihteki bazı buluşların hikayeleri.

Arşimet’in suyun kaldırma gücü kuramını hamamda, Newton’un yer çekimi kuramını bir ağaç altında ya da Elias Howe’un dikiş makinesi iğnesi tasarımını rüyasında bulması tesadüf değil. İlham almaya açık hale gelmiş zihinlerinin, meşgul oldukları konuyla ilgili sentez ve yaratma sürecini tamamlamasının örnekleri bunlar.

Her gün uğraştığımız için alıştığımız ve bilimsel buluşlar kadar önem atfetmediğimiz işimizde de sürekli yaptığımız şey, kurgular veya uygulamalar yapmak ve en temelde bir problem çözme hali. Elbette yeknesaklaşan faaliyetler ve bazen günü kurtarmak da işin bir parçası olacaktır. Ancak ilerleme ve fark yaratan iş sonuçları, biz insanların zihnimizi yoğun şekilde ve istekle işimizde çözümleyebileceğimiz şeylere vermesiyle oluşuyor. Sadece tanımlı adımları uygulamaktan ibaret olan bir işte bile ilişkisel, davranışsal ya da kendi esenliğimizle ilgili halletmemiz gereken unsurlar var. Bu nedenle de iş, her zaman sentezleme veya yaratıcılık gerektiriyor. Anlamlı ve başarılı yürüyen bir iş ise kurumlar ve bireylerin ortak faydasına olan bir durum.

“İlham verici bir ortam”, işimizi layıkıyla yapabilmemiz, kendi en iyi versiyonumuzda olabilmemiz, kısacası motive olabilmemiz için bize imkan tanıyan ortamdır. Bu ilişkisel dinamikleri de içerebilir, çalışma koşullarımızı ve kısıtlarımızı da. Burada görece daha elimizde olan davranışsal unsurları ele alıyorum. İki ayrı perspektiften, ilham verici ve motive edici iş ortamı için yapılabilecekleri sıralıyorum. Bunlardan esinlenerek kendi maddelerinizi de bulmanız mümkün…

İlham almak için

  • Uzun zamandır çözemediğimiz bir sorun için farklı yaklaşımları merak edip araştırmak.
  • Kendi stilimizde kolaylıkla halledebildiğimiz bir şey için, uygun bulduğumuz bir vakitte farklı yaklaşımları yine de araştırmak.
  • İşimizle ilgili bir kurs/eğitimi talep etmek ya da kendimiz bulup almak.
  • İşle ilgili olmayan ama ilgi alanımız olan bir konuda eğitim/kurs almak. Farklı bir uğraşı öğrenmek ve buna vakit ayırmak. Burada öğrendiklerimizi işle ilgili konularımıza yansıtmak. Benzeri çözümleri işe uygulamak.
  • Rol model yöntemi: Takdir ettiğimiz herhangi bir insanı düşünmek. (Çevremizden biri de olabilir, ünlü veya tarihsel bir kişi de.) O an çözmemiz gereken problemle karşılaşsaydı, onun ne yapacağını hayal etmek ve bunu uygulamak.
  • Talep etmek: Yöneticimizin bize liderlik etmesini istemek, fikrini ve deneyimini sormak. Ya da başka bir iş arkadaşımızdan veya tüm ekipten kendi yöntemlerini dinlemek, fikir sormak. (Bu ilişkisel ve iletişimsel yöntemde kişiler arası güvenin varlığı önemlidir. Ancak yardım istemek, fikir sormak, geçmiş deneyimleri merak etmek gibi davranışlar olumlu etkileşime ve dolaylı yoldan güven oluşturmaya da neden olur. Burada daha önemli olan, bu tür bir yaklaşımla sizin rahat edip etmeyeceğiniz, bir de ortak ikliminizin rekabetçi olup olmadığıdır.)
  • Öz-değerlendirme: Genelde neye yatkın olup neleri sevdiğimizi, nelerden kaçınıp uzak durduğumuzu kendimize sormak. Bir problemi çözmek için her ikisini de yardımcı olarak kullanmak. Yani, yatkın olduğumuz bir yaklaşımı, farklı bir konuda kullanmak. Veya, kaçındığımız bir davranış, yer, kişi varsa, öncelikle bu gerçeği fark etmek. Ardından, kendi belirleyeceğimiz güvenli bir alan yaratarak, ufak bir adımla zıddını deneyimlemeye çalışmak. (Bunu uygulamanın kolay olmayabileceğini peşinen kabul etmek iyidir.)
  • Nesnelere bakmak: Bu yöntem, yaratıcılık kası güçlü olanlara daha çok hitap edebilir. Doğaya, sanat eserlerine, nesnelere inceleyici bir gözle bakmak da bunlardan esinlenebilme durumunu tetikleyebilir. İzleyeceğiniz filmlere, okuduğunuz romanlara örüntüleri, mesajları, detayları inceleyerek bakmak faydalı olabilir.
  • Çalışma ortamını ayarlamak: Zihninizde var olan bilgiyi yaratıcı şekilde sentezleyebilmek, dış etkileri ayarlamakla da sağlanır. Rahat konsantre olabileceğiniz koşulları yarattığınız anda, ilham perisi servise başlayabilir.

İlham vermek için

(Daha çok yönetsel roldekilere yönelik olan bu maddeler, kaynakçada yer alan detaylı Forbes makalesinden alınmıştır.)

  • İnsanlara, neyi nasıl yapmaları gerektiğinden çok, katkılarının neden önemli olduğunu ve kurumun ilerlemesiyle bağlantısını anlatabilmek. Yapılan işlerin çıktılarını göstermek, bunu yapmanın en iyi yolu. Kimi işlerde bütüne olan katkıyı görmek kolay, kimisinde zordur. İkincisinde bu bağlantıları ve nihai sonucu ne kadar elle tutulur şekilde algılamalarını sağlayabilirsek, o kadar ilham verici olacaktır.
  • Kar odaklılığın ötesine geçmek, değerlere hizmet eden politika ve projeleri devreye almak. Kurumsal sosyal sorumluluk da bu kapsama girer, örneğin tedarikte gözetilen kurallar ya da pozitif ayrımcı süreçler de. Böylelikle insanlara, bu bakış açısını ilham alan ve kendi erdemlerini hayata geçirebilecekleri şeyleri yapma motivasyonu sağlanır. Ayrıca, değerleriyle çelişmeyen bir ortamda bulunmaları onları daha rahat ve motive kılacaktır.
  • Kişileri ve kişilikleri yakından tanımaya çalışmak. Her insanın benzersiz yönlerinin farkında olmak, bunları keşfetmeye istekli olmak, insanlarda değer verilme duygusunu oluşturduğu gibi, yönetici için doğru görev dağılımı ya da kimin hangi konuda daha çok katkı sağlayacağının farkında olma gibi avantajlar sağlar.
  • İnsanlara neye ihtiyaçları olduğunu kendilerinin bulmasını sağlayan, fikirlerini önemseyen ve çözümün parçası olmalarını özendiren bir yaklaşım içinde olmak. Bu da yine, ne yapacaklarını söylemekten çok, doğru soruları sormayı, gerektiğinde yönlendirerek geri çekilmeyi gerektirecektir.
  • Sadece fikir paylaşmalarını değil, bir fikrin uygulamasının içinde yer almalarını da sağlamak. Projelere katılmalarını, yeni şeyler öğrenmelerini ve işin deneyimlemedikleri kısımlarını da deneyimlemelerini mümkün kılmak.
  • Performans değerlendirme görüşmesinde, hedefe göre performansın ne seviyede gerçekleştiğini ve nasıl daha iyi olabileceğini karşılıklı konuşmanın ötesine geçmek. Gerçekleşen performansın, her ne seviyede olursa olsun, sistem içinde neye karşılık geldiğini hesaplayarak göstermek. Rakamsal bir veri ise, örneğin kurumun toplam faaliyeti içinde bu rakamın başka hangi sonuçlara denk geldiğini göstermek. (Parasal bir tutarsa, cironun / yapılan bir yatırımın / belli bir faaliyetin toplam tutarının yüzdesi olarak ifade etmek. Zamansal bir değeri varsa, zaman birimiyle ölçülen herhangi bir göstergenin yüzdesi olarak ifade etmek, rakamla ölçülmeyen bir performans için kurum hedefleriyle ne ölçüde bağdaştığını paylaşmak. gibi. Amaç, yine kişinin katkısının somut olarak kurum bünyesinde ne büyüklükte ve hangi yönde bir sonuca hizmet ettiğini somutlaştırmaktır.)
  • Çeşitli projeler yaratıp, ulaşılmasını istediğimiz hedefleri belirterek, kişilere bu projelerin yönetimini vermek. Düzenli toplantılarla proje gidişatını tartışırken, projenin sahipliğini üstlenen kişinin değişimine, kotardığı ve zorlandığı alanlara bakarak onu yakından tanımak. Bu bilgiyi, o kişiyi motive etmede ve gelişimini desteklemede anahtar olarak kullanmak.
  • Saygı kazanma ve kurum içi saygınlık konusunda rol model olmak ve ekibe bunun önemini anlatmak. Rekabetçi iş ortamlarının doğal sonucu olarak; başarılanlar, tamamlananlar, hayata geçen işler ile tanınırlık kazanmak ve herkesin kendi reklamını yapmasının, tavır ve tutumla kazanılan saygı ile farkını göstermek.
  • Kişilerin bireysel gelişimini önemsemek ve desteklemek. Bu eğitim almalarını sağlamak da olabilir, okumaları için bir makale ya da kitap paylaşmak da. Daha da etkilisi, gelişimlerini ilgilendiren bir konu ya da farklı başlıklarda fikir ve deneyim paylaşımı toplantıları organize etmek olabilir.
  • Güvene dayalı ilişkiyi kurmak. Birine güvendiğimizin en iyi göstergesi, onlara inanmaktır. Liderin kendilerinin kapasitesine inandığını görmek, insanlar için en büyük motivatörlerdendir.

İş ortamımızdaki unsurların tamamı kontrolümüz altında değil. Ancak niyetimizin sürdürmek olduğu her ortamda, hangi bakış açılarımızın bizi zorladığının, hangilerinin işimize yaradığının sürekli farkında olmak, kendimize zaman tanımak ve farklı renkte gözlükleri takıp nelerin göründüğünü izlemek, eğer istersek her zaman yapabileceğimiz ve zamanla esnekliğimizi ve gücümüzü artıran pratikler. Bol ilham dolu günler dileğiyle…

Kaynak
https://inside.6q.io/10-factors-contributing-employee-engagement/
https://hbr.org/2015/12/engaging-your-employees-is-good-but-dont-stop-there
https://www.forbes.com/sites/glennllopis/2013/05/06/10-things-inspire-teams-to-optimally-perform/?sh=6051c3736c83

İlginizi çekebilir: İş hayatında otonomi neden önemlidir: İş tatmini ve esenliğin sırrı otonomide mi gizli?

Ece Ağabeyoğlu, ACC: 1998 – 2014 arasını kapsayan tam zamanlı kurumsal çalışma döneminde sigorta ve bankacılık sektörlerinde satıştan risk analizine, oradan eğitmenliğe ve koçluğa uzanan yerli ve küresel kurumlardaki yolculuğunda giderek iş tatmini ve insana merak saldı. Örgütsel Psikoloji alanında danışmanlık, profesyonel koçluk, eğitmenlik, iş ve meslek danışmanlığı şapkalarını taktı. Son yıllarda denge kavramına ilgi duyuyor. Ece, kurumsal eğitimler vermenin dışında, kendi yolunu kendi çizmek isteyen bireylere meslek seçimi, kariyerdeki adımlar ve iş tatmini gibi konular etrafında destek veriyor. Öğrenmeyi ve paylaşmayı seviyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale