Hayatımızda her gün bir şeylerle mücadele ediyor, bir şeyleri yoluna koymaya çalışıyoruz. Başarılı olabilmek için elimizden gelenin en iyisini yapmaya çaba gösteriyor ve haliyle bir yıpranma yaşıyoruz. Bir çok birey zaman zaman sorumlulukların altında ezildiğini düşünüyor. Siz de bazen böyle hissediyor musunuz?
Hayır diyebilen kişilerin az olduğunu düşünüyorum. Maalesef toplumda bize biçilen roller (anne, baba, abi, kardeş, çocuk, müdür, çalışan, eğitimci …) sebebiyle bir çok sorumluluğumuz bulunuyor. Bir çoğunu severek yerine getiriyor ya da hayatta olduğumuz ve sorumlu olduğumuz için mutlu olup, güç alıyoruz. Özel hayatımızda, bazen güzel bir söz duymak, bazen çocuğumuzun yaptığı bir hareket (şirinlik), bazen bir teşekkür bizi her gün motive ediyor ve bazen kızarak bazen de gönülden, ailemizle ilgili her görevi yerine getiriyoruz.
İş yerinde ise sahip olduğumuz iş bilinci, misyonumuz, başarı odaklı yaklaşımımız, verilen görevi yerine getirme çabası motivasyonumuzu sağlıyor. Yapılan iş zor da olsa, bu motivasyon bütün engelleri kaldırıyor. Tabi kaldırmadığı, bizi zorladığı ve strese dönüştüğü zamanlar da oluyor. Sürekli bahsettiğimiz gibi; konfor alanlarımızı zorlayacak her hareket, davranış, durum bizi strese sokabiliyor.
Bütün bunlara rağmen aslında düşünülenin tam aksine, rahatlıktan çıkıp sorunlarla baş etmek için çabalamak bireyleri dinç tutuyor ve bulunulan ortamda/mevkide kalınmasını sağlıyor. Tıpkı Japonların köpekbalığı yönteminde olduğu gibi.
Yaşadığımız sorunlarla boğuşmanın bizi ne kadar dinç tuttuğunu ve güçlü kıldığını gösteren güzel bir örnek… İşte Japonların köpekbalığı yöntemi:
Japonlar bir ada toplumu olarak taze balığı her zaman çok severlermiş. Fakat Japonya sahillerinde bol balık az bulunduğundan, balıkçılar nüfusu doyurabilmek için daha büyük teknelerle okyanusa açılmaya başlamışlar.
Başlangıçta balık tutmak için uzaklara gidildikçe, geri dönmesi de daha uzun zaman almaya başlamış. Dönüş bir iki günden daha fazla sürdüğü için, tutulan balıkların da tazeliği kaybolmaktaymış. Japonlar, tazeliği kaybolmuş balığın farkını anlayıp lezzetini hiç sevmemişler. Bu problemi çözebilmek için balıkçılar, teknelerine soğuk hava deposu yaptırmışlar. Böylece istedikleri kadar uzağa gidip tuttuklarını da soğuk hava deposunda dondurulmuş olarak saklayabilmişler. Ancak Japon halkı bu defa da taze balıkla donmuş balığın lezzet farkını ayırt etmiş ve bu balıklara çok para ödemek istememişler.
Bunun üzerine balıkçılar, çareyi teknelerine balık akvaryumu yaptırmakta bulmuşlar. Japon halkı bu defa da canlı olmasına rağmen bu balıkların da lezzetinde bir farklılık hissetmişler. Hareketsiz, uyuşmuş bir durumda günlerce yol giden balığın, canlı, diri ve hareketli balığa göre lezzeti çok farklıymış. Sonunda Japonlar taze ve lezzetli balığı sofralara getirebilecekleri bambaşka bir yol bulmuşlar;
Balıkları yine teknedeki akvaryumlarında tutarken, içine küçük bir de köpekbalığı atmışlar. Böylece balıkların bir kısmı köpekbalığı tarafından yutulmasına rağmen, geride kalanlar son derece taze kalabilmiş.
Sıkıntılarımız, karşılaştığımız güçlükler aslında düşünüldüğünün aksine bizi güçlendiriyor. Hayatımızı daha renkli, daha hareketli yapıyor ve başarıya ulaştırıyor. Moralinizin bozulduğu, motivasyonunuzun azaldığı anlarda köpekbalığı yöntemini hafızanızdan çıkarmamanızı öneririm.
Tabi bu arada köpekbalığının yuttuğu balıkları da ayrıca değerlendirmek gerekiyor. Yutulan değil ,mücadele eden kısmında yer almanız dileğiyle.
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.