Yıl 1939. Almanya, Polonya’yı işgal eder ve 20.yüzyılda ikinci küresel savaşı başlatır. Huzursuzluklarla, sıkıntılarla dolu yüzyılın en acı tarihi dramı…
Gizli silahlar, korkunç taktikler, inanılmaz kahramanlıklarla dolu bir dram… Acımasızlıkların sayfalarca öyküsü anlatılabilir. Her taraf yaralı, her taraf acı dolu. Ne yeterli sağlık ekipleri, ne de güvenilir ortamlar var. Hastaların acılarını dindirebilmek için morfin bile bulunamıyor. Ancak zor koşullar, acil çözüm önerilerini de beraberinde getirir.
O dönemde hekimler, yaralılarının tedavisinde kullanılacak malzemeleri bulamıyor ve bir çok yaralı hayatını kaybediyor. Acıları dindirmek için doktorlar morfin bittiğinde yaralılara tuzlu su iğnesi yapıyorlar. Morfin aldığını düşünen hastalar, kendilerini iyi hissediyor ve daha çabuk iyileşiyorlar. Şaşırtıcı olan, hastalar gerçekten morfin almasalar da ağrıları diniyor, güçleniyorlar ve iyi hissetmeye başlıyorlar. İşte bilim dünyasında tam izah edilemeyen bu etkiye “Plasebo Etkisi” deniyor. Yani ilaç niyetine kullanılan bir şeyin gerçekten o etkiyi göstermesi, bir nevi kişiyi “hoşnut etmesi” anlamına geliyor. Aslında Plasebo’nun özü “inanmak” tan geçiyor.
Biliyoruz ki insanlar inandıkları değerler uğruna çok şey yapabilirler. İnanç bu kadar güçlü bir silahsa; bu silahı iş hayatında neden kullanmayalım? Etik çerçevede olmak kaydıyla, neden faydalanmayalım?
Özellikle belirtmeliyim ki; bu etki olumlu ya da olumsuz şekilde kullanılabilir. Bilimsel anlamda bununla ilgili bir çok hikaye duyabilirsiniz. İş dünyasında ise, iş ahlakına uygun olarak, bizler bu etkiyi olumlu yönde kullanmaya çalışıyoruz. Amacımız çalışanların pozitif yönünü desteklemek, motivasyonunu yüksek tutmak, işletmeye en verimli olacak şekilde hareket etmesi için imkanlar sunmak. (Elbette ki gerçeklik anlayışı kişinin algısına, kültürüne, yaklaşımına, bakış açısına göre değişecektir. Çünkü görecelidir. Bu etkiyi olumlu ya da olumsuz algılayabilir.)
Diyelim ki çalışanınızın morali bozuk ve aslında çok güzel yapacağı bir proje için umutsuzluğa kapılmış, adım atamıyor. Birkaç sözünüz onda plasebo etkisi yaratabilir, çalışmaya olan inancını artırabilir ve kendini iyi hissetmesini sağlayabilir. Böylece projeye güvenli ve emin adımlarla devam edebilir.
Mesela, “Sana çok önemli bir tecrübemi aktaracağım. Bu tecrübeyle ve sende halihazırda var olan yeteneklerle, bu projeyi gözün kapalı yapacaksın.” diyerek aslında unuttuğu birkaç cümleyi telaffuz etmek yeterli olacaktır.
Öyle kolay ki motive olmak, motive etmek…
Richard Devos’un dediği gibi; “Bir insanın istediği ile kendisi arasında duran sadece denemeye hazır olmak ve mümkün olduğuna inanmaktır.”
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız. tıklayınız.